Toplum olarak kötü bir rüya ya da kabus mu görüyoruz? Bir sabah uyandığımızda yaşadıklarımız, duyduklarımız ve gördüklerimizin hepsi geçti, toplu olarak kötü bir kabus gördük diyebilecek miyiz? Ama hayır, bu sefer yaşadığımız karabasan çok şiddetliydi. Yaşını başını almış sakallı bir adam, yedi yaşındaki bir kız çocuğunun, yirmibeş yaşındaki bir erkekle evlenebileceğini söyledi.
Adam anlaşılan içine itildiğimiz karanlık kuyudan çıkmamamız için elinden geleni ardına koymamaya kararlıydı. Büyük bir özgüvenle gözümüzün içine baka baka konuşmaya devam etti. Konuşurken öyle bir sırıtışı vardı ki, niye yalan söyleyeyim ‘atı alan üsküdar’ı çoktan geçmiş’ diye düşünmekten alamadık kendimizi. Çünkü adam dile getirdikleriyle büyük bir suç işlemesine rağmen, son derece rahat, son derece gücü arkasına aldığını -hissettirmekten öte- bildiren, o şaşmaz vücut dilini kullanarak şöyle diyordu; “Mesela, yedi yaşında bir kız çocuğu, yirmi beş yaşında bir erkek ya da yedi yaşındaki bir erkek yirmi beş yaşındaki bir kızla evlenebilirler mi, nikahlanabilirler mi? Evet nikahlanmalarnda sakınca yoktur. Kuran'a iman eden bütün Müslümanlara göre, evlilik için bir yaş söz konusu değildir. 10, 7, 6 yaşındaki çocuklar evlenebilir. Çocuk yaştayken evlenmek caiz ki, boşanmasından bahsediyor Kuran. Aybaşı olmamış olduğu durumda nikahlanabilir…”
İçine itildiğimiz karabasan yoluyla Sosyal Doku Vakfı diye bir kurumun varlığını öğrenmiş olduk böylelikle. Söz konusu kurumun başkanı sıfatıyla konuşuyordu adam. Daha önce de “çalışan kadın fuhuş yapıyor” demişti. İşin kötüsü, söz konusu adamlar ve benzeri kurumlar giderek fazlalaşıyordu. Birbirlerine benzeyen adamlar sözkonusu kurumların yetkilileri halinde üstümüze üstümüze gelerek aklımızın sınırlarını zorlayan şeyler söylüyorlardı. Onlar gücü temsil eden taraftan konuştukça, ortalarda görünmemek için sığınaklarda yaşar hale geldik. Buna alışmıştık, karabasan yaşasak da koruyorduk kendimizi. Ama çocuklar? Durum çok tehlikeli bir hal aldı. Kucaklarımızdan daha yeni bıraktığımız, sokakları bebek adımlarıyla ürkerek adımlayan küçüklerimize büyük bir saldırı düzenleneceğini hiç düşünememiştik.
Çizgi filmlerden, reklamlara, oradan da tüketim sektörüne kadar uzanan gizli çocuk cinselliği sömürüsü -açığa çıkarıldığında suç teşkil ediyordu sözüm ona. Ama çocuk pornosu dünyaca –lafta da olsa- suçtu. Tüm bunlarda uzlaşmışken, mış gibi yapıyorken, son derece ‘meşru’ zeminden seslenen bir adam, çocuk pornosunu bile kat be kat aşan bir söylemle bütün savunma alanlarımızı yerle bir etti. Karanlık yerlerde, izbelerde bekleyenlere, fantazi çukurlarından çıkamayanlara davetiye çıkarıldı. Ana okullarına, ilk okullara giden yolları karanlık ruhlu adamlar tuttu. Geleceğimizi tam da oralardan katletmeye hazırlanıyorlar…