Kapitalizm, bugün geldiği aşamayla selüliti başat sorunlardan biri şeklinde ilan ederek, yirmi birinci yüzyıla da damgasını vurmuş bulunuyor. Marx bile, insaflı davranarak bu kadar ileri gitmemişti. Ne demişti hatırlayalım: “kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser!” Kapitalizm, gün gelecek tıp bilimini ağda salonuna dönüştürecek demiş miydi? Hayır. Bunu demesi için, hayal gücünü fazlasıyla zorlaması gerekecekti ki, buna meyletmedi. Tabii burada konu Marx değil. Konu, tıp etiği… Ama ister istemez gelip kâr olgusuna bağlanıyor, buradan da malum o yere, yani paranın dünyasına yol alıyor.
Ama yine de bu -paranın dünyasının- sevimsiz gerçekliği ne kadar teslim edersek edelim, selülit ne alaka? diye sormadan edemiyoruz. Yani şimdi bir beyin cerrahisiyle sülülit nasıl yan yana gelebiliyor? İşte bunu anlamaya çalışıyoruz… Tıp okumak için o çok yüksek puanın peşinden koşup, kılı kırk yararak giriyorsunuz yola. Yol ise, çok uzun. Zira malzemeniz insan. İnsanın yaşaması ya da ölmesine karar verecek kadar hassas bir görev üstleneceksiniz eğitiminizin sonunda.
Ama daha yolun başındasınız. Bu görevin ne kadarını üstleneceğinizi TUS’taki başarınız tayin edecek. Beyin cerrahisini mi seçtiniz? İşiniz çok zor. İnsanın en hassas ve temel organıyla karşı karşıyasınız. Yapacağınız küçük ya da büyük bir müdehaleyle bir hayatı yaratacak ya da söndüreceksiniz. Şimdi size çok ihtiyaç var. Çünkü, insanlar hasta olurlar. Beyinde yaşanan semptomlar da bunların başında gelir. Beyin olmadan hiçbir şey olmaz. Zaten bir hastanenin en kutsal bölümlerinden birinin de, nöroşirurji olmasını kim tartışma konusu yapabilir ki!?
Beyin demişken, alabildiğine saçmalayıp insanları çileden çıkarmak için de bir beyne ihtiyaç duyarsınız. Saçmalama kesmedi mi sizi!? Hadi diyelim kötülük yapmak istiyorsunuz. Bunun için de bir takıp hesaplar yapıp, karşı tarafı punduna getirmek için yine beyin gerekiyor. Diyelim ki, bir ülke yönetiyorsunuz ve zulümden kırıp geçiriyorsunuz halkı, bunun için de beyin gerekiyor. Yani ur filan varsa beyninizde bütün bunları yapamazsınız. Yani, beyin herkese lazım. Kapitalistlere de, diktatörlere de, parayı yönetenlere de…
Ama görünen o ki, selülitler de beyin işlevi görüyor. Bir beyin ameliyatı için ayrılan ödenekle, selülit tedavisi için ayrılan ödeneği karşı karşıya getirdiğimizde selülitlerin, beynin yerine geçecek özelliklere sahip olduğunu düşünmeden edemiyoruz…
Peki nedir, selülit? Nasıl oluşur? “Selülit, deri altında düzensiz ve aşırı yağ birikimi ile oluşan, özellikle bacak, kol ve kalça bölgesinde toplanan, görünümüyle portakal ile özdeşleştirilen bölgesel bir dolaşım bozukluğudur…” Endişelenmeye gerek yok. Bakın, bu hiç de hayati bir tehlike oluşturmuyor. Selülitlerinizle yüz yaşınıza kadar yaşayabilirsiniz yani. Bunun için tam teşekkülü bir hastaneye gitmeseniz de olur.
Evinizin yakınındaki bir kuaföre ya da bir dolmuşa atlayıp güzellik salonlarından birine gitseniz de olur. Onlar selülitlerinizin giderilmesi için size gereken yöntemleri uygulayacaklardır. Önerdikleri kremleri de marketlerden temin edebilirsiniz ayrıca. Peki ya, beyin? -Allah korusun- ya beyninizde bir problem varsa! Ne yapacaksınız? Sağlık sigortanız var mı? Hadi var diyelim, gittiğiniz her hangi bir hastanede tedavi için gereken olanakları bulabilecek misiniz?
“Sağlık Uygulama Tebliği’ne göre devlet, doktora selülit tedavisi için 1200 lira, hayati risk taşıyan beyin kanaması ameliyatı için 213 lira” ödediğinden bu olanağınız zinhar kalmamış bulunmaktadır!
Aypı olmazsa soralım, ne kadar paranız var? Fısıltı halinde “çok az” dediğinizi duyar gibi oluyoruz. Ah, çok zengin olsaydınız keşke. Bazı hastaneler yüksek ücretlerle gereken tedaviyi ve ameliyatı yapıyorlardır mutlaka. Ama sizin o kadar paranıız yok. Peki, ne yapacaksınız şimdi? Ya belki selülitleriniz vardır. Hem vardır mutlaka. Onları aldırmaya ne dersiniz. Bir çırpıda, ağrısız. Ha, ne dersiniz!? Ölecekseniz selülitsiz ölün bari. İçiniz rahat gidin bu dünyadan. Pürüzsüz bir tenle bu dünyaya elveda derken, insanca yaşamak için çalışan, sağlıklı bir beynin ne kadar önemli olduğunu unutmayın ama…
Beyin cerrahisi uzmanlığı TUS’ta (Tıpta Uzmanlık Sınavı) giderek daha az tercih ediliyor. Uzman doktorlar, Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT) beyin ameliyatlarına hak ettiği değerin verilmemesinin bu durumda etkili olduğunu iddia ediyor.
Söz konusu tebliğe göre, devlet hayati risk taşıyan beyin kanaması ameliyatı için 213- 284 lira verirken lazerle selülit ve incelme tedavisi için 1200 lira ödüyor. Yani estetik girişim olan lazerle selülit ve incelme tedavisi için beyin kanaması ameliyatının 6 katı ücret öngörülüyor.
Yakın gelecekte beyin ameliyatı yapacak doktor bulunamayacağını söyleyen Türk Nöroşirürji Derneği Başkanı Prof. Dr. Şükrü Çağlar, "Çaresizce dolaşıp ameliyatını yapabileceği doktor ekibi, hastane arayan hastalar var" diye konuştu.
Nöroşirürji uzmanları mesleki zorunluluk sigortasında en yüksek risk grubunda yer alan ve en yüksek primi ödeyen hekimler. En zor sayılabilecek, en stresli ameliyatlardan diğer branşlara göre çok düşük ücret alıyor.
Çağlar, "Bu durum, meslektaşlarımızı ameliyat yapmaktan kaçınır hale getirdi. Performansa sisteminin gerektirdiği puanları, riskli ameliyatları yapmadan basit işlemlerle toplamaya yöneltti” diye konuştu.
Ayrıca, SGK ödemelerinin çok aksaması nedeniyle kaynak bulamayan tıp fakültelerinin teknik cihaz alımı da sekteye uğruyor. Firmalar benzer nedenlerle bazı ürünlerini piyasadan çekiyor. Bilhassa ileri yaş, sistemik hastalıkları bulunanlar, çocuk hastalar, tümör, revizyon, travma cerrahilerinde kullanılan, kimi muadilsiz tıbbi malzeme ve ürünler pazarda bulunmuyor. Bu nedenle bazı ameliyatlar durma noktasına geldi. Ameliyatı daha güvenli ve etkili yapmaya yarayan malzemeleri temin edemeyen doktor, yüksek riskli ameliyatlardan kaçınıyor ve daha çok tetkik istiyor.
Çağlar, şunları söyledi: “Beyin cerrahları da o ameliyatları yapmakta eskisi kadar istekli olmamaya başladı. Dünyanın farklı ülkelerinden cerrahlar bazı zor cerrahileri öğrenmek için bize gelirdi. Ancak şartlar özelliği olan beyin ve omurga ameliyatlarını yapan hekimleri kamu ve üniversite hastanelerinden ayrılıp, özel hastanelerde çalışmaya zorladı. Bu, genel sağlık sigortalıların tedavi olma şansını iyice azalttı…