Başlıktaki "kanal"ı sanırım hepiniz, duraksamadan, "Hangi kanal, ne kanalı" gibi abuk sabuk sorular sormadan, "çılgın proje" diye adlandırılan ve Karadeniz'le Marmara'yı bir kez daha birleştirecek, Boğaz'a rakip bir yapay su yolu olduğunu anladınız.
Nasıl anlaşılmasın? Son günlerde yediğimiz içtiğimiz bu kanal oldu.
Meraklı olanlarımız Montrö Anlaşmasını bir kez daha, hem de didik didik ederek okudular. Jeologlar, çevre ve doğa savunucuları filan kolları sıvadılar, kanal yapılırsa başımıza gelecek doğa felaketlerini uzun uzun anlattılar.
Uluslararası ilişkilerde uzmanlaşmış akademisyenler, bu işlerden anlayan emekli generaller doğa felaketlerinden önce siyasal ve diplomatik felaketlerle karşı karşıya kalınabileceğini ekranlarda, gazetelerde uzun uzun anlattılar.
Muhalefet partilerinden İstanbul'u yönetmesi için seçilen Belediye başkanı İmamoğlu'na kadar "Kanal İstanbul" projesine itiraz etmeyen kalmadı.
Ama sonunda, artık tek başına iktidar olan, devlet aygıtının yasama, yürütme ve yargı bileşenlerini "şahsı"nda toplayan AKP reisi dün kendince noktayı koydu. Yine bir yerlerde konuştu ve ilan etti:
-İçeride dışarıda, özellikle de şu anda içeride, ana muhalefetin başındaki zat, biz Kanal İstanbul diyoruz, o da çıkıp yapamayacaksınız diyor. Sen ne yaparsan yap, biz onu yapacağız.
Evet yapacak.
Son kararı mı? Evet son kararı.
Neymiş, çevreyi, doğayı tahrip edecekmiş; güvenlik açığı yaratacakmış, dış politikada sıkıntılı değil boğucu sorunlar doğuracakmış. Hepsi boş lâf bunların. Reisgillerin gündeminde böyle sorunlar ve sorular yok. Hiç olmadı da…
Çok bilmiş ve Reis'e muhalefet etmeye yeminli ekonomi uzmanları ise başka bir telden çalıyorlar. Hepsini aktaramam, ama T24 çevresinden birinin sözleri iyi özetliyor.
-Asıl sorun başka abi… Para yok, para. Bırak öylesine dev bir proje için gereken mali kaynağı, devlet çarkını döndürmek için gerekli parayı bile bulmakta zorlanıyorlar. Bu Kanal İstanbul lâfını ederler ama parayı bulamazlar, o yüzden de göstermelik bir" kazma - kepçe töreni"nden ötesine geçemezler…
Lafa bakın hele…
Diyelim para yok. Yoksa Reis bulur.
İnanmadınız.
Çok taze bir torba yasa çıktı. Adı "Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarında ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi". Torbanın içine bakmayı düşünemeyenlerde jeton düşmemişti. "Abi yani internete bağlanınca vergi mi ödeyeceğiz? Olmaz ama bu kadarı" gibi çocuksu sorular sordular, çocuk gibi somurttular. Derken bir çatal dilli torbayı karıştırdı ve yasanın içine sıkıştırılıvermiş can alıcı maddeyi buluverdi:
"5 milyon lira üzerindeki mesken nitelikli taşınmazlardan alınan vergi değerli konut vergisi olarak adlandırılır.Vergi oranı; 5 milyon lira ile 7,5 milyon arasında olanlarda binde 3, 7,5 milyon lira ile 10 milyon lira arasında olanlarda binde 6, 10 milyon liranın üzerinde olanlarda binde 10'dur."
Umarım "Yani n'olmuş" gibi bir soru sormazsınız.
Olan şu: Reis, Kanal İstanbul için gerekli parayı toplamaya başladı.
Peki değerli konutlarda, hani Boğaz'daki yalılardan, Ege ve Akdeniz kıyılarındaki "lebiderya" villalardan, lüks sitelerdeki lüks konutlardan filan toplanan vergiler yetmezse ne olacak?
Hiiiiç, yeni bir yasa çıkacak ve 3 milyon lira ile 5 milyon lira arasında değeri olan taşınmazlardan da binde bilmem ne kadar vergi alınacak.
Biliyorum yine sordunuz:
-Ya o da yetmezse?
Kolay. Bir yasa daha çıkacak… Değeri 1 milyon lira ile 3 milyon lira arasında değişen konutlardan binde bilmem kaç vergi alınacak.
-Ya o da yetmezse?
Yeni bir yasa çıkacak ve değeri…
-Ya o da yetmezse?
Anlaşıldı. Siz iflah olmazsınız. Reis'in hayatının projesini, "Recep Tayyip Erdoğan Kanalı"nı yaptırmamaya kararlısınız.
Ama yanılıyorsunuz.
Buyrun size 1952'de mali zorluklarla boğuşan Türkiye için Ödemişli Terzi Sadık'ın o yıllarda bulduğu dahice çözüm.
-Bir kanun çıkarırsın, nüfus cüzdanları yenilenecek dersin. Her yeni cüzdan için 10 lira ödenecek dersin. Bizim millet nüfus cüzdansız evden çıkmaz…
Küçük oğlu Aydın, küçücük aklıyla itiraz etti:
-Ya o da yetmezse baba?
Terzi Sadık çözümü bulmuş, geri adım atmadı:
-Yeni nüfus cüzdanı 20 lira dersin.
Ardından "Ya o da yetmezse" sorusunun geleceğini bildiği için ara vermeden devam etti, "O da yetmezse, cüzdan 30 lira. O da yetmezse…"
Ne yani, Koskoca AKP Reisi, Ödemişli Terzi Sadık'tan daha az mı akıllı?