Hey gidi günler, Kadıköy iskelesinden Şehit Turan Emeksiz vapurunu yakaladığımız o erken saatler!.. Köprü falan da yok o yıllarda. Lüks mevki, 1’inci ve 2’nci mevki bile var şehir hatlarında. Herkesin yeri belli aslında. Öğretmenler alt katta, bankacılar üst katta, müdürler lüks makamda, amele pazarı yolcuları ise ön tarafta. Her seferin yolcusu üç aşağı beş yukarı birbirine aşinaydı o yıllarda...
Ve karşımızda dağların ardından Burhan Pazarlama!
Ey vatandaş! Bak bu dikiş sepetinde her boy iğne, iğneye iplik geçirme aparatı bile içinde. Çiçek sepeti ambalajı ile her eve gerçek bir hediye. Çantada, cüzdanda her yerde cebinde. Bitmedi, yanında kırılmaz tarak, bir de nane şekeri hem taze hem de keskin bir lezzette ambalajlı olarak… Bir de altı renk kuru boya, çocuğun sevinsin defteri renklensin doya doya… Tamam birader acele etme sana da geliyorum, önce hanımlar beyler istedi ancak yetişiyorum!..
Kalın dudaklı, tıknaz Burhan Abi, keşke sen yönetseydin memleketi! Malın doğruydu ve dürüst, garantisi sende idi ve her zaman iadesini yapardın istemeden ekstra ücret üstüne üstlük!..
Televizyonda gördüm geçenlerde birini, elinde 200-gram çay poşeti. Kahve artık pahalı gelmiş olmalı ki anılardaydı kırk yıllık hatır senedi. Bir de kenevirden mamul elinde file sepeti. İçine doldur dedi domates, biber, patlıcanı, şimdi geldi tanzim seferi…
Ona da kota koymuşlar bir kaç kilo, mermiye bağlandı enflasyon, pinpon topu oldu kimbilir hangi kıro?
Soğan göz yaşartıcı terörist olmuştu ininde. Biri bizi bu rüyadan uyandırsın yoksa yarına ekmek gelecek sanırım hem de karneyle!..
Dünya bizi kıskanıyor, yağmur yağıyor aynı zamanda Arap kızı camdan bakıyor, üstelik bak postacı geliyor selam veriyor, ak akçe karagün için dediler beyaz çay yerini kara demlikle değiştiriveriyor.
Yakındır kafana huni, boşver dağların ardını elinde kalacak olan artık sadece 20 yıldır vaatle soyulmuş içi boş bir kiler kolisi...