Geçtiğimiz Pazar, 5 Mart’ta Uluslararası Runatolia Antalya Maratonu 12. Kez koşuldu. Tabii ki oradaydım ve kendi sağlığımla ilgili tüm olumsuzluklara rağmen kayıtlı olduğum yarı maratonu layıkıyla tamamladım. Eksiklikleriyle de olsa gene de yüz güldürücü organizasyonlardandır Antalya Maratonu. Her şeyin yanlışını, eksiğini yazmaktan da sıkıldım ayrıca. Ama gene de susamayacağım şeyler yok değil. Bir organizasyon komitesi 12. kez düzenlediği yarışta en azından yarış nasıl başlatılır öğrenmeli, sınıflama yapabilmeli, su ve ihtiyaç istasyonlarını belli bir düzen içinde ve yeterli malzemeyle donatabilmeli diye düşünüyorum. Uluslararası olmak bile tek başına oldukça iddialı. Kaldı ki 11.200 (onbirbinikiyüz) kişi kayıt yaptırmış, fena rakam değil. Ama yurtdışında maraton (42km195m), yarı maraton (21km100m), 10 km hep ayrı tarihli yarışlarda koşulur. Böylece siz yarışı bitirirken yürüyen, fotoğraf çektiren insanların içinden geçmeye çabalarken son kilometrelerinizin coşkusunu yitirmezsiniz. Bunun daha faciası her sene İstanbul yarışlarında başlangıç noktasından başlar o yüzden Antalya yarışlarına şükretmek lazım. Parkuru nefistir, renklidir, hava pek sürpriz yapmaz, yarış sonlarında güneş ile imtihanınız başlar vs.
Her sene giderek artan sosyal sorumluluk koşuları, gruplar halinde ya da bireysel bağışlarla çok sayıda kişinin yüzünü güldürüyor. Burada en büyük ivmeyi gösteren sevgili ‘Adım Adım Oluşumu’ kurucularına ve tüm emektarlarına sevgilerimi iletmek isterim. Bilmeyenler, tanımayanalar için Adım Adım’dan bahsedeyim sizlere. 2008 yılında ‘iyilik peşinde koş’ sloganıyla yola çıktılar ve yurtdışında ‘yardımseverlik koşuları’ tabir edilen ve özellikle koşu ekseninde ilerleyen bağış kampanyalarını Türkiye’ye getirdiler. Onlar bu konudaki ilk sivil toplum oluşumu. İlk olmanın, çalışkanlığın, gönüllülüğün hakkını verdiler ve bu 10 yılda bünyesindeki STK (Sivil Toplum Kuruluşları) lar için 21 milyon TL bağış topladılar. 2016 yılı sonu itibariyle 25 bin gönüllü koşucusu ve 180 bin bağışçısı oldu. Bir çok kişiyi spor ve yardım sever yapmak Türkiye’nin günümüzdeki değişen çehresine baktığımda oldukça umut verici. Onlarla ilgili detaylı bilgi için www.adimadim.org sitesini mutlaka ziyaret edin derim. Ülkemizin aydınlık yüzü, siz T24 okurlarına hitap edecek sorumluluk kampanyaları ya da spor aktiviteleri bulacağınızdan eminim. Tekerlekli sandalye iterek engellilerimizi yarışa dahil eden güzel yürekli insanlara tekrar teşekkürler, onlar ‘engelleri kaldırıyoruz’ dediler. Daha çok sayıda farklı STK lar için, öğrenci bursları için büyüklü küçüklü şirketler, organizasyonlar da koşarak, yarışarak, keyifli zaman geçirerek ve spor yaparak bağış topladılar. Seslerini duyurmak, farkındalık oluşturmak amaçlı çeşitli kostümlerle, yazılı ve renkli tişörtlerle asfaltları coşturan insanlarla ‘Türkiye ancak aydınlığa koşar’ dedim. Tabii koşucunun uzun yarış sonrası kafası güzel oluyor (runner’s high) hayal kurmakta, umut etmekte sınır tanımıyor. Sonra bir fırsatını bulan çirkin sesli politikacılar ile duvara çarptırılıveriyoruz (Hitting The Wall). Ama kısa da olsa umut etmek hep güzel.
Maalesef bu sene Runatolia’da yarı maraton koşucusu Zeynel Murat Batur, yarışın bitimine çok az bir mesafe kala fenalaştı ve sağlık personelinin müdahalesine rağmen hayatını kaybetti. Bu ölüm haberini öğrendiğimizde her yarışın bitiminde yaşadığımız o meşhur haz ve ayak parmaklarından başlayarak, eklemeler ve kaslardaki tüm ağrılar bitiverdi. Çünkü ölen sporcu sadece 36 yaşındaydı ve bir çok koşucunun finale yakınken, yerde müdahale yapıldığına tanık olduğu Murat artık yoktu. Ailesine, tüm dostlarına, tanıdıklarına baş sağlığı ve sabır diliyorum. Sporcularda görülen ani ölümlerin nedenlerini, sıklığını hem bir yarışçı, hem de doktor olarak merak ettim. Her büyük yarış öncesi yıllık kardiyolojik muayenemi yapan sevgili doktorum ve arkadaşım Utku’dan aldığım kaynaklardan edindiğim kısa bilgileri paylaşmak isterim.
Bilinen herhangi bir sağlık sorunu olmayan sporcunun son 1 saat içinde dış travma olmaksızın, egzersiz sırasında veya sonrasında beklenmedik şekilde ölmesi ya da kalbinin durması ani sporcu ölümü olarak tanımlanıyor. Görülme sıklığı yaşa, yapılan spora ve cinsiyete göre değişiklik gösteriyor. Mesela ABD’den bir istatistik (çünkü bizde malum pek yok); okul çağı döneminde erkekte 7,5/1.000.000- kadında 1/1.000.000 iken, koşucu 30 yaş altında 1/280.000, 30-65 yaş aralığındaki koşucularda 1/7.620, maraton koşanlarda 1/50.000. Spor branşlarına göre bakıldığında topla oynanan sporlarda oran yüzde 56, koşucularda yüzde 17, fiziksel egzersizlerde yüzde 13. Rakamlara fazla boğmamak lazım ama az bir şey daha yazacağım. Erkek cinsiyeti kadına göre 10 kez daha riskli grupta. Yarışmacı sportif aktivitelere katılan genç erişkinler spor yapmayan yaşıtlarına göre ani ölüm riski açısından 2,5 kat fazla risk altında. Bu rakamlardan sonra gel de spor sağlığa faydalı de. Yok öyle hemen oturduğunuz yerde kaykılıp ‘bak ben diyorum niye koşuyorsun, yazık o eklemlerine, kalbine’ deyip gevrek gevrek çekirdek çitlemek. Çünkü bu seyrek gibi görünen ama başa geldiğinde geri dönüşü olmayan durumların bir kısmı ön görülebiliyor. Ve daha da önemlisi profesyonel-elit sporcular dışında da kendine sporcu diyen, düzenli antrenmanlarını yapan herkesin mutlaka sağlık kontrollerini yaptırması gerekiyor.
Kalbe bağlı sebeplerden ölümler ilk sırada, yüzde 80 oranında. Öyleyse ilk hangi branşın kapısı çalınmalı belli. 35 yaş altı grupta daha çok hipertrofik kardiyomiyopati, kardiyak kitle artışı, koroner anomali gibi sebepler varken, 35 yaş üstünde koroner arter hastalıkları ilk sırayı alıyor. Ayrıca sporcularda kalp dışı ani ölümlerin sebepleri arasında alkol, kokain, dopping maddelerinin kullanımı ve travma sayılıyor. Sigara içilmesi, yüksek kolesterol, şeker ve tansiyon hastalığının varlığı sporculara yakıştırılmasa da mutlaka gözden geçirilmeli. Ailede erken, ani kalp ölümlerinin varlığı, doğuştan gelen kalp ve kapak hastalıklarının bilinmesi kişilerin kendilerini sorgulamaları açısından değerli bilgiler. Göğüs ağrısı, egzersiz sırasında ya da sonrasında bayılma, nefes darlığı, düzensiz kalp atımı, çabucak yorulma, ilaç kullanımı, nöbet geçirme durumlarınız varsa ve sporcu iseniz ya da sporcu olmak istiyorsanız mutlaka muayene olun. Muayenede doktorunuz anamnez dediğimiz sizin kısa tıbbi hikayenizi sorguladıktan sonra, basit bir muayene yapıp, standart kan testlerinizi ister ve EKG sonrası şüpheli gördüğü hasta grubuna ileri tetkik dediğimiz holter, efor testi, stres test, ekokardiografi, kardiak MR, anjiografi gibi seçenekleri sunabilir.
Sporcunun kendi muayene sorumluluğu dışında sporcu sağlığı branşlarının yaygınlaşması, maliyetlerinin karşılanabilir olması, spor müsabakaları sırasında gerekli tıbbi hizmet vericilerin ortamda ve ulaşılabilir olması ve tabii ki yeterli tecrübede olmaları çok büyük önem taşımakta.
Toplum için büyük oranda riskler bulundurmadığı için pek önemsenmeyen böyle konular yaygınlaşan koşu virüsü bulaşmış kitleler için dilerim uyarıcı olur. Çocukluk çağından başlayan spor yaşantımın bana kazandırdığı disiplin ile yaptığım her işte başarıya ulaşmam tesadüfi bir birliktelik değil. Çocuklarımıza ve gençlerimize verilebilecek en güzel yaşam hediyesi becerileceği ve zevk alarak devam edeceği spor branşlarına onları yönlendirmek ve teşvik etmektir. Çok işimiz var yani. Hala ‘yes or no’ ile bizlere daha ne kadar zaman kaybettireceksiniz? Bizler ileriye doğru ‘bendini çiğneyip aşma’ enerjisiyle asfaltları aşındırırken, içimizdeki bitmeyen enerjiyi ne kadar daha zapt edeceksiniz? Sandıklar arasına sığdırılmaya çalışılan yaşamlarımızdan çıkıp doğaya, sanata ve edebiyata karışalım diyor ve bu sığ muhabbetten hemen kaçıyorum. ‘Yes mi no mu?’ diyen sevgili Yiğit Özgür sence? Ar yu çekındırlıst?
Mutlu ve sağlıklı pazarlar.