Türkiye OECD’nin maden devleri içinde işçi başına ölüm oranının en yüksek olduğu ülkedir. 2000-2012 yıllarını kapsayan ortalama verilere göre, Türkiye’de 100 bin maden işçisi başına ölüm oranı yıllık 73’tür. Bu oran İngiltere ve Norveç’in 15 katı, Almanya ve Avustralya’nın 9 katı, Polonya ve İtalya’nın 6 katıdır.
Soma katliamı Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamı olarak dünyanın en büyük maden felaketleri arasında yerini aldı. Ancak olayın vahametine uygun bir tutum henüz ortada yok.
Nitekim Başbakan Erdoğan Soma’ya yaptığı ziyaret sırasında “Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun yapısında, fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir şey yok” diyebildi. Başbakan sorular üzerine Viktorya Dönemi İngiltere’sine kadar giderek çeşitli örnekler verdi: “1862 bu madende göçük 204 kişi ölmüş. 1866 361 kişi ölmüş İngiltere. İngiltere’de 1894 patlama 290.” Anlaşılan cevval bir müşavir bu sayıları başbakan için Google’mış.
Öncelikle literatürde böyle bir karşılaştırma ve böyle bir anlayış yok. Literatür dediğiniz sosyal politika literatürüdür ve bu literatür iş kazalarını “olağan şeyler” olarak kabul etmez. Sosyal politika literatüründe “fıtrat” yoktur. Bütünsel ve koruyucu politikalarla çalışanların bedensel ve ruhsal sağlığının ve vücut tamlığının korunması temel ilkelerden biridir.
İkincisi literatürde Viktorya dönemi İngiltere’si ile 2000’lerin Türkiye’sini karşılaştırmak da yoktur. Bir ülkeyi bir başka ülke ile karşılaştırırken benzer tarihsel dönemlere ve toplumsal koşullara bakılır.
Gelin şimdi literatüre uygun bir karşılaştırma yapalım. Maden işçilerinin “kaza” sonucu ölümlerini karşılaştıralım. Öyle 1800 İngiltere’sine gitmeden 2000’li yıllara bakalım.
İş kazaları sonucu ölümleri mutlak sayılarla karşılaştırmak anlamlı sonuçlar vermeyebilir. Ülkelerin istihdam düzeyi ve ilgili sektörlerde çalışanların sayısı dikkate alınmaksızın mutlak sayılar yanıltıcı olur. Bu nedenle işçi sayısına oranla veya üretim hacmine oranla ölüm yoğunlukları hesaplanır. Madencilikte kullanılan ölçütlerden biri belirli bir üretim miktarına düşen ölüm sayısıdır. Örneğin 100 bin ton veya milyon ton kömür üretimi başına düşen ölüm sayısı gibi.
Ancak uluslararası karşılaştırılabilir veri serileri oluşturmanın ciddi zorlukları söz konusu. Güvenilir, sistemli ve karşılaştırılabilir uzun dönemli veri bulmak her zaman kolay değil.
Bu yazıda çalışma hayatı istatistikleri konusunda en önemli otorite olan Uluslararası Çalışma Örgütü, ILO’nun istatistik veri tabanından yararlanarak yaptığım hesaplamaları kullanacağım.
ILO veri tabanından yararlanarak madencilik sektörünün yoğun olduğu belli başlı OECD ülkelerini ve özellikle de Başbakanın örnek verdiği İngiltere ile Türkiye’yi karşılaştıracağım. Kullanacağım yoğunluk oranı 100 bin maden işçisi başına “kaza” sonucu ölen maden işçisi olacaktır.
Türkiye maden devleri içinde işçi başına ölüm oranının en yüksek olduğu ülkedir. 2000-2012 yıllarını kapsayan ortalama verilere göre, Türkiye’de 100 bin maden işçisi başına ölüm oranı yıllık 73’tür. Bu oran İngiltere ve Norveç’in 15 katı, Almanya ve Avustralya’nın 9 katı, Polonya ve İtalya’nın yaklaşık 6 katıdır. Türkiye’nin en yakın olduğu ABD’nin ise 3.5 katıdır (Tablo 1).
İşte size literatür! Şimdi sorumuz şu: Neden Türkiyeli madenciler İngiltere’deki madencilerden 15 kat daha fazla ölüyor? Eğer madenciliğin fıtratında ölüm varsa neden Alman, İngiliz, Norveçli, Polonyalı madenciler çok daha az ölürken, Türkiye neden bir madenci cehennemi? Sizin literatürünüz buna ne diyor?
Tablo 1: 100 Bin Maden İşçisi Başına Ölüm Sayısı (200-2012)
Ülke |
Ortalama |
Norveç |
5 |
İngiltere |
5 |
Almanya |
8 |
Avustralya |
9 |
Polonya |
12 |
İtalya |
14 |
ABD |
21 |
Türkiye |
73 |
Kaynak: ILO İstatistik veri tabanından hesaplanmıştır
Tablo 2’de 2000’li yıllar boyunca 100 bin maden işçisi başına yaşanan madenci ölümlerinin yıllara göre gelişimi yer almaktadır. Türkiye’deki ölüm oranlarının sadece ortalama olarak değil, tek tek yıllara göre de oldukça yüksek seyrettiği tablodan görülmektedir.
Tablo 2: 100 Bin Maden İşçisi Başına Ölüm Sayısı (200-2012)
Son olarak literatürün en kıymetli parçasına bakalım: Türkiye ile İngiltere’yi karşılaştıralım. Viktorya dönemi İngiltere’sine değil 21. Yüzyıl İngiltere’sine bakalım. 2000 ile 2012 arasında toplam madenci sayısı birbirine oldukça yakın olan iki ülkedeki madenci ölümlerine bakalım.
Tablo 3: Türkiye-İngiltere Ölen Madenci Sayısı (2000-2012)
Türkiye |
İngiltere |
|
2000 |
93 |
9 |
2001 |
96 |
9 |
2002 |
69 |
3 |
2003 |
82 |
7 |
2004 |
68 |
2 |
2005 |
121 |
5 |
2006 |
80 |
9 |
2007 |
77 |
- |
2008 |
66 |
- |
2009 |
20 |
5 |
2010 |
86 |
3 |
2011 |
122 |
10 |
2012 |
44 |
- |
|
|
|
Toplam |
1024 |
62 |
Kaynak: ILO İstatistik veri tabanından hesaplanmıştır
2000-2012 arasında Türkiye’de maden kazaları sonucu ölen işçi sayısı 1024 iken İngiltere’de 14 yılda sadece 62 maden işçisi öldü. İngiltere’de, 2009’da 5 madenci, 2010’da sadece 3 madenci öldü. 2011’de ise 10 madenci. Bazı yıllarda ise madenci ölümlerine rastlanmadı (Tablo 3).
İşte size literatür! Türkiye OECD ülkeleri içinde madencilik sektöründe açık arayla ölümlü iş kazaları oranlarında ilk sırada. İngiltere ile kıyas kabul etmez farklar var.
Soralım şimdi: İngiltere’nin, Almanya’nın ve Polonya’nın “fıtratında” neden daha az işçi ölümü var ve Türkiye neden bir madenci cehennemi?
Yok böyle literatür! Sorumsuzluk var, denetimsizlik var, umursamazlık var, sermayenin aç gözlülüğü ve bu aç gözlülüğe göz yumulması var. Literatürdeki ifadeyle söyleyecek olursak, sosyal devlet olmanın gereklerini, devletin olumlu edim yükümlülüğünü yerine getirmezseniz Soma katliamına yol açarsınız ve hiç literatür sizin sorumluluğunuz örtemez.