Beklendiği gibi oldu, seçimler bitti ve zamlar geldi. Önceki gün elektrik fiyatlarına konutlarda yüzde 9, sanayi ve ticarethanelerde yüzde 14 zam yapıldı. Doğalgazın fiyatı da evlerde yüzde 9, elektrik santrallerinde yüzde 49 zamlandı.
Şaşıracak bir şey yok. Şaşırtıcı olan, TL dolar karşısında yüzde 30 değer kaybetmişken, faturası dolarla ödenen gaza bugüne kadar zam yapılmamış olmasıydı. (Rusya, aradaki bütün muhabbete rağmen, faturayı dolar cinsinden göndermeye devam ediyor.)
Bu "gecikme"nin sebebi de belli. Başkalarıyla birlikte ben de 24 Haziran'dan önce, yaz aylarının “sıcak” geçeceğini göstermeye çalışmıştım. (“Seçim sonrasında zamlara hazır mısınız?” yazısı için bkz. http://t24.com.tr/yazarlar/baris-soydan/secim-sonrasinda-zamlara-hazir-misiniz,19957)
Yaz gerçekten de sıcak geçiyor, enflasyon Haziran’da yüzde 15’i aştı. Peki bu yıl maaşına yüzde 15 zam alan var mı? Çok az. İşimiz zor.
Halkın işi zor da sanayicinin işi kolay mı? Elektrik, fabrikaların, atölyelerin en temel girdilerinden biri. Demir - çelik fabrikalarının ark ocaklarından çimento fabrikalarına kadar birçok tesis yoğun elektrik kullanıyor. Son zamlar, sanayicinin sırtındaki maliyet yükünü daha da ağırlaştırdı.
Bu nedenle olsa gerek, İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan önceki gün, BOTAŞ’ın doğalgaz zammına zehir zemberek bir açıklamayla isyan etti ve sanayicinin kullandığı elektriğin ucuzlatılmasını talep etti. Şöyle diyordu:
“BOTAŞ’ın paydaşlarına haber vermeden, ön bir duyuru yapmadan, adeta keyfiyeti çağrıştıran, çağdaş yönetişim anlayışıyla bağdaşmayan bir yaklaşımla aldığı bu baskın zam kararı ekonomik gerçeklerimizle bağdaşmadığı kadar, akıl ve vicdanla da uyuşmamaktadır. BOTAŞ’ın her açıdan rasyonel olmayan bu kararını ivedilikle gözden geçirmesini, sanayimiz ve sanayicimiz adına talep ediyoruz.”
“Çağdaş yönetişim anlayışıyla bağdaşmayan”, “Akıl ve vicdanla uyuşmayan”... İşdünyası örgütlerinden duymaya alışık olmadığımız kadar sert ifadeler...
İyi de BOTAŞ zurnanın son deliği. Çarşambanın gelişi perşembeden, TL'nin değerindeki yüzde 30 değer kaybından belliydi. Doğalgaz zammının nedeni BOTAŞ yöneticilerinin “keyfiyeti” değil, bu. (Bir de petrolün fiyatındaki artış var ama o, Türkiye’nin etki alanının dışında.)
TL neden değer kaybetti? Çünkü, a) Enflasyon arttı. Buna karşılık faizler enflasyondaki artışı kompanse edecek kadar artmadı. TL varlıkların (yani tahvil ve hisse senedinin) getirisi reel olarak eridi. Sıcak para, istediği kadar para kazanamaz olunca Türkiye’yi terk etti. b) 2017 Referandumu ve 24 Haziran Seçimleri öncesinde ekonomi canlansın diye verilen vergi indirimleri ve sağlanan diğer destekler, “aşırı ısınmaya” yol açtı. Ekonomi ısınınca önce ithalat, sonra cari açık patladı. c) Yurtiçinde ve uluslararası ilişkilerde izlenen politikalar nedeniyle Türkiye’nin siyasi risk primi yükseldi. Sıcak para geçmişte TL cinsinden tahvil satın almak için 1 risk primi talep ediyorken 2 risk primi talep etmeye başladı. (Rakamlar afaki.)
BOTAŞ’a sert ifadelerle yüklenen İstanbul Sanayi Odası Başkanı geçmişte bütün bunlara ne demişti? Eski açıklamalarını taradım, “Merkez Bankası’nın saygınlığı önemli” gibi mahcup birkaç ifadeden başka bir şey bulamadım.
İşler bu noktaya geldikten sonra BOTAŞ ne yapsın? Sanayiciye zararına gaz mı satsın?
“Evet, sanayiciye doğalgazı ucuza versin, aradaki fark devlet kasasından karşılansın” denmek isteniyorsa, BOTAŞ’ın bir kamu şirketi olduğunu hatırlatmak isterim. Zarar edince faturası halka çıkıyor. Halk, vergileriyle sanayiciyi finanse etmeye mecbur mu?
Eğer birilerine ucuz doğalgaz ve elektrik verilecekse bu, sanayiciler değil, belirli bir metreküp ve kilowatt’ın altında tüketim yapan düşük gelirliler olmalı. Bir de belki, Türkiye'nin geleceği açısından gerçekten önem taşıyan birkaç sektör. Ama gerçekten önem taşıyan sektörler. Düşük katmadeğerli, Dünya'nın ve Türkiye’nin geleceğinde yeri olmayan sektörlerin “stratejiktir” diye ucuz elektrikle, ucuz gazla desteklenmesi, cari açığı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Son bir not: Bu yazıyı yazarken CHP'nin elektrik ve doğalgaz konusunda somut hangi politikaları önerdiğini araştırdım ama dişe dokunur bir şey bulamadım. Kurultay kavgalarından elektrik ve doğalgaz gibi “süfli” konulara zaman kalmıyor, belli ki...