Şoför Tarık, hangi yıllarda yaşadığı belli olmayan bir zaman diliminde, geceleri uyuyamadığı için bu lanetini paraya çevirmeye düşündü ve en yakınındaki taksi durağına giderek taksi şoförü olmaya karar verdi. Sicilinin de ahlakı kadar temiz olduğunu gösteren belgeleri teslim ettikten sonra arabanın anahtarlarını aldı ve İstanbul kazan o kepçe, direksiyon sallamaya başladı. Yalnız bir adamdı Tarık. Zaten yalnız olmasa geceleri uyuyamadığı için İstanbul sokaklarında görmekten nefret ettiği 'sarhoşları' ve 'fahişeleri' oradan oraya taşımak yerine, koynuna alacağı bir sevgili ile bir şeyler izlemeyi tercih ederdi.
Flört etmeyi de pek becerebildiği söylenemezdi kendisinin. Kafayı muhtarlık seçimlerinde çalışan bir kıza, Sevil'e takmıştı. Sarı siyah damalı arabasını muhtarlık seçim kampanyasının yapıldığı yerin önüne çeker, uzun uzun Sevil'i izlerdi. Bir gün Sevil'i kahve içmeye ikna etti. Kahve sırasında da bir sinema randevusu sözü kaptı.
Randevu, Beyoğlu'ndaki 'Rüya Sineması'nın önündeydi. Dev boyuttaki '2 Süper Film Birden' tabelasının altında buluştular Sevil'le. Kızın aklında bu tür bir film yoktu tabii. Tarık gişeye yönelir yönelmez Sevil söylenmeye başladı ve ayrıldı oradan. Evet, Tarık flörtte pek iyi değildi. İlk buluşmada bir kadının erotik film izlemeye götürülmeyeceğini bilmiyordu.
Tarık'a göre bu 'haksız' olan reddediliş onu oldukça öfkeli biri haline getirmişti. Sokaktaki 'fahişelere ve sarhoşlara' tahammülü giderek azalmıştı. "Bunlara bir ders vermek gerek" diye düşünüyordu ne zamandır. Durakta güvendiği birine gidip iyi bir 'haydar' nereden bulabileceğini sordu. Kendine bir haydar aldı ve evdeki boy aynasında elindeki haydarıyla uzun uzun provalar yaptı.
Bu hikâye bir yerden tanıdık gelmiş olabilir. Haydarlı provanın devamında neler olduğunu merak edenler 1976 yapımı, Martin Scorsese imzalı, Robert De Niro döktürmeli 'Taxi Driver' filmini izleyebilir. Gerçi bugünlerde en son ihtiyacımız olan şey taksi ve taksi şoförleriyle ilgili daha fazla kötü şeyler duymak. Vefa artık sadece bir semt adıysa, iyi taksici de 1995-2003 yılları arasında 367 bölüm çekilen 'Çiçek Taksi' dizisinde kaldı.
TIKLAYIN: Taksicilik ve dolmuşçuluğumuzun tarihi
İstanbul'da 17 bin 395 taksi var. Ve uzun yıllardır bu sayı artmıyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu İstanbul'un taksi ihtiyacıyla ilgili olarak, "Israrla ve inatla tekrar etmeye devam edeceğim ki, düzenlediğimiz, ölçtüğümüz, biçtiğimiz, tasarladığımız ve 5 bin (yeni) taksi ihtiyacı olduğunu bildiğimiz bu şehirde, bunu İBB layıkıyla da işletebilir. Bu bir regülasyon görevi oluşturur. Bu sistem diğer taksileri de bu sisteme çeker ve onları da sisteme katar. Hiçbir zaman esnaf da, şoför de, taksi plakası sahibi de mağdur olmaz. Bu sayede herkes kazanır" demişti ama bu proje, UKOME (Ulaşım Koordinasyon Merkezi) tarafından tam 7 kez reddedildi.
UKOME'de yeni düzen projeleri reddediledursun, rekabetçi bir sistem getirilmedikçe bu bozuk düzen düzelecek gibi görünmüyor. Sadece bu düzen içindeki 'sarı taksi'lerle sınırlandırılan UBER'in alternatif araçlarla çalışabildiği dönemde taksi esnafının nasıl ayağa kalktığı da hafızalarda. "Ya benimsin ya kara toprağın" diyeceğim, ama insanlar senin de olamıyor sayın sarı taksi!
2020'nin Şubat ayında Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmelikten önce UKOME'de mevcut durumda büyükşehir belediyelerinin 11, kamu kurumlarının 10, Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonunun da 1 üyesi vardı. Fakat Resmi Gazete'de yayımlanan "Büyükşehir Belediyeleri Koordinasyon Merkezleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliği" kapsamında UKOME'deki kamu kurumlarının üye sayısı 4 kişi artırılarak 14'e çıkarıldı ve belediye üyeleri azınlığa düşürüldü. UKOME'deki kamu temsilcilerine Milli Eğitim Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı üyeleri de eklendi. Böylece UKOME'deki belediye temsilcilerinin sayısı 11'de kalırken, kamu kurum temsilcilerinin sayısı 14'e çıkarılmış oldu. İBB Başkanı İmamoğlu'nun, mevcut taksi düzenini değiştirmeyi öngören projesini taş gibi bir kararlılıkla peş peşe reddeden UKOME'nin ihtimal hepsi de 'makam araçlı' üye yapısı bu sayın okur. Nitekim İmamoğlu, 7 kez reddedilen projesini "İlgili yerlerden mesajlarınız gelmiştir, reddedeceğinizi biliyorum" mealinde sözlerle oylamaya koyarken, hiç olmazsa 'taammüden çile' halini almış bu düzeni kimlerin koruduğuna dair tarihe kayıt düşüyor.
Covid-19 salgını sebebiyle bir açılıp bir kapanan mekânlar haziran ayında tekrar açıldığından beri İstanbul'da bir kez taksi kaosu yaşanıyor. Her İstanbullunun başına geldiği gibi benim de sayısız taksi maceram var. Ama bunlardan farklı olarak geçen hafta ilk defa birini şikâyet ettim. Bu zamana kadar bir vicdan meselesi yapıp bir insanı 'ekmeğinden etme ihtimali' nedeniyle bu yola başvurmamıştım. Ama görünen o ki taksi müşterileri bir şey yapmadığı sürece bu işin sonu yok. Sosyal medyada ve hatta sokakta büyüyen bir öfke var taksi ve taksi şoförlerine karşı. Yol ve yolcu beğenmemenin yanı sıra 1-2 km'lik yollar için istenen 200-300 (hatta birinin 500 istediğini gördüm) liraların da bu öfkede rolü var.
Ekran görüntüsünde şikâyetin ne olduğunu görebilirsiniz. Hiçbir taksinin yakın mesafe olduğu için yolcu almaması, 'taksimetresiz tarife' ile yabancı turist beklerken yakın olmayan mesafelerde de "çok trafik var" gibi yanıtlar vermesi bir yana, bir de insan hayatını tehlikeye atacak tavırlarla karşılaşmanız işten bile değil. Üstelik hafta sonu olmadığı için o kadar kalabalık bile değildi sokaklar bunlar yaşanırken. İBB Beyaz Masa'nın 153 numaralı telefon numarasını aradım. Gece yarısı olmasına rağmen son derece ilgili davrandılar.
Öncelikle hiçbir şoförün "Ne tarafa?" diye sorma hakkının olmadığını öğrendim. "İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun da bu konuda ne kadar hassas olduğunu" anlattıktan sonra ayrıca tavsiyede de bulundular; "telefonunuzun kamerasını açın ve videoya çekin. Şoföre belli etmenize hiç gerek yok ve yapabiliyorsanız taksinin plakasını da çekin."
Bu arada gizli çekim yapacaksanız bu kaydı İBB'ye göndereceğiniz şikâyet dosyası dışında sosyal medyada ya da başka kişilerle paylaşmamanızı tavsiye ederim. Çünkü gizli çekim yapıp bunu paylaşmak da aslında hukuki açıdan sorunlu.
Telefonu kapattıktan hemen sonra gelen mesajda şikâyetimin kayda alındığı ve başvurumu beyazmasa.ibb.gov.tr'den takip edebileceğimi öğrendim. Ayrıca aynı web sitesinden 153'ü aramadan da şikâyetinizi gerçekleştirebilirsiniz. Elinizde fotoğraf ya da video varsa yine buradan yükleyebilirsiniz.
Birkaç gün sonra başvurumun sonucu geldiğinde biraz hayal kırıklığına uğradım. Çünkü gelen mailde nasıl bir yaptırım uygulandığı yazmıyordu. Sadece "genel denetimlere yön vermesi amacı için ilgili birimlere iletildiği" yazıyordu. Para cezası mı kesildi, çalışma izni mi -mesela geçici olarak- iptal edildi, boşuna mı şikâyet ederek sinirlerimi bozdum, ne oldu?
Twitter'da gördüğüm kadarıyla benimle aynı düşünceye sahip olanların sayısı çok fazla. İlk gelen mailde sonucun ne olduğunu açıkça görmediğiniz için hiçbir şey yapılmamış hissi uyanıyor insanda. Bayramlarda bütün rehbere atılan otomatik mesajlara sinirlenen insanlarız biz, sırf içinde bize özel bir duygu yok diye.
Tekrar 153'ü arayıp bu metnin ne anlama geldiğini ve başvurumun sonucunda nasıl bir yaptırım uygulandığını neden görmediğimi öğrenmek istedim. "153'ün bir şikâyet birimi olduğunu ve yaptırımı başka bir birimin uyguladığı" yanıtını aldım. Yeni bir başvuru formu oluşturarak nasıl bir yaptırım uygulandığının tarafıma bildirilmesini istedim. Burada yeni bir düzenlemeye gidilmesi gerekir, zira sonucunun ne olduğunu göremeyeceğimiz bir şeyi sürekli şikâyet etmek bir yerden sonra anlamsız.
Buraya kadar her şey çok güzeldi. Beyaz Masa'nın bana aktardığına göre; verdiğimiz bilgilerle sürücünün 100 puan üzerinden başlayan 'şoför kartı'na cezalar yansıyor. Bu puanlar kırmızı ışıkta geçmekten, halkın ilettiği tüm şikâyetlere kadar zamanla düşüyor ve sonunda kart iptal edilebiliyor. Ama sürücüye uygulanan cezanın ne olduğuna ilişkin sorumun yanıtı geldiğinde büyük bir hayal kırıklığı yaşadım.
Gelen yanıt şuydu:
"Başvurunuzda yer alan konu ile ilgili İstanbul Büyükşehir Belediyesi Toplu Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü ile görüşülmüştür. Görüşme neticesinde tarafımıza verilen cevap aşağıdaki gibidir: İstanbul genelinde toplu taşıma araçlarına yönelik cezai işlem ve yaptırımlar Belediye kuralları yönetmeliği ve UKOME kararları çerçevesinde belirlenmekte olup Müdürlüğümüz tarafından harici ceza uygulanamamaktadır. Ayrıca bahse konu ihlalleri gerçekleştiren araç ilgilisi veya şoförlerin anlık olarak resim / video v.b. araçlarla delillendirilmesi halinde resen TUDES sistemi üzerinden puan düşümü yapılarak performans siciline işlenir. Bir yıl içerinde 100 hizmet puanı dolduran şoförlerin üç /altı ay boyunca evrakları askıya alınır ve meslekten uzaklaştırılırlar. Anlık ispat durumu mümkün olmayan ihlaller ise değerlendirmeye alınarak gerekli saha denetiminin yapılması ve yapılan genel denetimlere yön vermesi amacı ile öncelikli olarak zabıta birimimizin ilgilisine iletilir."
Benim bu mailden anladığım; elimizde fotoğraf ya da video yoksa hiçbir yaptırım uygulanamadığı oldu. Bunu teyit etmek için tekrar 153'ü aradım ve şu soruyu sordum; "Gelen bu yanıta göre taksi sürücüsüne hiçbir yaptırım uygulanmamış, doğru mu?"
Karşımdaki kişi cevap olarak ısrarla bana gelen maili okudu. Beş altı kere bu devam etti ve en sonunda şunu sordum;
"Beyefendi, elimizde herhangi bir video ya da fotoğraf yoksa hiçbir şekilde ceza uygulanmıyor öyle mi?"
Ve sonunda beklenen yanıt geldi; "EVET!"
Bu kadar şikâyete rağmen şoförlerin nasıl hâlâ bu kadar rahat davranabildiği şaşkınlığım da bu yanıtla birlikte ortadan kalktı. 'Şikâyet' uyarısına karşı taksi sürücülerinin "İstediğin yere şikâyet et" diyerek lastik cavlatmalarının ardında, güvendikleri bir şeyler olmalıydı ki, memleketteki birçok mesele için o 'şey' aynıydı: Cezasızlık kültürü!
Genel olarak taksiciler tarafından aldatıldığımız yetmezmiş gibi şimdi de Beyaz Masa tarafından aldatıldığımı düşünmeye başladım. Bu konuyu neden açıkça belirtmek istemediklerini de anlamış değilim. Anladığım, mevcut mevzuat imkân vermiyor, bu arada İmamoğlu'nun sistemi düzeltme çabası UKOME'de mütemadiyen reddediliyor.
İnsanların yetişmesi gereken bir toplantısı, hastaneye götürmesi gereken bir hastası varken elinde telefonla gizli ya da aleni bir şekilde video kaydı mı alması gerekiyor bu neredeyse mafyatik düzene son vermek için?
Velhasıl… Yaptırımdan yoksun şikâyet mekanizması pek işlemiyor. İBB Başkanı İmamoğlu'nun, bozuk düzeni değiştirme girişimleri UKOME'deki AKP tavrı nedeniyle hayata geçirilemiyor. Peki sonuç? Taksi esnafı İstanbulluları taşımıyor, ama başkasının taşımasını da istemiyor! İnsanlar, sayıları yıllardır artırılamadığı için fiyatı 2,5 milyon lirayı bulan taksi plakası piyasasının rant kıskacında inliyor. Durum bu.