Dünya medyasında dün elektrikli araçların ana parçası olan pilin iki üreticisi arasında yaşanan hukuki kavganın haberi vardı. LG, pil teknolojisini kendisinden çaldığı iddiasıyla SK Innovation şirketine dava açmış. SK Innovation da LG’ye benzeri bir davayla cevap vermiş. İki şirket arasındaki hukuk savaşı aylardır sürüyor.
Önemli bir haber. Çünkü pil üreticisi iki şirket arasındaki dava, elektrikli araçların Amerika’daki arzını aksatma potansiyeline sahip. Zira LG ve SK Innovation, başta Volkswagen olmak üzere pek çok otomotiv markasının pil tedarikçisi.
LG’nin hangi ülke şirketi olduğunu belki biliyorsunuzdur; Güney Kore. Peki rakibi SK Innovation hangi ülkeden? O da Güney Kore’den.
Bir yanda sürücüsüz araçlar, öbür yanda elektrikliler… Otomotivde büyük bir değişim yaşanıyor. Otomotiv sektörü için Türkiye ekonomisinin belkemiği demek yanlış olmaz. En büyük değil ama en çok döviz girdisini sağlayan sektör. En çok ihracatı otomotiv yapıyor. En büyük ihracatçı da zaten otomotiv şirketi: Ford.
Türkiye’nin otomotivin geleceği olan elektrikli ve sürücüsüz araçlarda bir iddiası var mı peki? Otomobilin metal ve plastik parçalarını üretip dünyaya ihraç eden yerli şirketler, elektrikli araçların parçalarını, mesela pili yerli teknolojiyle üretip ihraç edebiliyor mu?
"Sen de çok şey istiyorsun. Pil yüksek teknoloji ürünü, nasıl üretsinler, nasıl ihraç etsinler" diyeceksiniz. İyi de Güney Kore işte bunu yapıyor.
Temcit pilavı gibi hep aynı şeyleri yazıp durmak hoş değil ama birkaç hafta önce yazdığım bir şeyi izninizle tekrarlayacağım: 1980 yılında Güney Kore ile Türkiye ekonomik açıdan birbirlerine yakın ülkelerdi. Hatta Türkiye bir adım öndeydi. Aradan geçen 40 yılda Güney Kore Türkiye’yi solladı geçti.
Yine de ama Güney Kore bir Japonya değil. Hâlâ gelişmekte olan bir ülke. Onun da Türkiye gibi krizleri oluyor, hatta IMF’ye muhtaç duruma düşebiliyor. (Asya Krizi’nde düştüğü gibi.) Nasıl oluyor da gelişmekte olan bir ülke, elektrikli araç teknolojisinde dünyaya öncülük edebiliyor? Çünkü onlar dünyanın en büyük havalimanı, en ihtişamlı köprüsü, en müthiş kanalı gibi çılgın projelerle değil pil yapmakla meşguller. (Vah zavallılar.)
Bütün ülkelerin teknoloji üretmesi gerektiğini savunuyor değilim. Teknolojide hiçbir iddianız olmayabilir; tarıma, turizme ağırlık vererek, kendi yağınızda kavrulmayı seçmiş olabilirsiniz, anlaşılabilir bir şey… Ama Türkiye böyle bir ülke değil. Geldiğimiz yere (yani kişi başına 9-10 bin dolar milli gelire) otomotivle, makineyle geldik. Petrol ya da doğal gaz bulup çıkarmayacağımıza göre (her seçim döneminde yayılan Trakya’da doğal gaz keşfi haberlerine inanmıyorsunuzdur umarım) bundan sonra da gideceğimiz yere aynı yöntemle gideceğiz.
Pil, işin sadece bir boyutu. Otomotivde yaşanan bir başka değişim, sürücüsüz araçlar. Elektrikli araçların kalbi pil ise sürücüsüz araçların kalbi de yazılım. Türkiye’de sürücüsüz araçlara yön veren algoritmaları yazabilen şirketler var mı? Evet bir iki tane var, İTÜ Teknopark’ta faaliyet gösteren bir Amerikan şirketi, Gebze’de faaliyet gösteren bir Avusturya şirketi… Onun dışında koca bir sıfır. Bursa’da, Manisa’da sürücüsüz araçlar için yazılım geliştirebilen ya da geliştirmeyi hedefleyen şirket yok.
Sürücüsüz araç algoritması denilen şey, yapay zekanın ta kendisi. Türkiye yapay zekada nerede ki, sürücüsüz araçların algoritmlalarında bir yerde olsun? Bir süre önce Massachusettes Institute of Technology (MIT) fizikçisi Max Tegmark’ın yapay zekanın gelişimini anlattığı, Amerika’da best-seller olan "Yaşam 3.0"ı adlı kitabı okudum. Tegmark, yapay zekanın dünyadaki gelişimine öncülük yapmış isimlerden biri. Zaten kitapta da yapay zekanın kısa tarihini anlatmış. Bu kısa tarihte dünyanın birçok ülkesinden bilim insanları, araştırmacılar, yazılımcılar var; İsrailliler, Hintliler, İsveçliler, Çinliler, Amerikalılar, Litvanyalılar… 335 sayfalık kitapta ilaç niyetine Türkiye’den bir tane kurum, bir tane üniversite, bir tane bilim insanı yok.
Türkiye’nin dört bir yanında mantar gibi biten yüzlerce üniversite ne işe yarıyor peki? Devletin Ar-Ge yapsınlar, teknoloji geliştirsinler diye her yıl dağıttığı milyarlarca doları (Vergi indirimlerini de katarak söylüyorum) cebe indiren şirketler ne yapıyor?
Türkiye girdiği çıkmaz sokakta debelenip duruyor. Yeni bir yola ihtiyaç var. Muhalefet iktidara geldiğinde ilk yapması gereken işlerden biri, yüksek öğrenim sistemini kapsamlı biçimde gözden geçirmek, işi iyice ticarete döken üniversiteleri çekinmeden kapatmak ve bu arada Ar-Ge desteklerini yeniden yapılandırarak "Ar-Ge yapıyorum" görüntüsü altında mühendis maaşlarını devlete ödeten şirketlerin suyunu kesmek olmalı.