Kısacık bir ziyaretti, doğduğum kenti yeniden görmek tam bir hüsran ve felaketti!..
Pek sık olmasa da arada yolum Ankara’ya düşüyor tabii. Bu kez bir dost daveti için iki gün gerekti. Güzel insanlar, dolu sohbetler hepsi çok güzeldi de o garip kent bir ucube haline gelmişti.
Daha havalimanından çıkarken sizi karşılayan öcü kılıklı dev kuklalar, Çin pavyonuna dönmüş led ışıklı sosyal konutlar, her yerde mavi kırmızı çakarlar, takma dişli bol foto-shoplu sırıtkan politikacı afişleri…
Köhneleşmiş bir kent merkezi, sokaklarda karanlık, kılıksız insanlar. Ve her yere rastgele dikilmiş, mimarisi kamburlarla bezenmiş garip garip binalar…
Modernleşme adına nasıl da yaşanır bu garip durumlar?!.
Arada tek tük Cumhuriyet mimarisi kaybolmakta yapılar.
Elçilikler ise güvenlik nedeniyle olsa gerek zırhlı bahçe duvarları arkasına saklanmışlar.
Çayyolu’nda kaldım. Tarlaların arasına serpiştirilmiş çoğu tamamlanmadan iflas etmiş blok blok yapılara taktım, önleri mikro AVM arkaları kim bilir ne?..
Araba yıkayıcısı ile pastane, kuyumcuyla meyhane yan yana dizilmişler, Türkiye ortalamasına göre nispeten aydın bir nüfusu mecburen buralara itelemişler.
Birkaç modern cami aralara serpip biraz da villacık ve epeyce 1+1 ile bezemişler.
İncek’de kebap yedim. Her yerde koca koca 4 çeker araçları gözledim. Başörtülü bacım rakı masasında, sakallı kardeş viski ve kadın sevdasında…
Gazi Osman Paşa’da lokale gidemedim. Denedim ama son dakika vazgeçtim. Kapılarda 3’lü 5’li mini etekli kadınlar, dımtıs dımtıs araçlarda kirli sakallı arabesk türkücü kılıklı bıçkın delikanlılar. Bir de azman kapı güvenlikleri ki biz bunları 20 yıl önce zaten Beyoğlu’nda görürdük arkadaşlar…
Tunalı’da kahve içtim. Neyse ki gerçek Ankara’yı ziyaretimin son gününde ancak nefes ettim. Renkli ve gülümseyen yayalar, aralarda hala rahatsız ediyordu mikrofondan kaba çığlık atan polislere ait araçlar…
Koca bir otomobil denizi olmuş sokaklar, apartmanlara ve üst katlara bakınca ekran tipi kadın yaratmak için estetikçi ile doluşmuş dermatolog doktorlar.
Rüzgâr gibi geçti iki gün, Ankara’nın çehresi artın değil ki pek düzgün. Her millet laik olduğu şekilde yönetilir ve yaşar. Ben pek de üzülmedim size kolay gelsin arkadaşlar.