Geçmişte yaz aylarında taze sebze meyvenin raflara çıkmasıyla enflasyon gevşerdi. Bu yaz öyle olmadı. Yaz aylarında fiyat artışları sürdü. Eylül'de yüzde 19.58'e çıktı. Merkez Bankası aylarca faizinin enflasyonun üzerinde olacağını söylemişti. Ama Eylülde yüzde 18'e, yani enflasyonun altına indirdi. Yani tükürdüğünü yalamış mı oldu? Görüntüde pek öyle değil. (Ama gerçekte sanırım öyle.)
Görüntüde öyle olmasının sebebi, Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu'nun yaz biterken birdenbire çekirdek enflasyondan söz etmeye başlaması, para politikasını belirlerken yüzde 19'un üzerinde olan manşet enflasyona değil yüzde 17'nin altında olan çekirdeğe bakacaklarını söylemesiydi. (Çekirdek enflasyon: Gıda ve enerji fiyatlarını içermeyen, daha düşük olan enflasyon.)
Heyhat piyasa manşet enflasyon yerine çekirdek enflasyona bakma fikrini sevmedi. Manşet enflasyon yüzde 19.58'e çıkmışken politika faizinin yüzde 18'e indirilmesini TL'nin negatif faiz vermeye başlaması olarak değerlendirdi. Yapabilen, imkanı olan TL'sini satıp dolara, Euro'ya döndü. Türkiye'de kalan kısa vadeli yabancı sermayenin 2 milyar dolarlık kısmı daha kaçtı. Bu süreçte dolar 9 TL'ye doğru tırmanmaya başladı.
Merkez Bankası bir seferlik faiz indirimi ile yetinseydi belki piyasalar bu kadar tedirgin olmazdı. Ama Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu enflasyondaki artışın geçici olduğunu ısrarla söyleyip durdu. Bunu son olarak önceki gün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı sunumda tekrarladı. Bunlar da Merkez Bankası'nın faiz indirimlerini sürdüreceği şeklinde yorumlandı. Nitekim birçok uluslararası yatırım kuruluşu 2021 sona ermeden birkaç faiz indirimi daha yapılacağını öngördü.
Enflasyon yüzde 20'ye dayanmışken Merkez Bankası'nın politika faizini yüzde 15-16'lara indireceği öngörüsü herkesi ürküttü. Hem yabancılar hem vatandaşlar, paralarının enflasyon karşısında eridiğini görmek yerine TL'den kaçmayı ya da en azından uzak durmayı tercih etti.
Önceki günkü kabine toplantısı sonrasında kameraların karşısına geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle dedi: "Suriye'den ülkemize yönelik terör saldırılarının kaynağı mahiyetindeki kimi yerler konusunda artık tahammülümüz kalmamıştır. Buralardan kaynaklanan tehditleri ya oralarda etkin olan güçlerle birlikte ya da kendi imkanlarımızla bertaraf etmekte kararlıyız."
Bu ifadeler Türkiye'nin Suriye'ye yönelik yeni bir askeri harekâta hazırlandığı şeklinde yorumlandı. Rusya, ABD ve İran'ın yanı sıra Esad rejiminin bölgede askeri güçleri bulunuyor. Suriye hava sahası zaten Rusya'nın kontrolünde. Yani bir harekât beklenmedik gelişmelere yol açabilir. Piyasalar olası bir harekâtta hesapta olmayan gelişmelerin yaşanabileceği endişesini fiyatlamaya başladı. Bloomberg gibi uluslararası kaynaklar, dolardaki yükselişte Suriye'ye harekât beklentisinin etkili olduğunu yazdı.
Amerikan Merkez Bankası (FED) pandemide ekonomiyi desteklemek için faizleri yüzde 0-0.25 bandına çekmiş, bu arada bankalardan her ay 120 milyar dolarlık tahvil bono alarak piyasaya para pompalamaya başlamıştı.
Pandemi sonrası ekonomiler açılınca bütün dünyada olduğu gibi Amerika'da da bol paranın etkisiyle enflasyon arttı. Amerikan Merkez Bankası nihayet geçen ay piyasaya pompaladığı paranın tutarını azaltacağını açıkladı. Ne zaman olacağı bilinmiyor ama eli kulağında olduğu net.
Özetle FED, borsalara ve bu arada gelişmekte olan ülkelere akan paranın musluğunu kapatacak. Küçük çaplı bir fırtına yaşanacak. Bu fırtınadan en çok ekonomisi en kırılgan ülkeler etkilenecek. Bunların başında da Türkiye geliyor.
Bu yeni çıktı. Reuters haber ajansı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu'ndan soğuduğunu yazdı. Dikkatli okurlar bu söylentiyi ilk dile getirenin bu satırların yazarı olduğunu hatırlayacaktır. Ama Reuters bir adım ileri giderek Merkez Bankası başkanının değiştirilmesinin gündemde olduğu iddiasını da ekledi. Financial Times'ın da aralarında bulunduğu bazı kaynaklar, yerine gelebilecek kişilerden dahi söz etmeye başladı. Bu da Merkez Bankası'nın para politikasına dair belirsizliği iyice artırdı...