D_Masthead_970x250

Olası bir seçimi kaybetseler bile iktidarı bırakırlar mı?

Dikkat ediniz: "AKP sonucu kabul eder ve iktidarı devreder mi?" diye de sorulmadı. "Sonuç kabul edilir ve iktidar kazanan siyasal partiye devredilir mi?" diye soruldu. Soru çok daha kapsamlı, çok daha katmanlı bir yapıyı içeriyor

21 Nisan 2019'da Ankara'nın Çubuk ilçesinin Akkuzulu köyünde Kemal Kılıçdaroğlu'nu linç etmek için saldıranlar 1 yıl 7 ay 9 gün sonra (589 gün yapar) yargıç karşısına çıkarıldılar.

Saldırının hemen her anı çok sayıda fotoğraf ve videoyla belgelenmişken, ifadeler alınmışken, tanıklar belli iken "yüce" yargının bu hızı göz kamaştırıcı, göz yaşartıcı değil mi?

Yargılama nerede yapılıyor?

Çubuk Asliye Ceza Mahkemesi'nde…

Bu ülkede Cumhurbaşkanını eleştirenlerin dili biraz fazla sivri olmuşsa onlar cumhurbaşkanına hakaret suçundan ağır ceza mahkemesinde yargılanırlar ve çoğu kez tutuklu olarak yargılanırlar. Ama bu ülkenin ana muhalefet partisinin genel başkanına linç amacıyla saldırmak ağır cezalık bir suç değildir. Tutuklu yargılanmaları ise zaten düşünülmemesi gereken bir abartı olur.

Aslında asliye ceza mahkemesine, hatta sulh ceza mahkemesine de gerek yoktur. "Milli hisleri şahlandığı için biraz ölçüyü kaçırmışlar. Soruşturmaya gerek görülmemiştir" dense daha doğru olurdu.

* * *

O küçücük bozkır köyündeki linç girişiminden yola çıkarak bir dizi soru kaçınılmaz:

Seçmenden öte AKP militanı gibi davranan bu insanlar ölçü alarak bir "AKP seçmeni" tipolojisi üretilebilir mi? Böyle bir genelleme mümkün mü?

Dahası ana muhalefet partisi liderine yönelik saldırıyı kınamak yerine suskunluk duvarının ardına saklananların demokrasiyi kavrayışları ve demokrasiye bağlı olup olmadıkları sorgulanmamalı mıdır?

Olası bir genel seçimde AKP "seçimin kaybedeni" olsa "Sonuç kabul edilir ve iktidar kazanan siyasal partiye devredilir" denebilir mi?

Dikkat ediniz: "Tayyip Erdoğan sonucu kabul eder ve iktidarı devreder mi?" diye sorulmadı.

Dikkat ediniz: "AKP sonucu kabul eder ve iktidarı devreder mi?" diye de sorulmadı.

"Sonuç kabul edilir ve iktidar kazanan siyasal partiye devredilir mi?" diye soruldu.

Soru çok daha kapsamlı, çok daha katmanlı bir yapıyı içeriyor.

Siyasal ittifak içinde bir araya gelip devlete egemen olmuş bugünkü iktidarın kanatlarını oluşturan partiler ile…

Başını Nakşibendi yuvarlarının (hücrelerinin) çektiği kitlesel güce ulaşmış tarikatlar ile…

Dini temelde oluşturulmuş ve 18 yılda ürkütücü mali güçlere kavuş(turul)muş vakıfları ile…

İmam hatip liselerinden ilahiyat fakültelerine kadar uzanan dinsel eğitim (teoloji) veren kurumlarda sistemli olarak oluşturulmuş "çelik çekirdek" grup ve grupçuklarla….

Müslüman Kardeşler'e, Taliban'a, El Kaide'ye, El Nusra'ya uzanan uluslararası cihatçı örgütlenmelerle organik bağları olan, AKP'yi destekleyen ama AKP disiplininin dışında kalan yurtiçindeki yuvarlar (hücreler) ile…

Tarihinde hiçbir zaman bugünkü gücüne, etkililiğine kavuşmamış ve bu durumu, konumu, gücü yitirmeyi asla istemeyecek Türk ırkçı - milliyetçi siyasal hareket ile…

TUSİAD ya da MUSİAD gibi örgütlenmelerde öne çıkmayan, belki üye bile olmayan ama 18 yıldır ülkeyi amansızca ve imansızca soyan inşaat, beton, maden, enerji şirketleri ile…

Ve Çubuk'ta Kılıçdaroğlu'na saldırmayı dinsel ve siyasal ödev bellemiş o herif ve karıların ülkenin dört bir köşesindeki benzerleri, eşdeğerleri ile…

Görülüyor gerçekten de çok kapsamlı ve çok katmanlı bir yapıdan söz ediyorum ve soruyu yineleyeceğim.:

Bu güçler olası bir seçim yenilgisini kabullenip siyasal iktidarı kazanan partiye, ittifaka devrederler mi?

Buna razı olurlar mı?

* * *

Bu yakıcı ve yaşamsal konuya kaldığımız yerden yarın devam edelim mi?

İlgili İçerikler