MHP'nin şimdiki başbuğu, AKP iktidarının kararlı koltuk değneği, kendini son Türk devletinin sahibi sayan Devlet Bahçeli nam siyaset erbabı yine yağdı gürledi. Mermi gibi sözcüklerle temel siyasi hedefine, yani Kürt siyasal hareketinin partisi HDP'ye yüklendi.
Kestirmeden gitti. Lafı dolandırmadı. HDP hakkında kapatma davası açılması için Yargıtay'a görev verdi.
Yargıtay bu görevi üstlenecek mi?
Bilemem.
Ama üstlenmezse Başbuğ gereğini yerine getirecek(miş).
Ne yapacağını -kendi cümleleri ile- aynen şöyle açıklıyor:
"…Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, bilhassa 6-8 Ekim olaylarıyla ilgili hazırlanan ve hukuken açık ihbar niteliği taşıyan iddianameyi temel alarak HDP hakkında acil ihtiyaç olan kapatma davasını süratle açabilecektir. Şayet kapatma davasının açılması tavını kaybedip tavsamaya havale edilirse Milliyetçi Hareket Partisi Siyasi Partiler Kanunu'nun 100'üncü maddesine müzahir olarak gereğini zamanı geldiğinde inanmışlıkla yapacaktır…"
Ne anlaşılır bu cümlelerden?
"Yargıtay HDP hakkında kapatma davası açsın" mı diyor?
Tam değil.
İlk cümle "açsın" gibi bir buyruk ya da "açmalıdır" gibi bir dilekle değil "açabilecektir" fiiliyle noktalanıyor…
Şimdi ikinci cümleyi bakalım. Yargıtay MHP Başbuğu'nun kendisine verdiği görevi savsaklar, tavını kaybettirirse MHP kolları sıvayacak(mış).
Siyasi Partiler Kanunu'nun (SPK) 100. maddesine müzahir (destek, yardımcı) olma gereğini zamanı geldiğinde inanmışlıkla yapacak(mış)…
Siyasi Partiler Kanunu'nun 100. Maddesine göre bir parti hakkında kapatma davası açılmasının koşulları pek yalın. Ya Yargıtay Başsavcısı "re'sen" kapatma davası açacak ya Bakanlar Kurulu kararı ile Adalet Bakanı kapatma davası açılmasını isteyecek ya da…
Ya da Meclis'te grubu bulunan bir siyasi parti isteyecek…
Peki, MHP bir siyasi parti mi? Parti.
Meclis'te grubu var mı? Var.
Eee, madem HDP'nin kapatılması savsaklanmayacak, tavı kaçmayacak kadar acil, ne diye MHP Yargıtay Başsavcılığına hemen kendi başvurmuyor?
Ne demeye "zamanı geldiğinde" diye topu bilinmez bir zamana atıyor?
Çünkü MHP topu Yargıtay'a değil AKP'ye, onun Reisi'ne atıyor.
"Sen adım atmazsan ben atacağım. Ona göre haaa" diye bir tür siyasal şantaj yapıyor.
Çünkü AKP ve onun Reisi epeydir HDP'yi siyasetin dışına itmek için adımlar atıyor, planlar yapıyor.
Ama kapatmadan.
Siyaset kurnazlarının kümelendiği AKP, HDP'yi kapatmanın Kürt seçmeni, hatta HDP'ye çok da yakın olmayan Kürtleri "tek yürek, tek yumruk" haline getireceğini biliyor. Geçmiş deneyler bu yargıyı güçlendiriyor. DEP'le başlayıp, HEP, ÖZDEP, DEHAP, HADEP duraklarından geçerek bu gün HDP'ye ulaşan siyasal direncin parti kapatılırsa yeni bir partiyi hemen, çabucak ve kolayca kurabileceğini de iyi biliyor.
O yüzden MHP Başbuğu gibi kırıp dökerek yürümektense HDP'yi hazine yardımından mahrum kılacak yasal düzenlemelerle, daha da önemlisi başta kitlesel etkisi ve itibarı çok büyük Selahattin Demirtaş olmak üzere partinin deneyimli kadrolarını birer ikişer değil, topluca mahkum ettirip yasaya göre milletvekili, parti yöneticisi olmalarını önleyerek iyice köşeye sıkıştırmayı yeğleme eğiliminde.
Çaresiz kalan Kürt seçmenin bir kesiminin, CHP ve MHP'ye gitmeyeceğine göre isteksiz de olsa AKP'ye oy vereceğini hesaplıyor.
İyi de yanlış hesap nasıl Bağdat'tan dönerse, bu siyasi hesap da Diyarbakır başta Kürt illerinden döner. Bu gerçeği siyaset bezirganlarının kavrayabilmesi için besbelli ki bir seçim tokadı daha yemeleri gerekecek.
Belki o zaman 6 milyonu aşkın seçmene yeni eklenecek 18 yaşını tamam etmiş genç Kürtlerle daha da büyüyecek bir yurttaş ve seçmen kitlesini siyasal bağlamda etkisiz kılacak hesapların yumurtasız omlet pişirmek kadar mümkün olacağını görürler.
Belki…