Ey sizler !
Ey bu yazıyı okuyanların çoğunluğunu oluşturduğunu sandığım sizler !
Ey ruhunu fitne ve inkâra teslim etmiş sizler !
Ey aşiretimizin hem reisi, hem şeyhi mertebesindeki mübarek zatın nasihat, vecize ve talimatlarını kulak ardı etmeyi meslek ve huy bellemiş sizler !..
Reisimizin “güçlü aile” istemekteki ısrar ve inadını takdir edecek malumat ve dahi itikattan Allahın mahrum ettiği sizler !
Kulak verin, okuyun ve tövbe edin…
Yaşadığımız şu uçsuz bucaksız çölde Allah bize cennet misali bir vahanın kıyısında çadırlarımızı kurup yaşama imkanı bahşetmiş. Lakin etrafımız düşman aşiret ve kabilelerle çevrili. Bir gün o küfre biat etmiş aşiretlerin cengâverleri yalın kılıç üstümüze çullanıp, çadırlarımızı tarumar, mallarımızı yağma etmeye kalkıştığında onları nasıl püskürtebileceğimizi, hücumlarını nasıl savuşturabileceğimizi hiç düşündünüz mü ?
Eğer her çadırda üç değil beş, hatta altı çocuk doğmuş olsa, her bir çadır pek “güçlü aileler”den müteşekkil olsa ol küfür ehli düşman aşiretler bize hücum etmek şöyle dursun, bunu tahayyül bile edebilirler, akıllarından bile geçirebilirler mi ?
Elbette niyazımız üç değil beş hatta altı çocuğun hepsinin errrrrkek olmasıdır. Lakin velev ki kız da olsalar yeni errrrrkekk çocuklar doğurup ailelerimizin gücünü daim, aşiretimizin kuvvetini sarsılmaz kılmazlar mı ?
* * *
Sizleri biliyorum ve tanıyorum.
Reisimiz, komşu sayılması icap eden Yahudi aşiretin reisi olacak moruk zata karşı “Van minüt” diye kükrediğinde kalpleriniz heyecanla çarpmadı; gözleriniz gurur yaşları ile dolmadı.
Bunu biliyorum.
Komşumuz olan Müslüman (ve tabii Sünni) aşiretlerdeki din kardeşlerimizin bizim reisimizi bağırlarına basıp, alkış ve takdir nidaları ile selamlamaları da sizin hakikatın nurundan mahrum beyin ve kalplerinize tesir etmedi.
Bunu da biliyorum.
Keza kendimiz dişe dokunur bir istihsalde (Lisan-ı ceditte buna “üretim” diyorsunuz) bulunamasak da elden aldığımız malları dahili ve harici müşterilere satarak bezirgânlık mesleğine kuvvet verdik ve ol sebepten bu uçsuz bucaksız çölde evelallah geleceği en parlak aşiretlerden biri olduk. Bu iktisadi muvaffakiyetlerimize burun kıvırıyorsunuz; “Nereye kadar bu bolluk bereket” diye nifak tohumları saçıyorsunuz.
Bunu da biliyorum.
Suudi Arabistan’da, Vahhabi din kardeşlerimizin müftüsü muhterem Muhammed El Arifi hazretlerinin daha evvelki gün Suriye’de Esed namerdine karşı cihat eden ÖSO mücahitlerinin iki yıldır muharebe halinde olduklarına işaret edip, uzun müddettir cinsi münasebete giremediklerini hatırlatıp “Suriyeli kadınlarla ilişkiye girerek cinsel arzularını tatmin edebileceklerini” söylemesindeki ve bu hizmeti ifa edecek Suriyeli kadınlara ”Mücahitlerin cinsi ihtiyaçlarını tatmin etmenin cennete gitmek için yerine getirilmesi gereken bir vecibe olduğunu” ifade etmesindeki derin hikmeti anlamaktan bile acizsiniz.
Müftü efendi hazretleri bunu söylerken bu cinsi münasebetlerden doğacak erkkekklerin Nusayri Esed kafirine karşı Suriye’de Sünni cihadını daha da kuvvetlendireceğini ima etmiş oldu.
Siz bu fetvaya da, bu fetvayı veren mübarek zata da itiraz edecek, hatta adım gibi biliyorum ki bu gün neşrolacak günlük ceridelerde alay edecek, hakaretamiz ifadeler kullanacaksınız.
Bunu da biliyorum.
Lakin unutmayınız ve zinhar aklınızdan çıkarmayınız. Reisimiz olan o mübarek ve mümtaz zatı destekleyenler aşiretimiz içinde fevkalede yüksek bir ekseriyet (Lisan-ı ceditte siz buna “Çoğunluk” demektesiniz) teşkil etmektedirler ve sizler Allaha bin şükürler olsun ki lisan-ı ceditte “azınlık” dediğiniz bir ekalliyetten ibaretsiniz.
Ne kadar çırpınsanız boşunadır, itirazlarınız yeri göğü inletse de nafiledir.
Bu aşirette Reisimiz ne derse o olur.
Yani talimat ondan, gayret bizden…
Haydi ehli iman, gayreeeeet !..