Devlet destekli yerli otomobil projesinin açıklandığı günlerde elektrikli otomobil Tesla’nın yaratıcısı Elon Musk’ın Türkiye’yi ziyaret etmesi ilginç bir rastlantı oldu. Devletin cömert destekler vererek Türkiye’den de “Elon Musk”lar çıkmasını istediği açık. Çıkar mı? Hayır, ne geçmişte Steve Jobs çıkabilirdi bu ülkeden, ne de bugün Elon Musk çıkabilir. Elon Musk olabilecek birkaç kişi varsa da, ballı devlet destekleri, ballı ihaleler vs.’nin cazibesine kapılıp, geliştirmeye çalıştığı teknoloji her neyse bırakıp kolay paranın peşine takılacak ve birkaç yılda kaybolup gidecektir. Üç-beş yıl sonra onu, “Ormana komşu, bin konutluk” bir inşaat projesinin müteahhidi olarak gördüğümüzde şaşırmayız. “Belediyedeki bağlantılarını” kullanıp su havzasına veya ormanlık alana imar izni çıkartarak bir çırpıda yüz milyon doları cebe indirmek varken, bir hayal peşinde günlerce, gecelerce çalışıp teknoloji geliştirmek için insanın salak olmak gerekir. Hayır, salak değildir o. Türkiye’nin Elon Musk’ı olabilecek beyne sahip biri salak olur mu hiç? Elon Musk olmak yerine müteahhit olarak salak olmadığını ispat etmiştir nitekim.
Çok sert mi oldu? Yirmi yılı aşkın ekonomi gazeteciliğim boyunca buna benzer o kadar çok hikâye dinledim, mucitlikten ormanlık alan müteahhitliğine (veya kolay paranın başka bir alanına) evrilen o kadar çok insan tanıdım ki, yukarıdaki genellemeyi yapmakta bir sakınca görmüyorum.
Bugün size bunlardan birinin, “Türkiye’nin Bill Gates’inin” hikâyesini anlatacağım.
1990’lı yılların sonunda, henüz toy bir gazeteciyken Sabah Grubu’nun ekonomi dergisinin yayın yönetmenliğini üstlenmiştim. İnternetin patladığı günlerdi. Yabancı dergiler, Amazon.com, Google, Alibaba.com vb.’nin “başarı hikâyelerinden” geçilmiyordu. Eski bir İngilizce öğretmeni olan Jack Ma, Alibaba.com’u kurmuş ve birkaç yılda dolar milyarderi olmuştu, Rus göçmenin oğlu Sergey Brin, Google’la tarihi değiştirmişti vs.
Biz de benzeri başarı hikâyelerinin peşine düşmüştük. O tarihte memlekette çok fazla internet girişimcisi yoktu. Birkaç e-ticaret patronu, birkaç genç girişimci...
O, bu küçük “kulübün” en genç üyelerinden biriydi. Şirketin İstanbul’daki merkezini ziyaret edip arı gibi çalışan yazılımcıları gördüğümde etkilendiğimi itiraf etmeliyim. Aradığımız hikâyeyi bulmuştuk. Onu, “Türkiye’nin Bill Gates’i” başlığıyla kapağa taşıdık.
Türkiye’den Microsoft gibi bir şirket, Bill Gates gibi bir girişimci çıkamayacağını biliyorduk elbette ama biz onun Bill Gates, Steve Jobs olabilme ihtimalini sevmiştik. Belki Bill Gates olamazdı ama biraz sebat etse, didinse Türkiye’nin Amazon.com’u veya Alibaba.com’u olabilirdi pekâlâ.
Devlet bugün yerli otomobile nasıl destek veriyorsa, o gün de internet ve teknoloji için kesenin ağzını öyle açmıştı. Basit bir internet sitesi kurarak “dijital dönüşümünü başlatan” şirketlere bol keseden destekler veriliyordu.
Bu destekler “Türkiye’nin Bill Gates’i”nin de ilgisini çekmişti. Henüz geliştirme aşamasında olduğu “beta” yazılımları, ucuza bu şirketlere satıp onları teknolojik dönüşüme başlamış, internete geçmiş gibi gösteriyor, devletin dijital dönüşüm gerçekleştiren şirketlere verdiği destekleri cebine indiriyordu. Kolay para kazanmanın yolunu bulmuştu. “Türkiye’nin Bill Gates’i”, Türkiye’nin işadamı olmuştu. Kısa süre sonra zengin bir mahalleye taşındı, lüks arabalara binmeye başladı. Bir süre sonra da ondan haber alamaz olduk.
Ta ki, üç-beş yıl sonra usulsüz devlet destekleriyle devleti milyonlarca dolar zarara uğratmaktan hakkında soruşturma başlatılana kadar. Açılan soruşturma derinleştirilmeden kapatılıverdi. Her akıllı işadamı gibi onun da siyasette güçlü bağlantıları vardı...
Genç bir gazeteciyken Türkiye'nin kapitalist bir ülke olduğunu zannederdim. Bugün artık kapitalist bir ülkede yaşamadığımızı biliyorum. Kapitalizm, Steve Jobs’un, Elon Musk’ın memleketinde olan sisteme denir. Bizimkinin adı "Nepotizm" olabilir olsa olsa. (Nepotizm: akraba kayırma veya adam kayırma, öznel ve adil olmayan şekilde yapılan ayrımcılık.)
Kapitalizmin matah bir şey olduğunu iddia edecek değilim. Amerika'da milyonlarca insan evsiz, barksızken, dünyada yüz milyonlarca insan bugün de yatağa aç girecekken, Yunanistan birkaç milyar Euro bulamadığı için batmışken, Steve Jobs'un şirketi Apple'ın 200 küsur milyar dolar nakit para üzerine yatması, üstelik offshore dümeniyle bu servetin vergisini dahi vermemesi, insan vicdanına ve aklına aykırı bir şey.
Bununla birlikte her şeyi kendi adıyla çağırmak gerekir. Kapitalizme kapitalizm, feodalizme feodalizm, sosyalizme sosyalizm, nepotizme de nepotizm denir. Nepotizmin geçerli olduğu ülkelerden Steve Jobs veya Elon Musk çıkmaz. Ormanlık alana inşaat diken girişimciler çıkar, çıksa çıksa. (İstisnalar elbette var ama ne demişler, istisnalar kaideyi bozmaz.)