D_Masthead_970x250
Benim küçücük torunuma da, dedesine ilkokulda öğretilen bir marşı öğretiyorlardı: Andımız…

"Opa" Almanca "dede" demek. Anne Alman, baba Türk olunca benim ilk torunun bazan "dede", bazen "opa" demesi de kaçınılmazdı.

O gün "opa" dedi ve başlıktaki soruyu sordu. Kaptıramadım. Dört yaşına kadar Almanya'da yaşayıp Türkiye'ye gelmişti ve Türkçeyi anaokulunda öğreniyordu. O yüzden arada bir Türkçe'de teklediği oluyordu.

- Anlamadım. Bir daha söyle bakayım.

Tekrarladı. Ama tek kelime gibi bir çırpıda tekrarladı:

- Şerefveşan…

Yine anlamadım.

- Türkçe değil bu Can. Yanlış öğrendin herhalde.

- Hayır doğru öğrendim. Dinle bak…

Ve başladı melodisiyle söylemeye:

"Türküüüüzzz,

Türküz dedikçe kalbimiz alıyor hıııızzz

Türk olmayı en büyük şeref,

En büyük şerefveşan sayarız".

O zaman kaptırdım. Benim küçücük torunuma da, dedesine ilkokulda öğretilen bir marşı öğretiyorlardı: Andımız

Sanırım milli şairlerimizden, şiirimizde hece vezninin ustalarından Faruk Nafiz Çamlıbel'in sözlerini yazdığı bir marş bu.

Bana ilkokulda öğrettiler, ortaokulda da yine söylettiler:

Adımız andımızdır

yoluna baş koyarız.

Türk olmayı en büyük şeref,

En büyük şeref ve şan sayarız

Torunum görece kırık Türkçesi yüzünden "şeref ve şan"a takmıştı. Ben ise "Adımız andımızdır" dizesine...

- Öğretmenim adımız neden andımız oluyor? Andı yemin diye öğrettiniz bize. Şimdi benim adım yeminim mi oluyor?

Sıra arkadaşım, çenesi düşük Klara atıldı:

- Benim yeminim de Klara mı olacak örtmenim? Ama olur mu hiç?

Garibim öğretmen iki veledin mantığıyla başa çıkamadı ve alışılmış yönteme başvurdu, ikimizi de azarladı:

- Bırakın gevezeliği… Aptal aptal sorular sormayın… Arkadaşlarınızla birlikte söylemeye çalışın…

Yani fena azarlandık. Klara ayrıca çimdik atıp canımı acıttı, "Senin yüzünden azarlandık işte" dedi.

* * *

O yaşlardan beri ben bize öğretilen marşlardaki ırkçı vurguya kafayı takmış biriyim. Yani benim "milli hislerim"in hiç gelişmemesinin sorumlusu ben değil, öğretmenlerim oldu…

İstiklâl Marşı'ndan başlayalım mı?

"Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!

Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet bu celal"

Yani o "nazlı hilâl" Türklere gülecek ama yurttaşımız Ermenilere, Boşnaklara, Pomaklara, Lazlara, Arnavutlara, Yahudilere, Rumlara, Araplara, Kürtlere kaşlarını çatacak öyle mi?

"Nerden çıkardın" diye sormayın. İstiklal Marşının o dizelerini kendi kendinize bir kez daha okuyun. Sakın ola ki minareye kılıf arayan ve bulduğunu sanan kimi Kemalistler gibi "Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkese Türk denir demişti" açıklamasıyla cevap vermeye kalkmayın. İstiklâl Marşı'nda açıkça "ırkıma" deniyor.

Ya Harbiye Marşı'na ne dersiniz. Her darbeden sonra söylenen ve söyletilen o marşın şu dizesini herhalde unutmadınız:

"Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız."

"Ahfad" Arapça ve "gelecek kuşaklar, torunlar" demek.

Yani Harbiye öğrencileri marşlarında bir "ırkın torunları"yız diyorlardı.

Hangi ırk acep?

"Yıldırımlar yaratan" bir ırk.

Şimdi tutup "Yıldırım yaratmak da ne demek kuzum" diye beni zora sokmayın. "Saçlamalanmış ve saçmalığı bugüne dek sorgulanmamış" desem ne olur?

N'olacak, benim e-mail kutusu, sosyal medya kanalları bana yönelen küfür yağmurunda dolar taşar.

Bakarsın Ahmet Şık arkadaşıma mezarlık adresini gösteren Başbuğ, hazır hızını almışken "Vay sen benim ırkıma nasıl bunları söylersin" diye naralanır ve bana da benzer bir adres verir…

İyisi mi bu tehlikeli mavrayı burada bitirip noktayı koyayım.