Şu Gezi direnişçilerine koca bir pala ile saldıran delikanlıdan söz ediyorum. Yazılanlar doğruysa Taksim civarında Talimhane’de otelcilik, lokantacılık, turizmcilik falan gibi işler yapıyormuş. Gezi olayları yüzümden müşteri mi kaybetmiş, kafası mı atmış bilemiyorum, merak da etmiyorum.
Ancak palayı kapıp polislerin epey hoşgörülü bakışları arasında Gezi direnişçilerine saldırdı.
Kameralara yakalanıp palasını sokacak kılıf bulamayınca kendini savunmaya çabaladı. Bence konuştukça battı. Kimseye pala ile saldırmadığını söyledi. İfadesinden aktarıyorum:
"... Bayana vurduğum söyleniyor... Ben sadece zırhın yan tarafıyla tokat atar gibi tokat attım...”
İşadamı (işadamı?) delikanlının zırh dediği o koskoca pala. “Bayan” dediği de Gezi direnişçisi kadınlardan biriydi. Ancak delikanlı kibar biri. Kadın demek ayıp olduğundan "bayan" diyor!
Kibar da yiğit değil. Çünkü yalan söylüyor. Kısa bir Youtube turu kanıtlıyor. O “bayan”dan sonra, kendisini tutar gibi yapıp tutmayan polislerin arasından sıyrılıp bu kez de bir “bay”a pala sallıyor. Adamcağızın boynunda küçük ama kanayan bir kesik var.
Yani "bayandı", "pala değil zırhtı", “Kesmek için değil, tokat gibi vurmak istedim” filandı, hepsi palavra. İş büyüyüp, suç saklanamaz hale gelince iğrenç bir yılışıklıkla yalana sarılmaktan ibaret.
Yaşça delikanlı ama o kadar. Delikanlı filan değil; yiğit hiç değil.
Kalkıp “Ben bu Gezi direnişine karşıyım, ayrıca bana zarar da veriyor. O yüzden onları cezalandırmak istedim. Suçsa cezama razıyım” diyecek yüreği yok. Polis destekli saldırıda var, iş yaptığının sorumluluğunu üstlenmeye gelince yok. Yılışık yalanların ardına saklanan bir ödlek.
* * *
Bu zavallı adamcağızla ilgili bir Tırmık yazmak çok anlamlı değil.
Biliyorum.
Ancak o bir prototip. Benzerleri pek çok ve özellikle Gezi direnişinde bunlar iyiden iyiye açığa çıktılar.
Genç bir kadının saçlarına yapışıp gücünü gösteren polis memurunu hatırlıyor musunuz? Fotoğraf Gezi direnişindeki polis terörürün sembollerinden biriydi. O polis memuru amirlerince - mecbur kalınıp - sorgulanınca ne dedi hatırlayın:
- Hatırlamıyorum.
Yanında birkaç polis memuru ile genç kadına gücünü gösteren kasklı, beli silahlı yiğit (!) polis, iş göstermelik de olsa hesap sorulmaya geldiğinde kendisinin bile inanmayacağı bir yalana sığınıyor:
- Hatırlamıyorum!..
Peki Ankara Güvenpark’ta Ethem Sarısülük’ü yakın mesafeden tabanca ile vurup öldüren polisin ifadesini hatırlıyor musunuz?
- Silahı kendimi korumak için çıkarmıştım. Havaya ateş edecektim, elime göstericilerin attığı bir taş isabet etti. Silah yere paralel oldu ve ateş aldı…
Haydi bakalım. Ufala da civcivler yesin. “Ele taş çarpması vuku bulmamıştır” diyen bilirkişi raporu nereye konacak şimdi?
* * *
Ben bu ödlekler sürüsünün yalanın ardına saklanarak paçayı kurtarma mavallarına yıllardır tanığım.
Taa Şubat 1969’da Taksim’de “tekbir” getirerek Amerikan 6. Filosu'nu protesto eden gençlerin üstüne saldıran bir başka ödlek ifadesinde şöyle demişti:
- Benim olaylarla alakam yok. Ben meydanda elma soyuyordum. Kalabalıktan kaçan o zat gelip bana çarptı, elimdeki bıçak karnına saplandı. Beraatımı talep ederim…
Oysa fotoğrafta öldürdüğü genci bir eliyle yakasından tutuyor, öbür elindeki bıçağı da karnına saplıyordu.
* * *
Bunca olay arasında bu ayrıntılar yazı konusu olmalı mıydı?
Bilmem!..
Sadece bu ödlek, bu “linç yiğidi” heriflerden midem bulandı. O yüzden yazdım…