Yazının başlığı bilmece gibi oldu değil mi? İsabet. Çünkü zaten bir bilmece soracağım.
Sizce AKP mi MHP’yi yani Tayyip Erdoğan mı Devlet Bahçeli’yi, yoksa MHP mi AKP’yi yani Devlet Bahçeli mi Tayyip Erdoğan’ı teslim aldı?
Bilmeceyi daha da karıştırıp, daha da karmaşık hale getireyim:
Derin devlet dedikleri esrarengiz yapı AKP’yi MHP aracılığıyla mı teslim aldı, yoksa önce MHP’yi teslim alıp, onun üstünden AKP’ye siyasal ve ideolojik "operasyon" mu çekti?
Ben çözemedim. O yüzden bugünkü Tırmık’ı alet edip yükü size yıkmaya çabalıyorum.
Ben aslında baştan beri şu "derin devlet" denen şeyi… Eee şeyi, "yapı"yı anlamış, kavramış değilim. Evden, yakın arkadaş çevresinden okurlara kadar uzanan çok çok geniş bir çevreye ve sosyal medyaya kadar hemen her yerde bu "derin devlet" terimi peynir ekmek gibi kullanılıyor.
"Demek kalın kafalı olan benim. Baksana ben hariç herkes rahat rahat kullanıyor. Bir bildikleri olsa gerek ki kullanıyor" dedim, diyorum, bu gidişle diyeceğim de. Aklına, bilgisine güvendiğim pek çok kişiye bazan doğrudan, bazan dolaylı sordum, "Yav, bu derin devlet dediğiniz nedir bana bir anlatsanıza" dedim.
Bir şeyler anlattılar. Kimileri Fransızca’daki "reason d'état"nın Türkçesi olduğunu; kimileri Osmanlıca’nın "Hikmet-i devlet" tabirinin arı dildeki karşılığı olduğu iddia ettiler.
I-ıh, uymuyor… Türkçede kullanılan "derin devlet" terimi çok daha "derin" bir anlam yüklü.
On beş – yirmi yıl öncesinde "ordunun tepesindeki omuzu kalabalıklarla iş dünyasının en tepesindekiler" gibi derin devleti somutlama çabaları olurdu. Ad bile konmuştu: Ergenekon.
Ben kalın kafalılığa devam edip "E, iyi de, bunlar bir yerlerde belli bir gündemle toplanıp kararlar alıyorlar sonra iktidardaki siyasetçilere talimat mı veriyorlar" diye sorduğumda ciddiye alınacak bir cevap elde edemiyordum.
Bugün de edemiyorum.
Soru: O generaller emekli olunca ıskartaya çıkarılıyor, yerine yeni gelen generaller mi alıyor?
Soru: Ağır top patronlar yaşlanınca derin devlet "üyeliği" babadan oğula mı geçiyor?
Bu soruları yönelttiğim hemen herkes yüzünü sıkıntıyla buruşturup, bana "Sen de amma kalın kafalısın be Aydın Engin" dercesine bakıyorlar; ben de çaresiz susuyorum.
Gel gör ki ortada apaçık gözlenebilen bir gerçek var: Siyasal İslam'ın Türkiye’deki temsilcisi AKP ve onun Reis’i kararlı bir ümmetçi olarak başladıkları yolculukta en azından son yedi sekiz yıldır adım adım "milliyetçiliğe" geçtiler.
Bugün siyasal iktidar kopkoyu bir Türk milliyetçisi. Kürtler’i düşman halk; Türk ve Sünni Müslüman olmayan her yurttaşı da bu ülkede yaşamalarına izin verildiği için minnettar olmaları gereken birer "uyruk" yani "tebaa" olarak görüyorlar.
Tayyip Erdoğan’ın Güneydoğu’da "Biz her türlü milliyetçiliği, ayaklarının altına almış bir iktidarız" dediği günler (Şubat 2013 - Midyat) belleklerde hâlâ taze. Bugün ise Kürt yurttaşların kullandıkları oyların bile herhangi değeri, işlevi ve anlamı yok. Kürt siyasal hareketi ise polisiye ve askeri yöntemlerle yok edilmesi gereken bir terör yuvası.
Ama AKP artık tek başına iktidarın değil.
Türk milliyetçiliğinin siyasal örgütü MHP iktidar ortağı.
Bitmedi.
2002’de AKP tek başına iktidarı aldığında karalar bağlayan, darbeye hazırlanan ya da hazırlananlara yakınlık duyan o yılların anlı şanlı bugünün emekli generalleri siyasal iktidarın içeride Kürt politikasını da, dışarıda Libya, Suriye ve Irak’a yönelik fütuhatçı politik çizgisini de, Rusya ve Çin açılımlarını da destekliyorlar. Herhalde bu destek "Yav FETÖ'cüler bizi hapse tıktı ama AKP hapisten çıkardı ve itibarımızı iade etti" diye şükran ve minnettarlık duyduklarından olamaz.
Sonuç: Siyasal İslam’ın partisi AKP ve onun Reisi ile seküler bir siyasal güç olarak konumlanmış ve tanımlanmış MHP ve laisizmin "yılmaz bekçisi" ordunun bugünkü tepesi ve artık emekli olmuş ünlü generalleri hep birlikte iktidardalar. Ülkemizi resmen ilan edilmemiş bu koalisyon yönetiyor.
Peki bu tuhaf bileşimi, bu laik, seküler, dinbaz, ırkçı, Türkçü, milliyetçi bulamacını kim bir araya getirip adeta kopmaz bağlarla birbirine yapıştırdı?
"Derin devlet" diyenlerinizi duyar gibiyim.
Anlaşıldı yine başa döndük. Yazının başına…