Ülkenin acil çözüm bekleyen en yakıcı sorununun Kürt sorunu olduğunda görünen o ki herkes mutabık. MHP bile zembereği boşalmış bir öfke ile de olsa Kürt sorunu ile yatıyor Kürt sorunu ile kalkıyor. MHP’nin ve CHP’nin ulusalcı diye nitelenen milliyetçi kanadının çözüm önerileri “Askeri yollayalım, hepsini vursun, sorunu çözsün” noktasında. Bunu bu kadar açık seçik dile getirmeseler de sonuçta önerdiklerinin anlamı, verebildiklerinin özü özeti bu…
Yani onları ayıpları ile baş başa bırakabiliriz.
Gelelim barışçıl bir çözümü açıkça ve samimiyetle savunanlar arasında sürüp giden ve gitgide yapıcı olmaktan çıkıp kırıcı olma yönelimleri gösteren tartışmaya.
Barış’ın koşulları üstüne olumlu olumsuz olasılıkları dile getiren, keza “müzakereler sonunda varılacak olasılıkları tartışmaya çabalayan, hatta kaygıları dillendiren yazılar, konuşmalar kimilerince hafif kaş çatarak, kimilerince kaş çatıp parmak sallayıp “Hımmmm. Demek sen barış istemiyor, ister gibi yapıyorsun” diye kınanıyor. Kimileri kantarın topuzunu iyiden iyiye kaçırıp “Bunlar barışı savunmuyor kişisel pozisyonlarını kolluyor” yollu densizliklere savrulabiliyor.
Etyen Mahçupyan 21 Mart’ta Zaman’daki köşesinde hakaret etmek, kaş çatıp parmak sallamak gibi “barış polisi” savrulmasına düşmeden, sahiden tartışılması gereken ya da tartışmanın derinleşmesini sağlayan bir yazı yazdı. Yazının özü kanımca şu paragraftı:
“…Aydınların şu gerçeği içselleştirmesi lazım: Kürt meselesinin çözümü Kürtlerin tatmini ile bağlantılı ve o toplumun isteklerinin ille de aydınların kafasındaki demokratik düzenle çakışması gerekmiyor…”
Çok doğru.
Eğer “Kürtlerin tatmini” derken “Nasıl bir sonuç Kürtleri tatmin eder” sorusuna hepimiz aynı cevabı veriyorsak Mahçupyan isabetli bir saptama yapıyor.
Kürt olmayan ama demokratikleşme diye de bir derdi olanların “Barış olsun ama şu şu koşullarla olsun…” diye başlayan cümleler kurmaya pek hakkı olmadığına ben de katılıyorum. Çünkü barış süreci iktidardaki parti ile İmralı’da temsil edilen PKK ve çevresi arasında yürüyor ve orada sonuçlandırılacak. Gerçekçi olursak Mahçupyan’ın işaret ettiği (Türk) aydınların bu süreçte yön verici etkileri yok. Olmayacak da…
Peki Kürtleri tatmin edecek, o toplumun isteklerinin yansıdığı bir barış nedir, ne olabilir?
Bir daha: (Türk) aydınlarının kafasındaki demokratik düzenle çakışıp çakışmadığına hiç bakmaksızın, Kürtleri tatmin edecek bir barış nedir, ne olabilir?
Örneğin kazasız belasız, yol boyu herhangi bir askeri operasyona ya da Hükümete posta koymaya meraklı bir savcının işgüzarlığı ile adli soruşturmaya uğramadan silahlı PKK birliklerinin sınır dışına çıkması ve böylece silahların fiilen susup asker ve gerilla cenazelerinin evleri, köyleri; kasabaları yasa boğmadığı bir sonuç Kürtlerin tatmin olmaları için yeterli midir?
Örneğin yeni Anayasada etnik vurgunun kaldırılıp anayasal yurttaşlık kavramına yer verilmesi Kürt toplumunun tatmin olması için yeterli midir?
Örneğin…
Evet, “örneğin” diye başlayan paragrafları anadil konusunda, yerel yönetimler bağlamında epeyce çoğaltmak mümkün. Ama iki örnek bile sanırım yeterli.
Kürtleri tatmin edecek, o toplumun beklentilerini karşılayacak bir barış süreci ve sonucu (Türk aydınlarını ister tatmin etsin, ister etmesin) bu ülke için elbette büyük, çok büyük bir kazanımdır.
Peki ama ya tatmin edici bir sonuca ulaşılamazsa?
Bir yol kazasına uğramadan müzakereler sonuçlanır ama sonuç Kürt toplumunun beklentilerini karşılamaktan uzak bir uzlaşmayla noktalanırsa?
“Böyle bir olasılık kesinlikle yok” diyen, diyebilen var mı?
Buna Tayyip Erdoğan’ın gitgide çekilmez hale gelen kibri de yol açabilir; AKP’nin siyasete bezirgânca bakma alışkanlıkları da yol açabilir; İmralı’nın müzakere sürecinde boş ya da çok sığ havuza atlaması da yol açabilir…
Kanımca böyle bir tehlike vardır ve öyle bir sonuç, kalıcı bir barışa ulaşılmasının önündeki ciddi engeldir.
Kafalarındaki demokratik düzenle çakışması gerekmeksizin Kürtlerin tatmin olmasının koşullarını tartışmaya (Türk) aydınlarının hakkı vardır, hatta bu onların demokratlık görevidir gibi geliyor bana.
Bu barış sürecinde ipe un sermek değil Kürt siyasal hareketini olası yol kazalarına karşı uyarmak, onlarla omuzdaşlaşmaktır.
(Türk) aydınların buna hakları var mı?
Eh, bırakın da bu soruya Kürt siyasi hareketi bizzat cevap versin…