Merkez Bankası bugün son yılların en kritik Para Politikası Kurulu toplantısını yapacak. Neden kritik? Çünkü bu, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın istifasına yol açan başkan değişikliği sonrasında yapılacak ilk toplantı. Eski Başkan Murat Uysal, Merkez Bankası politika faizini yüzde 24'te almış, yüzde 8.25'e kadar indirmişti. Onun döneminde TL'yi "savunmak" için 100 milyar dolardan fazla döviz satışı yapıldı; Merkez Bankası rezervleri Swap (para takası) ile başka bankalardan ödünç alınanlar hariç, eksi 50 milyar dolara kadar düştü... Yeni başkan Naci Ağbal'ın daha sıkı bir para politikası uygulayacağı varsayılıyor. Bu beklentiyle TL değer kazandı, dolar 8.50'den 7.63'e kadar geriledi. Beklentinin gerçeğe dönmesi için Merkez Bankası'nın bugün politika faizini kallavi oranda artırması gerek. Artıracak mı?
Politika faizinin siyasetle ilgisi yok. Merkez Bankası, ekonomideki son likidite kaynağı olarak bankalara ödünç para veriyor veya bankalardan ödünç para alıyor. Merkez Bankası faiz oranları piyasaları etkilemek amacıyla belirleniyor. 1 Haziran 2018 tarihinden itibaren bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı, Merkez Bankası politika faizi olarak kullanılıyor.
Bununla birlikte Merkez Bankası'nın gecelik borç alma, borç verme, geç likidite penceresi gibi başka faizleri de var.
Eylül ayındaki Para Politikası Kurulu toplantısında politika faizi yüzde 10.25'e çıkarıldı.
Türkiye'de yıllık enflasyon şu anda yıllık yüzde 12 civarında. Merkez Bankası'nın yıl sonu enflasyon hedefi de yüzde 12.1. Yani özetle politika faizi, enflasyonun altında. Bu olgu, "Merkez Bankası enflasyonun altında faiz veriyor" izlenimi yaratıyor.
Aslında vermiyor. Merkez Bankası'nın gerçek faizi şu anda yüzde 14.72.
Biraz önce Merkez Bankası'nın bankalara gecelik borç verme, geç likidite penceresi gibi farklı kanallardan da para verdiğini görmüştük. Banka'nın piyasaya vermek için kullandığı kanalların ortalama faizine "ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti" deniyor. Ağırlıklı ortalama fonlama maliyetinde yapılan artırım, "örtülü faiz artırımı" olarak adlandırılıyor. Teorik olarak fonlama maliyeti, Merkez Bankası'nın piyasaya para vermek için kullandığı kanalların en yüksek faizi olan yüzde 14.75'e kadar (Geç likidite penceresinin faizi bu seviyede) çıkartılabilir. Nitekim ona yaklaşmış durumda.
İyi de ağırlıklı ortalama fonlama maliyetini anlamak, takip etmek çok zor. İsmi bile bir garip: "Ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti." Bu kanaldan yapılan faiz artırımları yatırımcıların kafasını karıştırıyor, politika faizinde yapılan artırım kadar etkili olamıyor. İnsanlar yüzde 10.25'lik politika faizine bakıp, "Demek ki Merkez Bankası'nın faizi enflasyonun altında" diye düşünmeye devam ediyor.
Anadolu Ajansı'nın anketine katılan 27 ekonomistin ortalama beklentisi, Merkez Bankası'nın 475 baz puanlık faiz artırımına gideceği yönünde.
Yani yüzde 10.25 + 475 = Faizin yüzde 15'e yükseltilmesi bekleniyor, demek.
Çünkü biraz önce gördüğümüz gibi piyasa, ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti gibi arka yolların değil politika faizinin kullanılmasını istiyor. Buna "sadeleşme" adı veriliyor. Sadeleşme için politika faizinin, Merkez Bankası'nın ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti seviyesine yükseltilmesi gerek. Bunun için de 475 puanlık artırım lazım.
14.00'te.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın faizin bütün kötülüklerin anası olduğu konusundaki görüşü ortadayken Merkez Bankası sıkı para politikasını çok uzun süre sürdüremez. Çünkü yüksek faiz, ekonominin fren yapması demek. Ekonomik yavaşlama da AKP'nin seçmen tabanındaki erimenin sürmesi demek. Bence ortada vadede Merkez Bankası düşük faiz politikasına geri döner. Dolar da yine yükselir.
"Dolar bizim paramız, sizin probleminizdir."
John Connoly - Eski ABD Hazine Bakanı