Bakmayın siz referandumda evet-hayır itiş kakışına...
Bakmayın siz referandumda evet-hayır itiş kakışına... Bakmayın her kafadan bir ses çıkan bol generalli, bol muvazzaflı “yakalama” kararlarına... Erdoğan – Kılıçdaroğlu – Bahçeli arasındaki “laf olsun torba dolsun” kofluğunda atışmalara hiç bakmayın... Çok önemli ya da çok basit bir konuda günlerdir öfkeler kabartan bir suskunluk duvarı ile kuşatıldık. “Çok yazıldı” deyip doğrudan konuya gireceğim ama, doğrusu – ve ne ayıp- çok da konuşulmadı. Hatta neredeyse hiç konuşulmadı, konuşulmuyor. O yüzden hiç olmazsa bir özete izin verin. Bugün gazetesi 15 Temmuz’da manşetini tüyler ürpertici bir habere ayırdı. MİT, 10 Ekim 2007’de, yani üç yıl önce, Ankara’daki 388’le başlayan bir sabit telefonula bir cep telefonu arasındaki konuşmayı yakaladı. Konuşma içeriği inanılır gibi değildi. Havacı üstteğmen Fırat Ç. bir başka havacı ile, Yarbay Selçuk Ç. İle konuşuyordu. Üstteğmen heron insansız gözetleme uçaklarının çok iyi tesbit yaptığından yakınıyor, kendi adamlarına ağır zayiat verdirdiğini söylüyor, o yüzden ya heronların düşürülmesini ya da koordinatlarının değiştirilmesini istiyordu. Komutanı yarbay da ”Bakarız bir çaresine” diyordu. MİT, konuşma bandını dönemin kara kuvvetleri komutanı İlker Başbuğ’a iletmiş, o da 28 Ekim 2007’de soruşturma emri vermişti. Ses bantlarını inceleyen Jandarma Kriminal Dairesi sayesinde konuşan iki subayın kimliği kolayca saptandı ve dosya, adı önce karargâh evleri dosyası ile duyulan, ardından da para karşılığı çürük raporu veren çetenin elebaşısı olduğu için tutuklanan Yargıç Albay Ahmet Zeki Üçok’un önüne geldi ve... Ve orada kaldı. Üstünkörü bir soruşturmadan sonra her iki subay serbest bırakıldı. Dahası terfi de ettiler. Şimdi biri yüzbaşı, öteki albay ve halen çok kilit görevlerdeler.Olay Bugün gazetesinin manşeti ile patladı... Ama boş bir balon gibi patladı. Kimse konuşmadı. Zorunlu olarak konuşanlar ise sade suya tirit açıklamalarla bizi budala yerine koydular. Olayın özü ile ilgili tek satırlık, tek cümlelik bir açıklama duymadık, okumadık.Bugün gazetesi haberinin arkasında durdu ve 20 Temmuz’da sadece iki havacı subay arasında geçen konuşmaları değil, olaya general rütbesiyle bir başka subayın daha karıştığını ve o subayın “geleceğin hava kuvvetleri komutanı” olarak görüldüğünü belirten uzun bir konuşma bandı yayınladı. Ha, bir de “çürük çetesi”nden tutuklu Yargıç Albay Üçok, avukatı aracılığıyla bir açıklama yaptı ve işleri iyiden iyiye karıştırdı. Çünkü albay açıklamasında konuşma bandının önemli olmadığını, o sırada havacı üstteğmenin uçakta, konuştuğu yarbayın ise görevli olarak Napoli’de olduğunu tesbit ettiğini söylüyordu. Gel gör ki Bugün’ün ayrıntısı ile açıkladığı ses bandında, “Durum karıştığı için, bir süre gözlerden uzakta kalması için” havacı yarbayın bir görev icat edilerek yurtdışına yollandığı belirtiliyordu ve bu gidiş MİT’in tesbit ettiği telefon konuşmasından epey sonra olmuştu. Özet bu kadar ve ancak bu kadar kısa özetleyebildim. Meraklıları Google girip “Bugün gazetesi Heron” yazsınlar ve çarşaf çarşaf yazıyı okusunlar. Ayrıca ayrıntılı konuşma bandının yazılı hali T24’de de bir kaç gün önce tam metin yayınlandı. Oradan da bakılabilir. * * * Şimdi... Genel Kurmay’ın da, Hükümetin de, askeri savcıların da, MİT’in de ve büyük medyanın da suspus olduğu, yokmuş, olmamış gibi davrandığı bu korkunç haberle ilgili sahici bir suskunluk duvarı bizi kuşattı. Buna kimsenin hakkı olamaz. Biz bu ülkenin yurttaşlarıyız ve hiç kaçamaksız, hiç eveleme gevelemesiz bilmek istiyoruz: Bir: Olay gerçek midir, yalan mıdır? İki: Gerçekse ordu içinde kimi yüzbaşı, kimi albay, kimi general PKK yandaşları mı vardır? Üç: Konuşma bantlarında bol paradan söz edilmekte. Subaylar PKK’lı değil de para için PKK adına “iş” mi yapmaktadırlar? Dört: Üç yıl boyunca bu kadar önemli bir soruşturma dosyasının sonuçlanmamasının sorumluları kimdir ve bunlar hakkında ne yapılmıştır? Beş: Bugün gazetesinin, “yandaş medya” denen, AKP’nin gözü kara destekçisi bir gazete olduğu biliniyor. İyi peki, diyelim öyledir. Eğer bu haber Bugün gazetesinin bir yalanı ve balonu ise bu kadar önemli bir yalanla ilgili yasal yollara niye başvurulmuyor? Veeeeee... Ve altı: Beyler, paşalar, başbakanlar, bakanlar, generaller, orgeneraller, komutanlar, komutanların komutanları her konuda zırt pırt konuşuyorsunuz. Peki bu konuda niye susuyorsunuz? Bunun biz yurttaşları insan yerine koymamak olduğunu düşünüyorum. Siz de öyle mi düşünüyorsunuz ?.. Son olarak: Konuşun beyler, konuşun paşalar. Sustukça suç ortağı oluyorsunuz... Bize gerçeği, sadece gerçeği söyleyin.