ABD'nin eski başkanlarından Bill Clinton'un 1999'da beş gün süren Türkiye ziyaretinde kuş uçurtulmamıştı. Clinton Türkiye'den Yunanistan'a geçtiğinde, Amerikan karşıtı gösteriler nedeniyle Atina yangın yerine dönmüştü.
Diğerleriyle karşılaştırıldığında, son 30 yıldaki başkanlar arasında en az nefret edileceklerin arasında herhalde Clinton gelir. Ama Yunanistan'daki anti-Amerikan damar öylesine güçlü idi ki, adam ülkeye ayak bastığı anda göstericiler başkentte her yeri yakıp yıkmaya başladılar.
Bunu hatırlamama sebep; ABD'nin NATO'nun Avrupa Savunucusu 21 adlı tatbikatı için Dedeağaç'a yaptığı askeri yığınak. 1800 zırhlı araç, 30 savaş helikopteri, binlerce Amerikan askeri.
En son baktığımda Yunanistan'da bu nedenle ortalık yıkılmamıştı.
İşin ilginç bir başka boyutu, İstanbul'a beş saatlik araba mesafesinde olan Dedeağaç'ın Rus turistlerin gözde tatil beldelerinden biri olması. Küçücük şehirdeki havalimanı yıllarca Rusya'dan turist taşıdı durdu. Pandemi olmasa, parmak arası terlikli Rus turistlerin Amerikan zırhlı araçlarının arasından plaja doğru yürümelerini seyretmek şahane olabilirdi.
Diyeceğim şu ki; ABD- Yunanistan ilişkilerinin tarihinde neredeyse benzeri görülmemiş bu askeri yakınlaşma; geleneksel olarak son derece güçlü olan Rus-Yunan Ortodoks eksenine rağmen gerçekleşmiş durumda.
Türkiye'de bazı çevreler Amerikan ve Türk donanmasının yakınlarda Karadeniz'de tatbikat yapmasını "eyvah eyvah Moskova'ya yanlış mesaj veriliyor" diye endişeyle karşılarken; Atina, Rusya'ya karşı gövde gösterisi olan bir tatbikatta kilit rol oynamakta beis görmüyor.
İşin garip tarafı, istese Türk Silahlı Kuvvetleri'nin de katılabileceği, her bir safhasındaki en ince ayrıntının Ankara'nın onayı olmadan gerçekleşemeyeceği NATO tatbikatının, Türkiye'de "çevreleniyoruz" kaygısıyla sunulması.
Burada sorulması gereken, NATO'nun niye böyle bir tatbikatı yakın çevremizde yapıyor olması değil, Türkiye'nin neden 27 ülkenin katıldığı bu tatbikatta gözle görülür şekilde yer almadığı olmalı.
Ve yine burada yapılması gereken, bu tatbikat üzerinden NATO'yu Türkiye'nin hasmıymış gibi göstermek yerine, Türkiye'nin kendi eliyle mi NATO'dan kendisini dışladığının sorgulanması.
Sorulduğunda, Türkiye'nin 1 Ocak'tan beri NATO'nun doğrudan Rusya'ya karşı kurulmuş olan Çok Yüksek Düzeyli Müşterek Görev Kuvveti Komutanlığı'nı üstlenmiş durumda olduğu hatırlatılıyor ki, yeterince tatmin edici bir yanıt değil. En azından bu hatırlatma, Rusya'yla yakınlaşmanın kılıfı olarak kullanılmak istenen NATO karşıtlığının durulmasına yetmiyor.
Bu tatbikat Amerikan ordusunun çok sayıda silah ve askerle katılımını öngörüyordu; acaba Amerikalıların Türk topraklarında görünür olmasından mı çekinildi? Öyleyse; "Türkiye'yi çevreliyorlar" diye neden kızılıyor?
Daha dün Anadolu Ajansı TSK unsurlarının Doğu Akdeniz'de bir Amerikan savaş gemisiyle eğitim tatbikatı yapacağını duyurdu.
Biz ABD'ye sabah akşam çatalım; ama çok da görünür olmadan küçük boyutlu ortak tatbikatlara da devam edelim mi deniyor?
Amerikan ordusunun web sitesinde Avrupa Savunucusu 21 tatbikatıyla ilgili 15 Mart'ta yayınlanan yazıyı okuyorum. "Tatbikat; Avrupa, Asya ve Afrika arasında köprü oluşturan kilit kara ve deniz yollarını kullanacak," diye yazıyor.
Yıllardır Avrupa ile Asya arasında köprü konumunda olduğumuzu söyleye geldiğimiz, Afrika'da da son yıllarda askeri mevcudiyetimizi arttırdığımız bir dönemde, üç bölgeyi kapsayan bir tatbikatta Yunanistan başat rol oynuyor. İlginç değil mi?
Aslında, Türkiye'nin Batı'yla ilişkileri zayıfladığından beri Yunanistan'ın kendisini kritik bir kavşak noktasında istikrar unsuru olarak lanse ettiğini göz önüne alırsanız; Atina açısından gayet tutarlı bir durum.
En son Türkiye'nin tepkisine yol açıp nota vermesine, yani diplomatik uyarıda bulunmasına yol açan İsrail, Rum Kesimi ve Yunanistan arasında elektrik nakil hattı kurulmasını amaçlayan projenin adı da boşuna EuroAsia enterkonektörü değil.
Yunanistan eskisi gibi sadece Balkanlarda değil, Asya ve Ortadoğu'yu da kapsayacak şekilde geniş bir coğrafyada güvenilir müttefik algısını yerleştirmeye çalışıyor.
ABD de bundan bir güzel yararlanıyor.
Bu durumda yapılması gereken "Alçak Yunanistan, Hain Amerika," diye tepinmek değil, bu duruma yol açan; ancak adımlarını atarken bu duruma yol açacağının farkında bile olmayan öngörüsüzlüğü eleştirmek.
Tabii ki, Yunanistan ya da ABD'nin yanlışlarına kızıp eleştirelim; ama hiç olmazsa bunu rasyonel analizler üzerinden yapalım. Kendi elimizle içine düştüğümüz durum için başkalarını suçladığımızda gülünç oluyoruz.