Biliyorsunuz, Libya’da Hafter güçleri tarafından öldürülen MİT görevlisinin kimliğini ifşa ettikleri ettikleri için Oda TV’den Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Hülya Kılınç, Yeni Yaşam’dan Ferhat Çelik, Aydın Keser, Yeniçağ’dan Murat Ağırel tutuklandılar, Silivri’de volta atıyorlar.
Savcılık iddianameyi yazmış, İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’ne teslim etmiş. Kurala göre mahkeme iddianameyi inceleyecek, suçlama gerekçeleri ve kanıtları inandırıcı bulursa sanıkları yargılayacak, inandırıcı bulmazsa savcılığa geri yollayacak.
İddianamenin içeriği açıklanmadığı için henüz bilinmiyor. Yine de sızdırılan bazı bilgiler var. Bilgiler AKP medyasının baş elebaşısı Sabah’ın haberinden. Habere göre savcılık, iddianamesinde sanıkları hem MİT kanununa muhalefetten, hem de "Devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklama" suçunu cezalandıran TCK 329. maddeden açmış.
Gerçi hukuk fakültelerinin birinci sınıflarında okutulan "Hukuk Başlangıcı" derslerinde (şimdilerde galiba Hukuka Giriş adı altında okutuluyor) "Tek fiilden iki suçlama yöneltilemez" gibi bir evrensel ilke öğretilir ama fazla da önemsemeyin. Evrensel hukuk ilkelerine uygun davranan bir yargı aygıtından değil, "AKP Yargısı"ndan söz ediyoruz. Orada evrensel hukuk ilkelerinin pek yeri yoktur.
Savcılığın meslektaşlarıma yönelttiği suç tek cümleyle özetlenebilir: MİT görevlisinin kimliğini ifşa etmek…
O görevlinin kimliğinin daha önce Meclis kürsüsünden dillendirilmiş olmasının, o görevlinin cenazesine MİT Müsteşarı'nın çelenk yollamış olmasının, asker olduğu anlaşılan o görevlinin devre arkadaşlarının cenazenin ardından bir ilan vermeleri filan önemli değildir. Önemli olan MİT görevlisinin kimliğinin "muhalif" bilinen, AKP’ye biat edip, kalem kiralamamış, yani sahici gazeteciler tarafından açıklanmış olmasıdır...
Şimdi burada bazı MİT görevlilerinin adlarını yazacağım. Hatta görevlerini de. Bakalım İstanbul Cumhuriyet savcılığı benim de ifşa suçunu işlediğimi mi ileri sürecek?
Kaşif Kozinoğlu bir MİT görevlisiydi. Üstelik sıradan bir görevli değil, üst düzey bir görevliydi. Millî İstihbarat Teşkilatı Dış Operasyonlar Dairesi Başkanlığı yaptı. Başmüşavir sıfatıyla Orta Asya’dan sorumluydu. Ergenekon soruşturmaları sırasında tutuklandı, Silivri’de hücresinde kuşkulu bir ölümle hayata veda etti.
Hiram Abas bir MİT görevlisiydi. Sıradan değil, çok üst düzey bir MİT görevlisiydi. MİT Müsteşar Yardımcılığı yaptı. 12 Eylül 1980’de kendi isteğiyle istifa etti ama 1986’da yeniden MİT’e döndü ve müsteşar yardımcısı oldu. 1990’da bir suikastta öldürüldü. Kimliği ile ilgili dedelerinden, ailesinden başlayarak, MİT’te neler yaptığına ilişkin çok ayrıntılı, buraya sığmayacak kadar uzun bilgi var.
Fuat Doğu bir MİT görevlisiydi. Hem de en üst düzeyde. 1962’de MİT’in öncülü olan MAH başkanlığına getirildi. 1966’da yeniden mesleğine döndü ve MİT Müsteşarı oldu. 12 Mart darbesi sırasında MİT’in başında o vardı.
Osman Nuri Gündeş bir MİT görevlisiydi. Hem de İstanbul Bölge Başkanlığı yapacak kadar üst düzey bir MİT görevlisi. 2015’de kadar TV kanallarının en popüler konuklarından biriydi. Kimliği ile ilgili olarak MİT’te üst düzey yönetici olduğu açıkça belirtildi. Bunu kendisi de saklamadı.
Bunlar artık yaşamayan MİT görevlileri. Onların kimliklerini açıklamak suç olabilir mi? Libya’da ölen MİT görevlisinin kimliğini açıklamak suç ise, bu MİT görevlilerininin kimliğini açıklamak da suç olmalı. Tabii Ankara ve İstanbul Cumhuriyet savcılıklarına göre…
Bir de halen yaşamakta olan MİT görevlileri var.
Meselâ Mehmet Eymür üst düzey bir MİT görevlisiydi. Kontr-Terör dairesi başkanlığı yapmıştı. Kızıldere operasyonunu yönetenlerden biriydi. Yakın dönemde MİT’te çalışanlar hakkında TV’lerde bilgiler saçmasıyla daha da ünlendi. Pek çok televizyon kanalı için gizli servis çalışmaları ile ilgili bereketli bir bilgi kaynağı.
Meselâ Enver Altaylı. Taa 1968’de MİT’e girmiş ve o gün bu gün pek karanlık ilişkiler içinde yaşayagelmiş bir MİT görevlisi. Alman gericiliğinin ünlülerinden Bavyera Başbakanı Strauss ile kişisel dostluk kuracak kadar yakınlaşmış bir MİT görevlisi.
Meselâ Tarık Ümit…
Meselâ Mahmut Yıldırım. Nam-ı diğer: Yeşil…
Meselâ…
Yok, böyle olmayacak. Çünkü sonu yok. Say sayabildiğince…
Bunları yazdığıma bakıp bu işlerden, bu ilişkilerden iyi anlayan bir gazeteci olduğumu filan düşünmeyin. Hiç anlamam. Merak da etmem. Ben sadece her şeyi bilen "Google aleyhüsselam"a sordum, o da bu MİT görevlilerinin kimliklerini uzun uzun ifşa etti.
Savcılar bu ayrıntıya dikkat etmeliler. Yani ben masumum. Suçlu olan Google’dur. MİT görevlisinin kimliğini ifşa etme suçunu işlediği için Google hakkında dava açıp iddianame düzenlemeleri gerekir.