Muhalif olmanın günümüzde iki anlamı var, düzene muhalefet ile iktidar partisine muhalefet. Bu ikisi bir birine karışmış durumda.
Son yıllarda sıkça konuştuğumuz kavramlardan birisi ülke siyasetinde muhalefet boşluğu olduğu. Geçen hafta bir televizyon kanalı da gelip, aynı soruyu sorduğunda ben de karşı soru sordum: Muhalefetten kastınız ne? Neye muhalif olmayı konuşuyoruz? Muhalif olmanın günümüzde iki anlamı var, düzene muhalefet ile iktidar partisine muhalefet. Bu ikisi bir birine karışmış durumda. Muhalif olmak benim anladığım düzene muhalefettir. Aydınlardan, sanatçılardan beklenen de budur örneğin. Çünkü düzene muhalefet, ideolojik bir tavırdır. Hatta bundan da ötesi bir hayat tarzıdır. Otoriteye, devlete, baskıcılığa, yasakçılığa, adaletsizliğe, eşitsizliğe muhalif olmak yalnızca lafta kalmaz. Karşı çıkmanın, direnmenin, yeni bir dünya kurmanın yollarını, yöntemlerini geliştirdiği kadar yeni bir ütopyanın içeriğini de geliştirmektir düzene muhalefet. Bu nedenle de muhalifler, siyasi tarihimiz boyunca, düzenin efendilerince vatan hainliğiyle suçlanmışlardır. Bu uğurda cezalandırılmışlar, ezalar ve işkenceler çekmişlerdir. Egemenler muhalif ütopyanın tartışılmasını baştan engelleyebilmek için de bu vatan hainliği yaftalamasına sıkı sıkıya bağlı kalmışlardır. Düzene mi iktidara mı? Bir de iktidar partisine muhalif olmak var. Meseleleri ve siyaseti karşı parti üzerinden kurgulamayı esas alan muhalefet anlayışı budur. Ülkede yaşanmakta olan gerilim de bu türden muhalefetten beslenen bir gerilimdir. Anayasa değişikliği tartışmalarını, onca somut belgeye karşın Ergenekon tartışmalarını yalnızca Ak Parti karşıtlığı veya yandaşlığı üzerinden kurgulamaktır. Ülkedeki muhalefet şu anda yalnızca Ak Parti karşıtlığıyla sınırlıdır ne yazık ki.İktidarı ele geçirmek, iktidarın güç paylaşımından pay almak istemek için yapılan siyasetten beslenen ve hatta bu siyaset tarzıyla var olan partilerin ve partililerin bu kısır siyasete mahkûm kalmalarını anlayabilirim. Benim anlayamadığı şey, düzene muhalif olduğunu iddia edenlerin gele gele yalnızca iktidar partisine muhalefete sıkışmış olmalarıdır. Düzene muhalefet bu seviyeye çekilince de yeni bir ütopya geliştirilememekte gerçek bir düzen değişikliği peşinde olan, çağdaş demokrat, insan haklarına dayalı bir siyaset geliştirilememektedir. O kadar ki, farklı ses veren düzen muhalifleri, bir parti etrafındaki kutuplaşmanın penceresinden “ya onu seç ya beni” sıkıştırmalarıyla karşı karşıyadırlar. Medya muhalif mi? Dördüncü kuvvet olarak önümüze konulan medyanın muhalefet anlayışının iktidar veya yandaşı olduğu partiyle ibaret olmasını da anlayabilirim sonuçta. Çünkü bizim medyamız oldum bittim muhalefet etmekten karşıt partiye muhalefeti anlamıştır. Düzenin egemenlerinden olan, düzenin iktidar gücünün paylaşımcılarından olan medya, her zaman düzene muhalefeti görmezden gelirken, bir partiye muhalefeti olduğundan da fazla abartmış ve öne çıkarmıştır hep. Ya da bir başka taktik olarak düzene muhalefet de medyaca hep iktidara karşıtlık veya yandaşlık seviyesinde ele alınarak yok sayılmaya, algılar saptırılmaya çalışılmıştır. Sonuçta düzene muhalefet ile iktidar partisine muhalefet bu kadar birbirine karışınca, düzen muhaliflerine yakıştırılan vatan hainliği kavramı bile bu kadar ucuzlamış, parti liderleri birbirlerini vatan hainliğiyle suçlamaya başlamıştır. Referandum öncesi şimdi her kes bir kez daha düşünsün: Neye muhalif? Ak Parti iktidarına mı düzene mi?