Günlerdir Koronavirüs ve İdlib'i konuşuyoruz. Daha doğrusu siyaset ve makro ekonominin ne kadar etkileneceğini… Evet, enflasyon yükselecek, TL'nin oynaklığı artacak, altın değer kazanacak. Ama hayat da devam ediyor, her gün işe gidiyor, iş arıyor, kendi küçük dünyalarımızda kavrulup gidiyoruz... Bugün makrodan biraz uzaklaşıp mikroya dönelim ve iki büyük şirkette neler olduğuna bakalım.
Milli Piyango’yu geçen yıl özelleştirmeden satın alan Demirören'in hasılatı artırmak için formül arayışında olduğu haberleri geliyor. Demirören ve İtalyan ortağı (Sisal - Şans Ortak Girişimi), Milli Piyango’yu Varlık Fonu'ndan alırken şirketin hasılatını 2020 yılında en az 9 milyar 320 milyon TL’ye çıkarmayı taahhüt etmişti. İki yıl önce, 2018’de hasılat 3.4 milyar TL'ydi. 3.4 milyar 9.3 milyara nasıl çıkacak? Kaynaklara göre Milli Piyango’da tutturma/kazanma ihtimalini düşürmeye yönelik değişiklikler gündemde. Bu kapsamda, Sayısal Loto’da 49 olan numara sayısının 90’a çıkarılmasının değerlendirildiği belirtiliyor. 54 sayı bulunan Süper Loto’da da ikramiye için 6 yerine 6+1 tutturulması planlanıyor. Aylarca sürebilecek devirler yoluyla şirketin kasasındaki nakdin büyümesinin planlandığı söyleniyor. Böylece hasılat ve kârlılık artacak...
Bu bilgileri aktaran kaynaklar, ABD ve Avrupa’da mevcut olan ömür boyu emeklilik gibi ikramiyelerin, daire/ev çekilişlerinin Türkiye’de de yapılmasının gündemde olduğunu söylediler. Nitekim İddaa satıldıktan sonra da "İlk sarı kart", "Ayakkabı numarası" gibi bahis oyunlarının sınırlarını zorlayan şeyler yapılmıştı...
Gelen bilgilere göre Milli Piyango’nun gündeminde sadece çekiliş gelirlerini değil bayi kaynaklı gelirleri artırmaya yönelik adımlar da var. Devir işlemi sonrasında, makine depozitosu olarak halihazırda 2 bin dolar ödemiş bulunan bayilerden 40 bin lira daha istenmiş. Bayilerin ciro üzerinden olan komisyon oranlarının yüzde 5’e çekilmesi de gündemdeymiş. Bu uygulamalar huzursuzluk yaratınca Milli Piyango bayilere makineler üzerinden bir mesaj göndermiş:
Sabancı ailesinden Demet Sabancı Çetindoğan’ın şirketi Demsa'ya geçelim…
"Dünyanın en önemli otel gruplarından St. Regis İstanbul, Starwood Hotels & Resorts ve Demsa Group ortaklığı ile Nişantaşı’nda hizmete girdi."
St. Regis’in açılışı 2015 yılında böyle duyurulmuştu. Dünya jet sosyetesjnin oteli St. Regis’i Türkiye’ye, Sabancı Holding’den ayrıldıktan sonra lüks tüketim alanına yatırım yapan aile üyesi Demet Sabancı Çetindoğan’ın şirketi Demsa getirmişti. Görkemli bir açılış partisi de yapılmıştı.
Demsa Türkiye’de lüksün adresi olmayı hedefliyordu. Nitekim Kanyon’da açtıkları moda mağazası Harvey Nichols zenginlerin uğrak yeri olmuştu.
2018-2019 Krizi, lüks tüketimi sert vurdu. TL birkaç yılda yüzde 60 değer kaybedince zaten astronomik olan Harvey Nichols’ın fiyatları uçuk seviyelere yükseldi. Görgüsüzlük denince akla gelen inşaat patronları ortadan kaybolmuş, bir kısmı yurtdışına kaçmıştı… Lüksün eski tadı yoktu. Türkiye’nin "yeni normali", ayağını yorgana göre uzatmaktı. "Yeni normal", lüks şirketlerini, başta Demet Sabancı Çetindoğan’ın Demsa’sı olmak üzere zorladı.
Demsa önce kredilerini yeniden yapılandırdı. Ama kâr etmedi. İcralar kapıya dayandı. 348 milyon liralık borcun, yapılandırma taksitlerinin ödenememesi ve teminat açığının kapatılamaması nedeni ile icraya verildiği duyuldu. Demsa krizi çözmeye çalışırken kurlar ve faizler yükselmiş, bu gelişme şirketin borç yükünü yeniden artırmıştı. Sözcü’nün yazdığına göre Demsa o fırtınada verdiği taahhütleri yerine getiremedi, ilave teminat bulamadı. Bunun üzerine en büyük alacaklı durumdaki banka, daha önce durdurduğu icra işlemlerini yeniden başlattı. Yeni kaynak girişi şarttı. Kulislerde bir süredir Demsa’nın 5 yıl önce tantanayla açtığı St. Regis’i elden çıkarmaya çalıştığı konuşuluyor...
Demsa, Nişantaşı’ndaki St. Regis’in yanı sıra Beyoğlu’ndaki Pera Palace’ın da sahibi. Neyse ki, turizm canlı, odalar dolu. Ama oda satarak 348 milyon liralık borç ödenir mi, şüpheli. Otel satmak galiba daha iyi.