Tamam televizyon seyretme özürlüsüyüm ama dün akşam Ahmet Hakan, CNN Türk’te AKP’nin Alevilerin haklı taleplerini...
Tamam televizyon seyretme özürlüsüyüm ama dün akşam Ahmet Hakan, CNN Türk’te AKP’nin Alevilerin haklı taleplerini saptayıp gerçekleştirmek üzere mi, Alevileri oyalamak üzere mi, Aleviler arasında kimi “yumuşak karınlar”ı bulup bölünmelere yol açmak için mi düzenlendiği henüz belli olmayan “çalıştaylar”dan sorumlu Devlet Bakanı Faruk Çelik’i, Alevi cemaatinin ünlülerinden Rıza Zelyut ile Cemal Şener’i, Sünni kesimin “nevi şahsına münhasır” yazarı Abdurrahman Dilipak’ı karşısına dizip “zorunlu din dersleri” konusunu tartıştırdığını görünce ekran karşısına kuruldum.Daha bir gün önce AKP’li Bakan partisinin zorunlu din derslerinin kaldırılmasından yana olmadığını açık seçik ilan etmişti. Daha bir kaç gün önce Diyanet İşleri Başkanlığı imamları cami sınırları dışına çıkarıp mahallelenin, köyün, semtin sorunlarına da el atmalarını öngören bir projeyi açıklamıştı. Yani konu yakıcı, tartışmacılar da yakıcı konuyu ilginç kılabilecek kişilerdi. İçinizden bir çoğunun bu ilginç tartışmayı izlediğini ve izleyenlerden çoğunun, dağ fare değilse bile olsa olsa bir tavşan doğurduğu kanısına vardığını sanıyorum. Çünkü sonuç olarak tartışmacılar çocuklara okullarda din eğitimi verilmesine kesin bir dille karşı çıkmıyorlar sadece Alevileri tatmin edecek bir çözüm üstüne tartışıyorlardı. İlk ve orta öğretim kurumlarında zorunlu din dersi Türkiye’ye 12 Eylül faşizminin zehirli armağanıdır. Atatürkçülüklerine krem sürdürtmeyen generaller, yükselen solu ezme kararlılığı ile solun yükselişinin karşısına Türk – İslam sentezi denen bir ideoloji ile çıkmışlar; daha önce hiç bir iktidar döneminde rastlanmayan ölçüde imam hatip okulu açılmasını sağlamışlar; Tunceli gibi Aleviliğin başkenti sayılması gereken bir kentte, kente tepeden bakan, kenti ezercesine yükselen bir cami dikmişler; cunta başı ülkeyi dört dönerek düzenlediği mitinglerde kalabalıkları, Kuran ayetleri okuyarak 12 Eylül faşizmine destek kılmaya çabalamıştı.”Din ve Ahlak Bilgisi” adı ile kamufle edilen dersler ise bal gibi sünni islamı, onun da Hanefi kolunun islam yorumunu genç beyinlere akıtacak bir içerik taşıyordu. Abdest nasıl alınırdan başlıyor, sıraların üstünde namaz kılma adabını öğretmeye kadar gidiyordu. Bir Alevi yurttaşın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden bu müfredatı mahkum eden bir karar çıkartmayı başarması üzerine AKP yönetimi müfredatta makyaj sınırını aşmayan bazı düzenlemeler yaptı. Bugün gelinen nokta özetle böyle. Peki zorunlu din dersi sorununu tartışırken sadece Aleviler açısından kabul edilemez bir uygulamayı, ne edip yapılırsa Aleviler için kabul edilebilir bir düzleme çekmenin yolu yordamı mı tartışılacak? Yoksa “Lâik –olduğu Anayasasında yazılı- bir devlet, din eğitimini zorunlu bir ders haline getirebilir mi” sorusu mu sorulacak? Bir yandan Anayasada “Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz (Madde 24)” diye yazacaksınız, sonra da “Getir çocuğunu, din ve ahlak kurallarını, ilkelerini, dinin gereklerini ve bunların nasıl yerine getirileceğini ona ben öğreteceğim” diyeceksiniz. Peki, okullarda zorunlu din derslerinde Alevi çocuklarına bu dersi Alevi bilginlerin, öğretmenlerin vermesiyle sorun çözülmüş, Anayasal ilke çiğnenmemiş mi olacak? Benim (senin, bizim) çocuğumuza kim, ne hakla din konusunda kendi belirlediği bilgileri (bilgiler?) verecek? Müslüman ya da Hristiyan, Musevi, Budist, Ateist hiç fark etmiyor. Bir devletin, çocuklara (çocuklarımıza) bir dini öğretme, onları bu bilgilerle (bilgiler?) donatma hem de bunu bir zorunluluk olarak dayatma hakkı olabilir mi? Anlaşılan bu günlerde zorunlu din dersleri konusu epey yoğun tartışılacak. Burada sorunun “Alevileri tatmin edecek bir çözüm” tuzağına düşmeden, bu darlığa indirgemeden tartışılması gerek. Özellikle lâiklik konusunda hassas olduklarını ileri sürenlerin kendilerini kanıtlamaları için bu tartışma bir fırsat. Rejim tartışmalarında “Lâiklik mi, demokrasi mi” gibi saçma bir soru üretip “yumurtasız omlet” tarifi yapmaya kalkışanlar “Din dersi zorunlu olabilir mi” sorusunu tartışıp cevaplamaya çalışsalar onların sahiden “lâik denmeye lâyık” olup olmadıklarını daha iyi anlayacağız...