Milletvekili adayları belli oldu ve adaylar üstünden partilerin değerlendirilmesi güncellik kazandı...
Milletvekili adayları belli oldu ve adaylar üstünden partilerin değerlendirilmesi güncellik kazandı. Seçim kampanyası iyiden iyiye ısınıncaya kadar; partiler miting alanlarına,.. TV ekranlarına çıkıp iktidar programlarını, seçim bildirgelerini açıklayıncaya kadar bununla oyalanacağa benziyoruz. Doğrusu “Şu parti şunu, şurdan ve şu sıradan aday gösterdi” sorusu üstünden ince ahkâm kesmeye niyetim yok. AKP üstüne söylemek istediğim de yok. AKP’nin ne olduğu, ne olmadığı, ne olacağı ve ne olabileceği benim açımdan belli. AKP, dini referanslara da bol vurgu yaparak, gerektiğinde milliyetçi duyguları okşayarak, gerektiğinde demokrasiden dem vurarak neoliberal ekonomi politikalarını pervasızca uygulayan, hem Muhammed Peygamberin tanımladığı tanrıya, hem serbest piyasa ekonomisine tapan, ülke ekonomisinin yönetimini “kalkınma”ya ve yeni borç alıp eski borç ödemeye indirgeyen, dünya finans sistemiyle sımsıkı bütünleşmiş bir siyasi örgüt. Kimilerinin binbir dereden su getirip olumlu kılıflara büründürmeye çabaladığı neoliberal politikalar ise benim gözümde vahşi kapitalizmin 2001 yılında ete kemiğe büründürülmesinden ibaret. O yüzden de beni asıl ilgilendiren AKP’nin siyasal rotasına (=izleğine) dur diyebilecek, ona karşı yoksul ve emekçi kitlelerin, mağdurların, itilmiş kakılmışların, itilen kakılanların, hakkı yenenlerin, hak arayanların, kimlikleri inkâr edilenlerin haklarını ve çıkarlarını savunabilecek, demokrasi düşmanlarının çanına ot tıkayabilecek, kendi cehaletinin farkına bile varmadan “Halkımız cahil” diye yaveler yumurtlayıp, kendini seçkin, halkı küçük gören dangalakları elinin tersiyle itebilecek siyasal örgütlenmeler. Böyle bakınca 12 Haziran seçimlerinin çok da büyük umutlar müjdelemediğini kabul etmeliyiz. İrili ufaklı ve seçmen kitlesi bakımından herhangi bir önem taşımayan sosyalist partileri de ardı sıra değilse bile yanı sıra sürükleyerek seçimlere –bağımsız adaylar yöntemi ile- giren BDP belli bir heyecan yaratacağa benziyor. Ama bu demokratik kazanımlar getirebileceğinden kaynaklanan sınırlı bir heyecan. Ülkenin en yakıcı sorunu olan Kürt sorununun çözümünde AKP’nin çizeceği ve dayatacağı sınırları zorlayabilecek, hatta kırabilecek bir heyecan. Ama o kadar... Peki 12 Haziran seçimlerinden Meclis’e taşınacak siyasal örgütler içinde sendikalarının toplumdan kazındığı, taşeronluğun kapitalizmin doğasındaki vahşete vahşetler katan dizginsizliği altında kıvranan emeği kim sahiden savunacak ve sahici kazanımlarla kim destekleyecek? Meclis’te AKP’nin her dereye bir HES kondurma inadına ve nükleer santral kurma çılgınlığına dur diyebilecek bir siyasal güç olabilecek mi? AKP’nin sadaka ekonomisi diye nitelenmesi gereken ramazan çadırı, bulgur, margarin, çay, şeker paketi ile sınırlı yoksullar politikasına karşı Meclis’te sosyal devlet ilkelerini hatırlatıp, bunları uygulatabilecek bir siyasal güç görebilecek miyiz? Daha sayayım mı? * * * Karamsar bir tablo çizdim... Evet. Karamsar. Sol ayağı 12 Eylül’de kırılmış ve bir daha da düzelmemiş bir ülkede 12 Haziran seçimleri için iyimser olmak mümkün mü? Anlaşılan o ki önümüzdeki dönemde de sadece demokratik kazanımlarla yetinmek, o kazanımların rahatlatacağı bir siyasal ortamda solun ciddiye alınır bir siyasal güce dönüşmesi için çaba göstermek sosyalistlerin çabalarının ağırlığını oluşturacak. N’apalım... “İnsanlık ırmağı ağır akar” deyip haç yoluna düşmüş topal karınca misali “Varamasam da yolunda ölürüm ya” deyip yürüyeceğiz...