MİT sözcüğünün bile fısıldanarak söylendiği yıllardı. 27 Mayıs 1960 darbesini yapıp Milli Birlik Komitesi adı altında ülke yönetimine el koyan subayların en genç ve en küçük rütbelilerinden (Yüzbaşı) Numan Esin 12 Mart 1971 darbesinin ardından gözaltına alınmış, ağır işkence görmüş sonra da tutuklanıp Maltepe Askeri Cezaevi’ne konmuştu.
Böylece onunla hapishane arkadaşı olduk. Başlıktaki örgütün adını da ilk kez ondan duyduk: Seferberlik Tetkik Kurulu!..
Pek bir anlam da veremedik. Hatırlıyorum, Harun Karadeniz yüzüme bakmış, “Seferberlik Hazırlık Kurulu dense anlayacağım da bu tetkik ne demek oluyor acep” diye sormuştu.
Gel gör ki Numan Esin kendisine yüzünde hâlâ izleri seçilen o vahşi işkenceleri yapan bir örgütten söz ediyordu. Çok gençtik, ufaktan ufaktan adını duymaya başladığımız Kontrgerilla ile Seferberlik Tetkik Kurulugibi tuhaf adlı örgüt arasında bir bağ kuramamıştık.
Yıllar geçti. Bizim bu meslek öğreticidir. Bazan haberleştirecek kadar somutlayamadığınız ama doğruluğundan kuşku da duymayacağınız kadar ayrıntılı bilgi edindiğiniz olur.
Seferberlik Tetkik Kurulu da öyle oldu. Parça buçuk bilgiler ortaya ürkütücü bir tablo çıkarıyordu. Ülkenin işgali halinde sivil ve askeri kadrolarla direniş örgütlemek gibi anlaşılabilir bir resmi görev tanımı vardı. Ancak ülke içinde sol bir kalkışmanın çok daha öncelikli olduğu kulaklara fısıldanıyordu. Buna rağmen Seferberlik Tetkik Kurulu üstüne, bilgisi olabilecek kişilere yönelttiğimiz sorular gizemli ve korkulu bir sessizlikle karşılanıyordu. Yine de Ülkü Ocakları’nın bu örgütün sivil kanadı için kadro devşirme kaynağı olduğu; bütün illerde asker denetimli milliyetçi-ırkçı güçlerin bu örgüte alındığı duyuluyordu. Daha profesyonel ve tam zamanlı çalışacak seçkin (seçkin?) sivil kadrolara Sivil Savunma Teşkilatı, Jokey Kulüp, Şeker fabrikaları gibi kurum ve kuruluşlarda göstermelik bordrolarla maaş ödeme olanakları yaratıldığı söyleniyordu.Ayrıca Türkiye’nin hemen her yanında ama özellikle etnik ve dinsel gerilimler yaşanan bölgelerde çok ciddi silah yığınakları yapıldığı ve bunların gizli yeraltı depolarında saklandığı ileri sürülüyordu. Adı bazan Kontrgerilla, bazan Seferberlik Tetkik Kurulu, bazan Özel Harp Dairesi oluyordu. Daha sonraları “Türk Gladio”su da denmeye başlandı.
Ve biz “genç ama hırslı” gazeteciler bu söylenti ötesine geçmiş ama orada kalmış bilgileri bir türlü doğrulayamıyorduk.
Keza Kahramanmaraş, Çorum cankırımlarında, 1977’nin 1 Mayıs’ında varlığı sezilen bir gizli örgüt ile Seferberlik Tetkik Dairesi arasındaki bağ da kanıtlarıyla sergilenemiyordu.
Sonra duvar yıkıldı. Sosyalist sistem çöktü. NATO ülkeleri başlarına bela olabilecek Gladio’larını birer birer ve resmen dağıttılar.
Türkiye hariç.
* * *
Seferberlik tetkik Kurulu birden ve yeniden güncellik kazandı.
MİT’in 15 gün kadar önce bu kurulla ilgili olarak Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’na yolladığı bir rapora ilişkin ayrıntılar önce Taraf gazetesinde, sonra bir çok kağıt gazete ve internet medyasında yayınlandı. Sivil kanadında yüksek bürokratların, bakanlık bile yapmış siyasetçilerin bulunduğu bilgileri raporda yer alıyor ve taa 6-7 Eylül olaylarından bu güne bu kurulun yönettiği, örgütlediği, kışkırttığı eylemler sıralanıyor.
Dahası Genel Kurmay’ın kozmik odasına giren yargıcın ulaştığı belgelerle MİT’in bu raporu arasında tum bir uyum bulunduğuna da dikkat çekiliyor.
Ancak ne Genelkurmay kanadından, ne Hükümet’ten bu konuda çıt çıkmıyor. Komisyon üyesi bir CHP milletvekili ise TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun görev süresinin bittiğini belirtip, konuyu ele alacağına MİT’e “Raporu yollamak şimdi mi akıllarına geldi” diye sormayı yeğledi.
Yazarken sırtım ürperiyor ama sormamak mümkün değil:
MİT raporunda sıralanan eylemleri yapan böyle bir kuruluş hâlâ var ve etkinliğini sürdürmekte mi?
Sivilleriyle birlikte insan gücü 100 bine yaklaşmış bir gizli ordu bu topraklar üstünde varlığını sürdürmekte mi ?
Ya da MİT bir yalan haber mi saldı ortalığa?
İnşaallah Hükümet ve Genelkurmay son iki soruya benim cevap vermemi filan beklemiyorlardır…