Önceki gün bizim T24’te bir haber okuduk. Başlık da haberin kendisi de iki satırdan ibaretti:
"Çavuşoğlu, Erdoğan ile Trump arasında Libya konusunda olumlu bir yaklaşım olduğunu, ABD ile Libya'da ortak çalışma konusunda talimat aldıklarını söyledi."
Altında da bir not: Ayrıntılar geliyor…
Gel de meraklanma. Bir kere ABD’nin artık ciddiye alınabilecek bir yanı kalmamış, sonbahardaki başkanlık seçiminden sonra yine iktidarda kalırsa "al başına belayı", yok seçilemez tepetaklak giderse "Eh buna da şükür" denebilecek o "kavuniçi" zat ile "olumlu yaklaşım" bile başlıbaşına ürkütücü…
O yüzden merakla "ayrıntılar geliyor"u beklemeye başladım.
Ama bir türlü gelmedi. T24’ün aklı bir karış havada genç editörleri "Herhalde dalga geçiyorlar" deyip başka kanallara baktım. AKP medyasının ağır toplarında epey dolandım.
Aaaa, onlarda da iki satırlık haber ve onlarda da "Ayrıntılar geliyor" notu.
Önceki gece geç saatlere kadar o "ayrıntılar" bir türlü gelmedi; geldiyse de beni uyku bastığı için görmedim.
Dün sabah, artık ayrıntılar gelmiştir hesabıyla bir internet turu attım. Yine tık yok. Sadece devletin borazanına dönmüş Anadolu Ajansı’nda bu kez üç değil, altı satırlık bir "ayrıntı":
"Sayın Cumhurbaşkanımız, Türkiye ve ABD olarak birlikte çalışmamızı önerdi. Sayın Trump da buna olumlu baktı ve bizim düzeyimizde yani dışişleri, savunma bakanları düzeyinde, istihbaratlar düzeyinde birlikte çalışma talimatı aldık. Şimdi teknik düzeyde arkadaşlarımız görüşüyor. Burada ortak hareket etmemiz, bölgenin istikrarı ve Libya'nın geleceği bakımından da önemlidir."
İyi mi?
Şaka yapmıyorum, mizah, ironi filan da yapmıyorum.
Allah lillah aşkına şu Trump’ın olumlu yaklaşımı ne olabilir. Nesi ve neresi olumlu olabilir?
Adam "sağ popülizm" denen berbat bir siyasal söylem ve programla iktidara geldi. Öteki sağ popülistleri kıskandıracak ölçüde sapıttı, Brezilya’nın Bolsanoro’suna, Macaristan’ın Orban’ına, Polonya’nın, sonra şeyin… Neyse işte, bu gözünü kırpmadan yalan söyleyen, sağ popülizmi tek adamın "Dediğim dedik, çaldığım düdük" yöntemi ve yönetimi olarak uygulayan siyasal lider takımına "Ulan biz de sağ popülist miyiz be. Adama bak hele" dedirtti.
Şimdi Türkiye, Trump ile elele Libya’nın geleceğini belirleyecek(miş).
Bir amiralin bulup yakıştırdığı, en çok Doğu Perinçek Partisi’nin, epey de bugünkü siyasal iktidarın resmi ve gayri resmi ortaklarının sahip çıktığı "mavi vatan" diye bir dış politika çizgisi uygulamaya kondu.
("Mavi Vatan nedir, ne değildir" sorusuna cevap ararsanız Duvar’da İlhan Uzgel’in mükemmel analizini okumalısınız. Tıklayın.
İçeride Kürt sorununda tercih edilen askeri çözüm ve sorunu PKK’ye indirgeyen sığ tercih, dışarıda Irak ve özellikle Suriye’de "terörizmle mücadele" kılıfı altında yürütülen yayılmacı "fütuhatçı" siyaset sonunda Türkiye’yi bir güvenlik devleti haline getirdi. Yani silahların dilini öne çıkaran, siyasal ve barışçıl çözüm arayışlarını (fiilen) reddeden bir dış politika…
Buna Libya eklenmişti. Bir iç savaş batağında kan kaybeden Libya’da taraflardan birinin yanında açıkça yer alındı ve savaşa dahil olundu.
(Paragraf: Bu konuda ayrıntıya girmeyeceğim. Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ve onlarla birlikte Silivri voltası attırılan öteki meslektaşlarımın yanına şimdilik gitmeyi düşünmüyorum. Parantez kapandı).
Ama şunu eklemeden de bu yazıyı noktalamaya niyetim yok:
Libya’da Türkiye’nin ne aradığını, niye bu kanlı kördüğüme bulaştığını, orada ulusal çıkar adı altında ne elde etmeyi umduğunu zaten anlamış değilim.
Şimdi ise orada Trump ile birlikte çalışma kararı alınmış.
Gel de korkma; Türkiye için, Libya için, Doğu Akdeniz için kara kara düşünme...