Değiş tokuş. Veya takas.
Genellikle faizi veya dövizi. Londra piyasasında yaşanan olayda değiş tokuşa konu olan şey ise dolar - TL.
Swap özünde bir riskten korunma yöntemi. 6 ay sonra ödemeniz gereken dolar borcunuz varsa ve vadesi geldiğinde doların şu anki seviyesinin birkaç katına çıkmasından korkuyorsanız, geceleri rahat uyuyabilmek için Swap işlemiyle yükümlülüğünüzü TL’ye çevirebilirsiniz. (Tabii ücreti mukabilinde.) Aynı işlemi alacak için yapmak da mümkün. O nedenle Swap'ı yurtiçinde daha çok dolarla alım satım yapan şirketler, yani ithalatçılar ve ihracatçılar kullanıyor.
Ama herkes Swap’ı bu kadar halisane ve “temiz niyetlerle” yapmıyor. Spekülatif amaçlarla Swap yapmak da mümkün. Örneğin 31 Mart seçimlerinden sonra TL’nin düşeceğini düşünüyorsanız, Swap ile belirli bir seviyeye “oynayıp”, günü geldiğinde TL gerçekten düşmüşse para kazanmanız mümkün. Londra’da olan bir açıdan buydu.
En iyisi bir örnek üzerinden gidelim ve en basit Swap yöntemi olan “Vanilya Swap”ını inceleyelim.
İki şirket düşünelim. İkisi de faiz veren kağıtlara yatırım yapmış olsun. Birinin yatırımı değişken faizli. Diğerininki sabit faizli.
Değişken faiz, adı üzerinde, piyasaya göre iner, çıkar. Bugün yüzde 10 ise yarın 3’e düşebilir. 10 lira kazanıyorken bir anda 3 liraya kazanmaya başlayabilirsiniz.
Sabit faiz ise adı üzerinde sabit, değişmiyor. Ama onun da bir riski var. Enflasyon yükselince sabit faiz alan yatırımcı zarara uğrar.
Demek ki, iki şirketin de kendince riski var. Swap işte burada devreye giriyor. Bu iki şirket muhayyel risklerini minimize etmek için faizlerini birbirleriyle değiştirebilir. Buna Vanilya Swap’ı deniyor.
Hayır, o başka Swap. O, para Swap’ı.
Burada taraflar iki farklı para birimini gelecekteki bir tarihe yönelik olarak takas ediyor.. Bunun için gelecekte mesela TL/Dolar kurunun ne olacağına dair bir varsayımda bulunuyorlar. Yani aslında, söz konusu tarih için kendi aralarında bir kur seviyesi belirlemiş oluyorlar. Mesela 6 ay sonrası için 10 milyon Euro karşılığında 12.5 milyon dolar takas ediyorlarsa, bu, o tarihte Dolar/Euro kurunu 1.25 olarak belirledikleri anlamına geliyor. Bu muhayyel bir kur. O tarihte gerçekleşebilir de, gerçekleşmeyebilir de...
Böylece geliyoruz zurnanın zırt dediği yere: Ya o tarihte piyasadaki Dolar/Euro kuru 1.25’in üzerinde veya altında oluşursa? O zaman bir taraf para kaybederken diğeri para kazanır. İşte bu özellik, Swap’ı yüksek getirili bir yatırım aracına çeviriyor.
Londra’da TL varlıklara yaptığı yatırımların riskini azaltmak için Swap yapanlar kadar spekülatif amaçlarla Swap yapanlar da var.
TL’nin 31 Mart seçimlerinden sonra değer kaybedeceğine inanan uluslararası bankalar buna göre pozisyon aldı. Yani TL’nin düşüşüne oynadılar. Ankara da buna karşı önlem almak için piyasanın musluğunu, yani Türk bankalarının Swap işlemlerini kesti.
BDDK, geçen yılki kriz sırasında bankaların Swap işlemlerini özkaynaklarının yüzde 25’i ile sınırlandırmıştı. Geçen hafta bankaların Swap işlemlerine yeni sınırlamalar getirildi. Üstelik bir rivayete göre bankalar Londra’ya yasal olarak izin verilen seviyenin bile altında TL vermeye başladı. Hatta Financial Times'ın bir başka iddiasına göre bir kuruş bile vermemeye başladılar. En basit iktisat kuralı: Az bulunan şeyin fiyatı artar. Faiz paranın fiyatı. Türk bankaları TL vermeyi kesince TL Swap faizi patladı. Daha önce aldıkları pozisyonları kapatmak isteyen yabancı bankalar yüzde 300, 700, 1000'lik faizlerle karşı karşıya kalınca zarar yazdılar.
İyi de madalyonun bir de öbür yüzü var. Türkiye, sıcak paraya muhtaç bir ülke. 400 küsur milyar dolar dış borcumuz var. Daha önemlisi ithalatımız, ihracatımız + turizm gelirlerimizden fazla. Yani cari açık veriyoruz. Bize sıcak para lazım. Sıcak parayı kim getiriyor? Swap piyasasında köşeye kıstırdığımız bankalar. Sıcak para, kafasına yumruk yediği, üstüne bir de komplo iddiasıyla soruşturulduğu bir ülkeye neden gelsin?
Gerçeklerden yana olmak en iyisi. Uluslararası yatırım kuruluşlarının ahlâki değerleri bulunmayan, gözleri paradan başka bir şey görmeyen kurumlar olduğu bir sır değil; 2008-2009 Krizinden beri bu konuda bol bol yazıldı, çizildi.
Ama bu bankalar yüz milyarlarca doları Türkiye’ye babalarının hayrına değil, para kazanmak için getirdi. Şimdi borçları ödeme zamanı. Bunun yolu da borcu borçla çevirmek. Yani kafaları “demir yumrukla” ezilen kurumlardan borç almak. Bu nasıl olacak?