Çetelesini tutmadım ama AKP Reisi Tayyip Erdoğan defalarca ve defalarca "Seçim kesinlikle zamanında, Haziran 2023'te yapılacak" buyurdu.
Gerçi AKP Reisi'nin dün "ak" dediğine bugün hiç çekinmeden "kara" dediğine de defalarca tanık olduk ama henüz seçimin daha önce yapılabileceğine ilişkin bir sözüne, hatta imasına bile tanık olmadık.
Öyleyse seçim zamanında, yani 2023'te olacak…
Ama bu "Tayyip Erdoğan bir kere daha cumhurbaşkanı adayı olamayacak" demek.
Gerçi AKP'nin tepelerinde "Kanun dediğin bir çalgıdır. Kimin elindeyse o nağme çıkar" dercesine "Kanun dediğin nedir ki? Değiştiririz. Değiştiremezsek uygulamayız" fetvası verecek epey hukuk alimi var. Meselâ koskoca TBMM Başkanlığı yapmış hukuk biliminde profesör ünvanı kuşanmış Mustafa Şentop daha şimdiden fetvayı verdi bile.
Şentop "İkinci kez adaylık söz konusu (…) Konuyla ilgili hiçbir hukuki sorun olmadığını, yapılan tartışmaların bilgi eksikliğinden kaynaklandığını söyleyebilirim. Tartışmalar gereksiz. Yakın zamanda bu konuda bir makale yayımlayacağım" dedi.
Hele o makale yayımlasın da yasaları ve Anayasa'yı yorumlama cambazlığındaki ustalık düzeyine bakıp biraz eğlenelim…
Hukukçu olmadığı halde her hukuksal sorunun en doğrusunu bilen ve bildiğinden şüphe edeni döven MHP Başbuğu da hukuk yorumculuğunda da benzeri olmadığını kanıtladı:
"Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ilk Cumhurbaşkanı'dır. Ve tekrar aday olmasının önünde de herhangi bir engel bulunmamaktadır"
Cesareti olan "Yav Devlet Bey, Anayasamızda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye bir hüküm de, tanım da yok" desin bakalım.
Ben demeyeceğim.
AKP medyasının "meslektaşımız" demeye utanacağımız bir çok kalem erbabının bu konuda yazıp çizdiklerine ise boş vereceğim. O yıvışık ve yılışık "değerlendirmeleri değerlendirmeye değer" bulmuyorum.
Biliyorsunuz, tartışma CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun önceki günkü Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığına "yeşil ışık" yakma izlenimi veren sözleri yüzünden alevlenivermişti.
Daha önce dokunulmazlıklar konusunda "Anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz" gibi bir sabıka kaydı yüzünden insanlar haklı olarak irkildiler ve "Bir kez daha Anayasaya aykırı olana göz mü yumulacak" kaygısına kapıldılar.
Artık yanlışın farkına vardığı için mi, yoksa zaten sabıka dosyasını kabartacak bir cümle kurmadığı için mi bilemem ama, Kılıçdaroğlu dünkü açıklaması ile kaygıları giderdi, öfkeleri yatıştırdı:
"Eğer seçim normal zamanında yapılırsa Erdoğan üçüncü kez aday olamaz. (…) Halkın zamanında seçimi bekleyecek hâli kalmadı. Hemen erken seçim kararı alınmalı ve Erdoğan sandıkta gönderilmelidir."
Eh bu kadar bilgi notundan, "kim ne dedi" sergilemesinden sonra başlığa gelebiliriz.
Erdoğan yeniden cumhurbaşkanı olmayı istemekten öte kararlı. Mümkünse "ömür boyu cumhurbaşkanı ya da başkan" kalma düşleri kuruyor. Bu besbelli.
Erdoğan'sız iktidarın bir ucuna yapışamayacağını bilen ve hiç unutmayan MHP Başbuğu Devlet Bahçeli de Erdoğan'ın yasal ya da anayasal engellere bakılmadan yeniden cumhurbaşkanı seçilmesi için elinden geleni ardına koymayacağını ilan etmiş durumda.
Ne kaldı?
AKP'nin tepe kadroları.
Kurucu kadrolar sistematik olarak tasfiye edildiği için bu gün AKP'nin tepelerinde siyasetin üçüncü liginden oyuncular var. Erdoğan olmazsa, onlar da olmayacaklar; çünkü AKP olmayacak. Bunu en iyi onlar biliyor. O yüzden Reisleri'nin yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesi için uysa da uymasa da bir yol bulmak için gözlerini şimdiden karartmış durumdalar.
Gel gör ki, Reis'inden, Reis'in koltuk değneği Bahçeli'sine, ondan AKP tepelerine, AKP medyasına kadar bütün bu çabalar umutsuz.
Hadi birlikte bir kez daha okuyalım:
Biiiiir: Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.(Anayasa madde 101)
İkiiii: Recep Tayyip Erdoğan birincisi 10 Ağustos 2014'te ve ikincisi 24 Haziran 2018'de olmak üzere iki defa cumhurbaşkanı seçildi.
Üüüüüçç: Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz. (Anayasa madde 67)
"Üüüüüç" dediğimin anlamı pek açık. Seçim kanununu değiştirmezlerse MHP baraj altında kalır, dağılmasa bile ağır yara alır. Zaten baraj altı kalmış bir MHP Reisi'in işine yaramaz, kullanılmış mendil gibi bir kenara atılır. Bu Başbuğ'un derdi.
Ama Reis'in derdi daha da büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor.
O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim.
İşte burada Kılıçdaroğlu haklı: Bu zam yangınında bir erken seçimin sonucu için siyaset bilimi uzmanı olmak gerekmiyor.
Yani Reis için aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık.
Doluya koysa almıyor, boşa koysa dolmuyor.
"Saray'dan tahliye" komedisini seyretmemiz pek uzak değil gibi.
Çok güleriz di mi?