Türkiye’de artık grev hakkından söz etmek mümkün değil. Grevin Anayasal bir hak olduğu tam bir aldatmaca. Grev hakkının hükümetin iznine bağlı olduğu, hükümetin hukuksuz grev erteleme kararlarının yargı denetinden muaf olduğu bir çalışma ilişkileri rejimi söz konusu. Lafı dolandırmadan söyleyelim. Grev artık hukuksal güvenceye, yargı güvencesine sahip değil! Grev söz konusu olunca hukuk işe yaramıyor! Metal grevinde 60 günlük erteleme süresi 31 Mart 2015 tarihinde doldu. Geçen hafta “Danıştay neyi bekliyor?” başlıklı yazımda Danıştay’ın metal grevi ertelemesine karşı açılan davada kararını geciktirmesinin yaratabileceği vahim sonuçlara değinmiş ve 60 günlük erteleme süresinin dolmasına çok az bir süre kaldığını ve bu durumun grev hakkı ve adil yargılanma hakkını ortadan kaldırabileceğini vurgulamıştım. 60 günlük erteleme süresi 31 Mart 2015 tarihinde dolmasına karşın Danıştay 10. Dairesi Birleşik Metal-İş Sendikası’nın grev erteleme kararının yürütmesinin durdurulmasına ilişkin kararını açıklamadı ve tebliğ etmedi. 10. Daire’nin kararını zamanında açıklamaması nedeniyle hem grev hakkı hem adil yargılanma hakkı ağır bir darbe yedi. Adalet geciktirilerek telafisi imkânsız hak ihlalleri yaratılmış oldu. Grev hakkına son darbe Danıştay tarafından vuruldu. Bilindiği gibi grev ertelemesi fiilen grev yasaklaması anlamına geliyor. 60 günlük erteleme sonrasında tekrar greve çıkılamıyor. Greve çıkılabilmesinin tek yolu Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı vermesi. Sendika bu yola başvurdu ve 2 Şubat 2015 tarihinde Danıştay’da dava açtı. 10. Daire, 9 Şubat 2015 tarihinde verdiği ara karar ile Başbakanlık’tan 10 gün içinde savunma istedi. Başbakanlık savunması 23 Şubat 2015 tarihinde 10. Daire’ye verildi. Ancak 10. Daire 37 gündür elinde bulunan dosya hakkında kararını vermedi. Oysa yürütmeyi durdurma talepleri ivedi işlerdendir, telafisi imkânsız hak kayıplarını önlemek için yürütmeyi durdurma taleplerinin bir an önce karara bağlanması gerekir. Danıştay’ın, Başbakanlık savunmasının alınmasından sonra aradan 37 gün geçmesine karşın kararını açıklamamasının hiçbir izahı olamaz. Danıştay’ın grev ertelemelerine ilişkin kararları birkaç sayfalık kararlardır. Bu kadar uzun bir sürede karar mı yazılamadı? Başbakanlık savunması ekler hariç 10-15 sayfalık bir metin. Ortada binlerce sayfalık bilgi ve belge yok. 10. Daire neyi yetiştiremedi? Danıştay 10. Dairesi’nin bu suskunluğu hukuk tarihine geçecek vahim bir hukuksuzluk. Anayasal güvence altında olan bir hakkın ortadan kalkmasına yol açacak 60 günlük süre bilinmesine rağmen Danıştay’ın ağırdan alması, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ile güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlali anlamına geliyor. Danıştay 60 günlük süre içinde kararını açıklamayarak sendikanın itiraz hakkını da ortadan kaldırdı. Danıştay susarak grev hakkının yok edilmesine seyirci kaldı. Bu vahim bir hak ihlali. Artık grev ertelemelerinde idari yargı yolu etkin bir hak arama yolu olmaktan çıktı. An itibariyle durum şudur: • Artık Türkiye’de grev hakkından söz etmek mümkün değil • MESS, hükümet ve Danıştay el ele grev hakkını ortadan kaldırdı • Sermaye her grevi hükümete erteletebilecek güçte • Türkiye 1960 öncesinin grev yasağı rejimine döndü • Grev yasağı dikta rejimlerine özgü bir uygulama • İdari yargı grevin güvencesi değil, tersine grev hakkını ortadan kaldırmanın bir parçası • İdarenin her türlü eylem ve işleminin yargı denetimine tabi olduğu Anayasal ilkesi boş laf Hukuk zemininde son bir umut Anayasa Mahkemesi’nde. Anayasa Mahkemesi’nin önünde Kristal-İş Sendikası tarafından yapılan grev ertelemesine ilişkin bireysel başvuru var. Grev hakkının hukuk zemininde yeniden kazanılması yolunda bu dava yaşamsal öneme sahip. Anayasa Mahkemesi’nin grev erteleme kararının hak ihlali olduğuna karar vermesi durumunda grev hakkının önündeki engel aşılabilir. Aksi halde işçi sınıfını grev hakkını tekrar kazanmak için uzun ve fiili bir mücadele bekliyor. Belki de böylesi daha hayırlı olur. Zaten grev yasalarla tanındıktan sonra kullanılmaya başlanmadı. Yasaklar varken işçiler grev yaptı ve sonra grev yasalaştı. Kimse unutmasın, hayat ve mücadele yasaların kalıbına sığmaz!
Bu yazı BirGün gazetesinde yayımlanmıştır.