Grafiti, çoğunlukla kamusal bir alanda yer alan duvara, yüzeye çizilmiş, kazınmış veya püskürtülmüş yazı ve çizimlerdir. Bu durumda ilk grafiti örneklerinden biri olarak -arkeologlar bu benzetmeye ne der bilemiyorum ama- Fransa'daki Lascaux Mağarası'ndaki erken mağara çizimlerini gösterebiliriz sanırım.
Paleolitik çağdan bu yana bizim coğrafyada yaşayan vatandaşların duvar yazılarına ve çizimlerine olan ilgileri -estetik kaygı dışında- genelde iç siyasetin karışık olduğu dönemde artmış olabilir. 70'ler 80'ler ve 2013'te gerçekleşen Gezi Parkı direnişi bunun en fazla örneğinin olduğu dönem olmuş olabilir.
Politik sebepleri bir kenara bırakırsak, dünyada duvara çizilen ya da bir beze çizilip duvara asılan tablolar bir dönem yerini halılara bırakıyor. Üstelik bu halılar yerde değil, kimi zaman bütün odayı kaplayacak şekilde duvarlardaki yerini buluyor.
Yerde duran halıyı duvara asmak ilk kimin aklına gelmiş bilinmez ama Avrupa aristokrasisinde bir duvar halınız varsa sınıf farkını göstermenin en fiyakalı yollarından birini elde etmişsiniz demektir.
Geçtiğimiz günlerde Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi'nin davetiyle, müzenin yeni sergisi 'Duvarlar ve Ötesi'ni gezme fırsatı buldum.
Benim halılar konusundaki bilgim Binbir Gece Masalları'ndan çıkan 1992 Disney yapımı 'Alaaddin' çizgi filmindeki uçan halının ötesine geçemez. Ancak kendi uçan halısına atlayıp müzeyi ve sergiyi Binbir Gece Masalları gibi ballandırarak anlatan İstanbul Emirgan'daki müzenin müdürü Dr. Nazan Ölçer bu konuda derya deniz. Dünyada da bu konudaki bilgisine şapka çıkarılan birisi kendisi.
80 yaşındaki Nazan Ölçer gerçekten bizim göremediğimiz bir uçan halıya sahip olmalı, zira Mardin seyahatimiz boyunca yürüdüğümüz yollarda en önden giderek yarı yaşındaki bizleri utandırmayı başardı. Tahtaya vuralım…
Serginin bir bölümünü Nazan Ölçer'in kendi ağzından dinlemek isteyenler aşağıdaki videodan izleyebilir, okumak isteyenler ise anlatılanların bir özetini aşağıda ve devamında da Mardin'de gidebileceğiniz yeni sürpriz bir 'fine dining' restoran önerisini bulabilir.
“…Gel zaman git zaman mağara duvarlarından ev duvarlarına taşınan çizgilerde lüks dokuma denilen goblen duvar halıları epey meşhur oluyor. Goblen aslında François döneminden sonra kurulmuş üç fabrikadan birinin adı. Ama nasıl ki tıraş bıçağı yerine Jilet diyoruz, bu marka da Goblen'in üzerine öyle yapışıyor. Bizde olan kilim dokumaya benzer ve kolay bir teknik bu. Goblenlerde canlı bir hikâye anlatımı yapılıyor. Mesela aşağıda görmüş olduğunuz goblende bir Sezar ve Kleopatra hikâyesi var. Mısırda geçen bir olay bu ama Sezar birdenbire bir Avrupa prensi gibi giyiniyor, onu bekleyen Kleopatra da bir prenses gibi… Burada anlatılan hikâyeler küçük kartuşlarla devam ediyor. Bazen hikâye çoksa iki üç seri halinde devam eder bu halılar ve odanın değişik duvarlarına yerleştirilir. Tabii bu ancak büyük evler ve odalarda olabiliyor. Bütün odayı kaplayan goblen merakı 16. -17. yüzyılda Avrupa'da çok moda evet ama başka bir moda daha var. Dokumaları çeşitlendirmek… Bu dönemde Türk halıların ortaya çıkıp çok talep edilen bir malzeme olduğunu görüyoruz. Bu değişim bize zevkin de dönem dönem değiştiğini gösteriyor. Memlük halılarıyla başlayan moda, Anadolu halılarıyla devam ediyor ve Anadolu'dan Avrupa'ya doğru müthiş bir halı ticareti başlıyor. Mesela asilzadelerden iki büyük aileden biri evlenecekse iki ailenin armaları aynı halıya işlenmesi için sipariş ediliyor. Venedikli tüccarlar çok aktif. Cenevizliler de öyle ama Venedikliliker hem karadan hem denizden müthiş bir halı ticareti yapıyor. Halılar o kadar kıymetli ve pahalı ki yere asla serilmiyor Avrupa'da. O yüzden hep duvardalar. Macera böyle devam ederken moda değişiyor, teknik değişiyor ve birdenbire bunlar gözden düşmeye başlıyor. Sanayi devrimiyle birlikte 18. yüzyılda duvar kâğıtları çıkıyor ve duvar kâğıtları bütün bunların yerini alıyor… Özdemir Altan (1931-) Çağdaş Müzik ve Üç Antik Anadolu Kralı, 1972 Pamuklu, yünlü dokuma İstanbul Radyoevi Daimi Koleksiyonu… Bu sergi için pek çok özel koleksiyon taraması yaptık. Ayrıca Mardin bölgesinden, evlerden, kiliselerden, Ezidi köylerinden halıları bir araya getirdik. İstanbul Harbiye Radyoevi'nde duran ve ziyaretçileri karşılayan Özdemir Altan'ın iki dev duvar halısı ilk defa kurum dışında Mardin'de müzemizde sergileniyor. Vahap Avşar, Belkıs Balpınar, Burhan Doğançay, Gülsün Karamustafa, Zeki Faik İzer, Tulga Tollu ve Gültekin Çizgen gibi sanatçıların geleneksel Türk halılarının dokunduğu metotla gerçekleştirdiği çağdaş halı tasarımları, inanıyorum ki ziyaretçilerimizi şaşırtacak.” Mardin bölgesinden toplanan halılardan biri: Maşallah Bu Geyike |
Sergi 30 Nisan 2023 tarihine kadar salıdan cumartesiye 09.00 – 17.00 arasında Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi - Dilek Sabancı Sanat Galerisi'nde ziyaret edilebiliyor.
Mardin'e kadar gitmişken; yeme içme işine girmeden ve bir iki kilo alınmadan geri dönülmez elbette. Klasik Mardin mutfağını ve restoranlarını dolaştıktan sonra sıra dışı bir deneyim yaşamak isteyenleri Mardin'in eli kulağında ha açıldı ha açılacak olan 'fine dining' restroranı Zamarot 1890'a alalım.
Mardin'i bilenler, mutlaka Cercis Murat Konağı'na gitmiştir. Zamarot da Cercis'in şefi Ebru Baybara Demir'in elinden çıktı. Restoran Doğu Akdeniz mutfağı olarak tasarlandı ve İstanbul'dan tanınan şeflerin imza yemekleri de olacak.
Zamarot'u Ebru Baybara Demir'in kendi ağzından dinlemek ve yan sekmede 'Mardin uçak biletleri' araması yapmak üzere sizi aşağıdaki videoyla baş başa bırakıyorum.
Berna Abik kimdir? 1988 yılında İstanbul'da doğdu. Editörlük hayatına dünyanın önemli şehir dergilerinden biri olan Time Out'ta başladı. Daha sonra Doğan Burda dergi grubu bünyesindeki İstanbul Life dergisinde çalıştı. Son olarak T24 ekibine katıldı; burada editörlük ve video röportajlar yapıyor. |