Başlığı okuyabildiniz mi? Bir Alman ve bir İngiliz gazeteci arkadaşlarım okudu. Peki, biz ne halt edeceğiz?
Başlığı okuyabildiniz mi ? Denedim. Bir Alman gazeteci arkadaşım kusursuz okudu. Bir de İngiliz gazeteciyle denedim. O da sınıfı geçti. . İyi de biz İngiliz yada Alman değiliz. Biz ne halt edeceğiz? “Bu da nereden çıktı şimdi” diyenleriniz varsa açıklayayım: Taşınabilir bilgisayarım iflas etti. Yenisini alacak parayı denkleştirene kadar bir arkadaşın Q klavyeli yerli malı bilgisayarıyla idare etmek zorundayım. Nihayet bu da bir bilgisayar ama Q klavye ve Türkiye’de satıldığı, hatta TV reklamlarına inanılırsa markasından anlaşılmasa bile Türk malı olduğu iddia edildiği halde Türkçe harfleri kullanmak hüner gerektiriyor. Türkçe harfler için önce bir tuşa basacak, parmağınızı basılı tutacak sonra da Ş yazmak için S’ye, Ö yazmak için O’ya basacaksınız. Yumuşak G’de durum daha da karmaşık bir parmak cambazlığı gerektiriyor. Bir elinizle bir tuşa, ötekiyle bir başka tuşa, daha da ötekiyle (yani üçüncü elinizle) de G harfine basacaksınız. Yada başlıkta olduğu gibi Ş yerine SH yazacak Ç için CH’ya sığınacak, İzmir’den söz edecekseniz ya vazgeçecek onun yerine Isparta’ya fit olacak yada okuyanın sezgi gücüne güvenip güzelim İzmir’i IZMIR olarak ekrana getireceksiniz. Tabii mesleğiniz gazetecilikse ve hergün yazı yazmak zorundaysanız bir yandan tuşlarla boğuşacak, bir yandan da ana avrat, soy, sop, sülale düz gideceksiniz... Tıpkı şu anda benim yaptığım gibi. * * * Biliyorum, “Memleketin ve dünyanın bunca yakıcı sorunu varken senin derdin de bu mu” diyenler mutlaka çıkacak. Evet. Bu da benim dert ettiklerimden, kafayı taktıklarımdan biri. Üstelik bu sizin de derdiniz olmak zorunda. Çünkü bu basit ve önemsiz gibi görünen sorun işte o “memleketin bunca önemli ve yakıcı sorunu”nun ebelerinden biri. Birincisi değil, biliyorum. Ama biri. F klavye yerine Q klavyeyi yeğleyen yada fit olanlar, cep telefonunda mesaj yollarken Ş yerine hiç yüksünmeden SH, Ç yerine CH yazıverenler, bir mesajlarında “Burada çok sıkıldım” demek istediklerinde ortaya çıkana sadece gülüp geçenler, NTV televizyonuna “NETEVE” dediği için servis minibüsünün sürücüsü ile dalga geçenler Türkçe’nin içine sürüklendiği dehşet verici kirlenmeye ve yazı dilinin utanç verici boyutlarda yalınkatlaşmasına, fakirleşmesine bilmeden katkıda bulunuyorlar. * * * Sorun, yurtdışından bilgisayar parçaları getirip burada birbirine bitiştirip yerli malı bilgisayar diye pazara süren sözde üreticilerin yada ithal yoluyla bilgisayar getirip pazarlayanların -F klavye ve Türkçe harfler eklenmesi ek maliyet getirdiği için- olumsuz katkısına indirgenemez. Bill Gates’in en büyük düşü, milyarlık Çin’e Latin harfleri ve İngilizce klavye ile bilgisayar pazarlamak. Bunun için bir yandan Microsof’tun “Araştırma-Geliştirme” bölümüne milyon dolarlık bütçeler ayrılıyor, bir yandan da Çin Komünist Partisi’nin tepesindeki moruklarla ince pazarlıklar yürütülüyor. F klavye yerine Q klavye ile yazmaya zorlanışımızı, Türkçe harfleri bulunmayan klavyelerde Türkçeye karşı cinayetler işleyerek yazılar yazmamızı hoyrat bir kültür istilasının “küçük ama büyük bir halkası” olarak kavramak gerek. İstila ve işgalin ille de Irak’taki gibi topla, tüfekle, tankla, mermiyle yürütülmesi gerekmiyor. Dil, “sese dönüşmüş düşünce” ise, ülkeleri anadili cılızlaştırarak, sığlaştırarak, sakatlayarak, yalınkatlaştırarak da istila etmek mümkün. İnanmazsanız çıkın sokağa lokanta, kahve (“Cafe” değil), meyhane, bar, mağaza tabelalarını bir okuyun. Evdeyseniz televizyon ekranına bakıp “yerli” kanalların adlarını bir elden ve gözden geçirin. Sonra da “Shu bizim Turkche’nin bashına gelenleri ve sonuchlarını” bir kez daha düşünün... (Eylül 2004 – Birgün)