Mübariz Mansimov'u ilk kez bundan 14 yıl önce Forbes dergisinin kapağında görmüştüm. İsmini duyduğum biri değildi, kimdi bu yeni zengin?
2007 yılında Forbes'da yayımlanan habere göre 129 gemisiyle Azeri ve Rus petrolünü dünya limanlarına taşıyordu. (Daha sonra bu sayı iki yüzü geçecek, gücünün zirvesinde Karadeniz'den geçen petrolün üçte ikisi onun gemileriyle taşınacaktı.) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmuştu (Gurbanoğlu soyadını alacaktı.) Şirketinin merkezini İstanbul'a taşıyacağını söylüyordu...
Mansimov'un petrol taşımacılığındaki gücü nereden geliyordu? Hayata Sovyetler Birliği ordusunda subay olarak adım atan adam, genç denebilecek bir yaşta (Forbes dergisindeki röportaj yayınlandığında 39 yaşındaydı) Azeri ve Rus petrolünü taşıyacak filoya nasıl sahip olabilmişti?
Rusya ve Azerbaycan'ın petrollerini taşıma işini ihaleyle almadığı, bu işlerde serbest rekabetin geçerli olmadığı ortadaydı. Görünen köy kılavuz istemiyordu. Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından sonra genç yaşlarında milyar dolarlık servet yapanlar nasıl zengin olduysa o da öyle zengin olmuştu. (Bu arada Putin gibi Mansimov'un da eski bir KGB ajanı olduğu söyleniyordu.)
2007 yılında Mansimov'un şirketi, az buz değil Akdeniz-Karadeniz arasında Rusya petrollerinin yüzde 75'ini taşıyordu. En büyük müşterisi BP'ydi. Bir yıl önce, 2006'da Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi SOCAR ait petrolün on yıl boyunca taşınması ihalesini de kazanmıştı. 28 bin kişinin çalıştığı Palmali dünyanın en büyük 5 denizcilik şirketinden biri haline gelmişti. Grubun konsolide cirosu 2006 rakamlarıyla 3 milyar doların üzerindeydi.
Mansimov, deniz taşımacılığının yanı sıra Rusya'da Lukoil'e ait iki de liman işletiyordu. Ayrıca Rostov'da kendi adına işlettiği ve Azerbaycan'da halen inşası devam eden birer limanı daha vardı…
Siyasetle yükselen siyasetle düşer. Türkiye tarihi bunun örnekleriyle dolu. Özal döneminin önde gelen şirketi ESKA'nın patronu Selim Edes'i hatırlayan var mı? Tansu Çiller-Mesut Yılmaz'lı yılların güçlü adamı Korkmaz Yiğit'in şimdi ne yaptığını bilen? Demirel döneminin önde gelen şirketi Bayındır Holding'in patronu Kamuran Çörtük'ü gören, duyan?
Mansimov'un düşüşü, Rusya'nın petrol taşıma işini kaybetmesiyle başladı. Palmali Denizcilik, Rus petrol şirketi Lukoil'e bağlı Litasco'ya, aralarındaki sözleşmeyi feshettiği için 2017'de Londra'da 2 milyar dolarlık tazminat davası açtı. Mansimov, “2010 yılında Lukoil ile Hazar Denizi'ndeki taşımacılık için imzaladığımız '10+10' yıllık ikinci anlaşmayı 2015 yılında tek taraflı feshettiler" demişti.
Evet, ortada bir sözleşme vardı ama Palmali'nin iş yaptığı coğrafyada hukuk yoktu. Mansimov'un (davayı kazansa bile) savaşı kazanamayacağı belliydi.
Mansimov'un sadece Rusya'yla değil Azerbaycan'la da ilişkileri bozulmuştu. Palmali, SOCAR'la da Londra'daki tahkim mahkemesinde davalık olmuş, taraflar birbirlerine dava açarak tazminat talebinde bulunmuştu.
Petrol taşıma işini kaybetmek Palmali için ağır darbe oldu. Mansimov, sözleşmeye dayanarak 440 milyon dolarlık gemi satın aldığını, 4 milyar dolarlık zarara girdiğini söylüyordu.
Bir dönem Denizbank'ın da sahibi olan Rus Sberbank, Palmali Holding'den yaklaşık 200 milyon dolara yakın kredi alacağını tahsil etmek amacıyla, dünya genelinde icra ve tedbir kararı aldırdı. Sberbank, Palmali Rostov LLC Şirketinin üzerine kayıtlı 46 adet gemiye de el koydu. Palmali imparatorluğu çöküyordu…
Peki Sedat Peker'in sözünü ettiği Bodrum Yalıkvak'taki marinanın bu hikayedeki yeri ne? Mansimov marinayı nasıl aldı, daha sonra nasıl devretti, marinanın yönetimi önce Tolga Ağar'a, sonra Mehmet Ağar'a nasıl geçti?
Bu coğrafyada kısa zamanda çok para kazanan herkes gibi Mansimov da parasını Türkiye'de elle tutulur, gözle görülür şeylere yatırmaya tercih etmişti. El Kaide'nin intihar saldırısı düzenlediği 1. Levent'teki eski HSBC genel müdürlüğü olan binayı satın aldı, otele çevirdi. İstanbul'un tanınmış AVM-plazalarından birinde çok sayıda daire aldığı söyleniyordu. Portföyüne kattıkları arasında Profilo'nun kurucusu Kamhi Ailesi'nin Bodrum Yalıkavak'taki marinası da vardı. Yalıkavak Marina'yı Kamhi'lerden 2012'de 42 milyon Euro'ya satın aldı. (Mali zorluk yaşayan Cefi Kamhi'nin 35 milyon euro yatırım yaptığı marinayı satmak istediği ne zamandır biliniyordu.)
Mansimov aynı yıl marinanın yüzde 50'sini Singapur merkezli RSR Holding'e sattı. RSR Holding'in sahibi Anar Alizade adlı Azeri bir iş insanıydı.
Alizade, Wikipedia'daki özgeçmişine göre Mansimov gibi Azeri petrolünün dünyaya satışında rol üstlenmiş, SOCAR'la birlikte SOCAR Ticaret adlı bir şirket kurmuş, daha sonra bu şirketi SOCAR'a satmıştı.
Alizade'nin başarılarının arkasında ticari zekası kadar kuşkusuz kuzeni Rovnag Abdullayev'in SOCAR'ın başkanı olması da etkili olmuş olmalı. (Abdullayev halen SOCAR'ın yönetim kurulu başkanı.)
Bodrum'a geri dönelim. 2016'da, yani Rusya ve Azerbaycan ile ilişkileri bozulmaya başladığında Mansimov'un Yalıkavak Marina'daki hisseleri “bir şekilde" Anar Alizade'ye satıldı. Bir şekilde diyorum çünkü Mubariz Mansimov daha sonra dava açarak, satış işleminin iptalini istedi. Dava dilekçesine göre 4 Şubat 2016'da marinadaki hisseleri 31 milyon 915 bin 732 dolar değer biçilerek devredilmişti. Mansimov, bu bedelin kendisine ödenmediğini, kendi yöneticileri tarafından kandırıldığını söylüyordu.
Mansimov, kendisini kandırdığını öne sürdüğü eski CEO'su Alattin Aykaç'a da dava açtı. (Mansimov'un kendisini kandırmakla suçladığı eski CEO'su Alattin Aykaç daha sonra Demirören Holding'e geçti; şu anda Hürriyet Gazetecilik Yönetim Kurulu Üyesi.)
Anar Alizade durur mu? O da Mübariz Mansimov'a, RSR Holding'deki hisselerini sahte imzayla Malta'da bulunan başka bir şirkete devrettiği gerekçesiyle dava açtı.
Peki Ağar Ailesi bu hikayeye nasıl dahil oldu? Tolga Ağar, 2014 yılında Yalıkavak Marina (Palmarina) yönetim kurulu başkan yardımcısı olmuştu. Palmarina onun yönetiminde Bodrum'da inşaat işlerine de girişti. 2015'te yat limanı, turizm tesisi ve konut imarlı 400 bin metrekarelik Tilkicik Koyu ihalesini kazandı.
Tolga Ağar 2018'de AKP'den milletvekili seçildi. Aynı yılın Eylül ayında yapılan yönetim kurulu toplantısında babası Mehmet Ağar Yalıkavak Marina'nın Yönetim Kurulu Başkanlığını üstlendi. Cumhuriyet'e göre oğul Ağar da yönetim kurulu üyesi olarak kalmıştı.
Yalıkavak Marinası'yla ilgili dava savaşı sürerken Mansimov hakkında FETÖ soruşturması başlatıldı. Biraz önce tanıştığımız Alaattin Aykaç ve eski Palmali çalışanları Ali Kemal Çelikten, Fatih Berber, Mehmet Ercil, Mansimov hakkında ihbarda bulunmuştu. 17 Mart 2020'de nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği, "FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan Mansimov'un tutuklanmasına karar verdi.
Mansimov Amerika'da Fethullah Gülen'i iki kez ziyaret ettiğini kabul etti, ama FETÖ'cü olmadığını söyledi.
Mehmet Ağar'a göre ise Mansimov'un FETÖ'cü olduğunu herkes biliyordu, Fethullah Gülen'i iki kez değil defalarca ziyaret etmişti...
Son söz yerine: Kendimi bildim bileli burjuvazinin bu topraklarda olup olmadığı tartışılır, durur. Mansimov'un öyküsünde pek çok iş insanının ismi geçiyor. İçlerinde bir tane burjuva var mı sizce? Mansimov'un öyküsü bir istisna değil, Türkiye'nin en anlı şanlı şirketlerinin birçoğunun tablosunu kazıdığımızda kirli bir tarih çıkıyor karşımıza...