Önce arayarak size ödül vereceğiz diyorlar, illa ki bir sosyal sorumluluk etiketi ekliyorlar ve şunlar bunlar da ödül sahibi diye tanınmış diğer isimlerden bahsedip kandırıyorlar
Belli birkaç gazete ve internet haber portalı dışında (o da uluslararası kurumlar dâhil olmak üzere), abur cubur haberlere pek bakmam, zaten bakacak zamanım da yok.
Nasıl olsun ki? Bir yanda ülkenin nobran ve hoyrat şatlarında üretmeye devam etmeye çalışmak, öbür yanda sorumluluğunu taşıdığım istihdamı sürdürmek, mükellefi olduğum fahiş vergileri ödemek ve de ideallerim doğrultusunda mağdurların yanında bir hak savunucusu olarak mücadele vermek.
Tabii tetikçilerin hedef göstermesi ve gizli tanıklıkların asılsız ve hukuku meşgul eden ihbarları ile sık sık savcılık daveti almak ve abidik-gubidik işlerden ha bire yargılanmak da var.
Tüm bu kakofoninin içinde bir de ister istemez görselleri her dakika önümüze düşürülen asparagas dolu magazin safsatası var ki sormayın gitsin!..
Seviyeli beraberlikler, boşanmalar, basılmalar, kavgalar, sahte skandallar… Kültür ve sanatın içler acısı haline mi yanmalı, yoksa bilerek ve taammüden gözümüze sokulan seviyesiz ve haysiyetsiz dayatmalara mı?..
Belli bir sınıfın içinde doğmuş (kentli burjuva bir aileden gelmek benim tercihim değildi) ve mesleğim gereği, çöplükten var edilenleri (son 15 yılda) ve doğal olarak hakkıyla var olanları (son 50 yıl diyelim) tanıdığımdan dolayı mı bilmem; bildiğim bir şey var ise artık her şeyin görsel işitsel bir seraba dönüştürüldüğü; koku doku ve tat gibi gerçeklerin ise süslü yapay soslara gömüldüğü günlere gelindiği…
İşte size ödül geceleri gerçeği!..
Kral TV’den de hatırlarım Kelebek’ten de, Bulvar Gazetesi’nden de bilirim Alem’den de… Güzellik yarışmaları, laptoplu adamların gece hayatı pazarlamaları, güya iş dünyası dergileri, sektörel reklam piyasalarını da eklersek say say bitmez. Eh, böylesi bir “Keriz denizi” varken de 'ödül geceleri’nden asla vazgeçilmez.
Sadede gelelim! Değerli Behzat Uygur’u arayıp ödül vermek istemişler, kendisi de o tarihte turnem var diyerek özür dilemiş. Aldığı cevap ise, “Tamam o zaman bir dahaki sefere” imiş!..
Ciddi ödülleri tenzih ederim. Ancak size bir başka kapkaç furyasından da bahsedeyim.
Önce arayarak size ödül vereceğiz diyorlar. İllaki bir sosyal sorumluluk etiketi ekliyorlar.Ve şunlar bunlar da ödül sahibi diyerek tanınmış diğer isimlerden bahsedip cazibe ile kandırıyorlar.
Sizden onay aldıklarında ise ödül dilenen müşterilere yöneliyorlar. ‘’Ödül bedeli 10 000 Tl öderseniz siz de bu isimler ile ödül alacaksınız ‘’. Silikon göğüslü, emanet elbiseli bir manken çakması sunucu; fotokopi dükkanında basılmış parayla ödül alacakların işletme reklamları ile dolu özensiz bir dergi; bir de uçan büfeli kokteyl, işte işlem tamam! Mobilyacı, galerici, inşaatçı çapkınlar dizi dizi; eh araya bir iki de albümü yeni çıkmış genç şarkıcı eklenmeli.
Tabii ki de magazin sayfalarını her gün süsleyen kadınlar da meze olarak servise girmeli. Şak şak, şuk şuk flaşlar, haydi ödül gecelerine akalım mı arkadaşlar?!..
Oysa kırmızı kutuda sunulan cam üzeri letraset plaketler Yüksekkaldırım’da 50 liraya üretilirler.
Hey gidi günler hey! Cumhuriyetin 50. Yılı’nı hatırladım. Şimdi enkaz olan Atatürk Kültür Merkezi sahnesinde Josephine Baker, elinde Çikas yaprağı platin rengi boyanmış…
Aradan neredeyse 50 yıl geçmiş memleket öldü şimdi de ödül pazarlamaya başlamış.
İyi de yılın dangalak ödülünü kim almış?..