Soma’da 301 işçinin ölüme yol açan katliamın organize bir suç olduğu her geçen gün biraz daha açığa çıkıyor. Katliam rödövans sistemine ilişkin ekonomik politika tercihlerinin, denetimden sorumlu kamu erkinin ve işverenin ihmal ve ihlallerinin ortak sonucudur. Bu katliam, sadece teknik ihmallerin değil, bir iş organizasyonu anlayışının (güvencesiz-esnek çalışma sisteminin) sonucudur.
Bu katliamın tüm sorumlularının açığa çıkarılması ve katliamın karartılmaması için doğru sorular sormak ve bunların üzerine gitmek çok önemli. Devletin denetime ilişkin zafiyet ve aymazlığı gün gibi ortada. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı madenin son 2 yılda 16 kez denetlendiğini açıkladı. 16 denetime rağmen yaşanan facia nasıl izah edilecek?
Madenlerin denetimi konusunda gündeme getirilmesi gereken bir diğer nokta, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın rolüdür. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yanında Enerji Bakanlığı da madenlerin denetimi konusunda kritik bir role sahip. Bu rol "daimi teknik nezaretçi" kavramında odaklanmaktadır. Daimi teknik nezaretçi uygulaması ve bu konuda bakanlığın ihmal ve ihlalleri katliamda ciddi bir faktör olarak ele alınmalıdır.
3213 saylı Maden Kanunu’nun 31. maddesine göre yeraltı maden üretimi yapan işletmeler en az bir maden mühendisini teknik nezaretçi olarak istihdam etmek zorundadır. Üretim bu mühendisin nezareti altında yapılmak zorundadır. Teknik nezaretçinin görev ve yetkileri ile nasıl görevlendirileceği gibi hususların bir yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüştür.
İşin püf noktası işte burada yatıyor. Maden Kanunu Uygulama Yönetmeliği'nin 107-113 arası maddeleri teknik nezaretçinin atanmasını, yetki ve sorumluluklarını nasıl düzenlemektedir?
Teknik nezaretçi maden üretiminin denetimi açısından yaşamsal öneme sahiptir. Nezaretçi 15 günde bir en az bir defa madeni denetlemekle yükümlüdür. Nezaretçi tespitlerini ve önerilerini "teknik nezaretçi defteri"ne not etmek zorundadır.
Teknik nezaretçinin en önemli yetkisi ise işi tek başına durdurabilmesidir. Evet tek başına üretimi durdurabilir!
Böylesi kritik bir role sahip nezaretçinin bağımsızlığı ve iş güvencesi çok önemlidir. Kaderi işverenin iki dudağı arasında olan bir teknik nezaretçinin etkin bir denetim yapabilmesi mümkün değildir.
Ancak yönetmeliğin 108. maddesi teknik nezaretçinin ruhsat sahibi tarafından atanmasını öngörmektedir. Bu son derece önemli, çünkü Soma katliamının yaşandığı madenin ruhsat sahibi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve ona bağlı Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’dur. Bu nedenle nezaretçinin ilgili idare tarafından atanması gerekir.
Ancak Enerji Bakanlığı yönetmeliğin bu hükmünü ihlal ederek ruhsat sahibi olduğu ancak rödövans yöntemiyle işletmesini özel sektöre devrettiği işletmelere teknik nezaretçi görevlendirmiyor. Bakanlık mevzuatın kendisine verdiği teknik nezaretçi görevlendirme yükümlülüğünü de özelleştirmiştir.
Özel sektör kendi teknik nezaretçisini kendisi görevlendiriyor. Özel sektörün kendi çalışanı olan teknik nezaretçinin bağımsız ve etkin bir denetim yapması mümkün olmuyor. Nitekim Soma işletmesinde de Enerji Bakanlığı teknik nezaretçi atamadı. İşverence atanan teknik nezaretçi katliam sırasında yaşamını kaybetti.
Oysa bakanlıkça görevlendirilen bir teknik nezaretçi söz konusu olsaydı, çok daha etkin ve bağımsız bir denetim söz konusu olacaktı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı mevzuatın gereği olan teknik nezaretçi görevlendirmesini yapmayarak görev ihmali yapmış ve mevzuatı çiğnemiştir.
Türkiye’de rödövans sistemi ile işletilen diğer maden ocaklarında da benzer bir uygulama vardır. Teknik nezaretçiler şirketin kendi işçisidir. Bunların bağımsız ve etkin bir denetim yapması mümkün değildir.
Soma’da yaşanan facia diğer madenlerde de yaşanabilir, çünkü oralarda da Enerji Bakanlığı teknik nezaretçi görevlendirmemiştir.
Sadece teknik nezaretçi görevlendirme konusunda yaşanan ihmal ve ihlal bile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı'nın siyasi sorumluğu alarak istifa etmesi için yeterlidir.