Başlığın sonunda “diyecektim” eklentisi olmasaydı “Aydın Engin amma da klişe bir başlık seçmiş” diyecektiniz.
Deyin…
Klişe başlıklar, deyimler, deyişler yıpranmışlardır belki ama bu onların değerini, anlatım gücünü azaltmaz. Çoğu kez bir gerçeğin en yalın anlatımıdırlar. Çok kullanıldıkları için aşınmışlardır. Ama bu gerçeği, doğruyu en iyi anlatan söz dizimi olmalarını engellemez.
Meselâ pek çok divan şairi sevdikleri kadını “Ahu gözlüm, hilal kaşlım, kiraz dudaklım, ince bellim, keklik sekişlim” diye tanımladı. Bu tanım çok kullanıldığı için yıprandı. Ama kabul edin, ahu gözlü, hilal kaşlı, kiraz dudaklı, ince belli, keklik sekişli bir kadın güzel, hem de çok güzeldir.
Gelelim başlıktaki “diyecektim” eklentisine…
Nurcan Baysal’la ilgili yazı önceki gün yazıldı. T24’e yollandı ve hemen hemen eşzamanlı olarak T24’te Hasan Cemal’in yazısı görüldü. Aynı konuyu yazmış, aynen benim gibi Nurcan Baysal’ın mektubunu tam metin olarak yayınlamıştı. Adamın sağlığı bugünlerde bozuk. Aksırıyor, tıksırıyor, ateşleniyor… Ama yine de benden hızlı davrandı ve benim yazıyı da çöp sepetine yollattı.
Dert değil. Aslolan Nurcan Baysal’ın mektubunun T24 okurlarına ulaşmasıydı. (Gözden kaçırdıysanız şuraya tıklayın ve okuyun)
Nurcan Baysal asla yalnız bırakılmayacak, saçının kılına zarar gelme olasılığı varsa yanında, ardında, omuz başında durulacak bir kadındır.
* * *
Sezgin Tanrıkulu da öyle…
Onu herhalde tanıyorsunuz.
CHP milletvekili, hukukçu, AKP yargısının içeri tıktığı ya da yargılamakta olduğu gazetecilerin, aydınların, akademisyenlerin, hak savunucularının, demokrasi bekçilerinin yorulmak bilmez dostu.
Başka?
Siyaseti ezberleriyle değil ilkeleriyle benimsemiş Diyarbakırlı inatçı bir Kürt.
Sezgin Tanrıkulu, CHP çatısı altında sürdürdüğü parlamento çalışmalarından arta kalan hemen bütün zamanını mahkeme koridorlarında, hapishane ziyaretlerinde, eylemcilerle dayanışmada kullanır...
Doğal olarak AKP medyası denen çanak yalayıcıların hedefinde de hemen her zaman Sezgin Tanrıkulu vardı.
Ancak son günlerde AKP medyası iyiden iyiye köpürdü, Sezgin Tanrıkulu’nun yok edilmesini isteyen zembereği boşalmış densizler bile çıktı.
Neden?
Çünkü Sezgin Tanrıkulu, kim nereden bulup yakıştırdıysa “Barış Pınarı harekâti” adı verilen Kuzey Suriye’ye TSK'ya bağlı askeri birliklerin girmesine açık seçik karşı çıktı ve bir tweet attı:
“Hükümetin bilmesi gerekiyor; bu haksız bir savaştır ve Kürtlere karşı yapılan bir savaştır.”
Evet, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu aynen böyle dedi.
Böyle deyip susmadı da. Başka kanallarda benzeri düşüncelerini açıklamayı çekinmeksizin sürdürdü.
Meselâ “Suriye’de savaş ve şiddet politikası yerine diyalog ve diplomasi olmalıydı” dedi.
Meselâ “Bizim Suriye’deki Kürtlerle bir savaşımız olamaz, oradaki demografik yapıyı değiştirecek bir yapının içinde olmamız yanlış olur. Bu hatadan dönülmesi lâzım" dedi.
Bunları söylemek suçmuş...
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı böyle düşünüyor. Nitekim resmen de açıkladı. Aynen aktarayım:
"Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini alenen aşağılama suçundan resen soruşturma başlatılmıştır”
Anladığım kadarıyla, ki sanırım anlayışı kıt bir gazeteci değilim, üstelik epey de hukuk yaladım, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nda görevli birileri TSK'nın Suriye topraklarında yürüttüğü askeri harekâtı eleştirmeyi, yanlış bulmayı, karşı çıkmayı suç sayıyor.
Hem de "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini alenen aşağılamak" suçu.
Vay be...
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bir başka ülkenin topraklarına, kendince meşru saydığı gerekçelerle askeri birliklerini yolluyor ve oralarda kadimden beri yerleşik Kürtleri Suriye'nin güney kesimlerine göndermeyi planlıyor. Ayrıca askeri birliklerle kontrol altına aldığı bölgelerde ilahiyat fakültesi ve iktisadi bilimler yüksek okulu kurma kararı veriyor. Oraya yerleştireceği sünni Araplar için TOKİ eliyle köyler ve kasabalar oluşturacağını açıklıyor.
Sezgin Tanrıkulu'nun bütün bunlara karşı çıkması Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca suç sayılıyor...
Aynı savcılık AKP Reisi'nin “İnşallah en kısa zamanda bu fetih müyesser olur” cümlesini ise suç saymıyor.
Eh n'apalım...
Kimileri bizim Sezgin arkadaşımız gibi "Tanrıkulu" olur, kimileri de "devletin kulu"...