"Eş Anlamlılar", reddetmek üzerine kurulu bir film. Ülkesine ve ailesine ilişkin, belleğindeki kötü anıları reddederek pek çok üçüncü dünya aydınının düşlerinde cennet olarak kabul ettiği Batıya, onun kültür başkenti olarak nitelendirilen Paris'e sığınan genç Yoav'ın (Tom Mercier) öyküsünü anlatıyor yönetmen Nadav Lapid, kendi yaşamından da izler taşıyan ve 69. Berlin Film Festivali'nde "Altın Ayı"yı kazanan filmiyle. Nadav Lapid'i, okuyucularımız 2018'deki Filmekimi'nde gösterilen "Anaokulu Öğretmeni" filminin özgün versiyonunun yönetmeni olarak anımsayabilir.
Paris'e ülkesi İsrail'den adeta sığınırcasına gelen, kimin tarafından bırakıldığı anlaşılamayan anahtarla girdiği boş ve büyük dairede duş alırken eşyaları çalınan, üşüdüğünden banyoda yıkanırken hipotermiye giren genç adamı, daha önce yardım için zillerini çaldığında korkudan kapılarını açmayan Emile (Quantin Dolmaire) ve sevgilisi Caroline (Louise Chevillotte) bularak üst kattaki evlerine getirirler. Zengin bir işadamının oğlu olan ve rantiye yaşamı süren Emile, bu acılı öyküleri olan Yahudi gencine hemen ısınır. Yoav, onların birlikte kalma tekliflerini kabul etmez.
Küçük ve bakımsız bir dairede yaşamaya başlayan ve parasızlıktan her gün market işi paketlenmiş makarna, krema ve domates sosu yiyen Yoav, çaresizlikten bir süre Konsolosluk'ta güvenlik elemanı olarak çalışır. Yağmur altında kuyrukta bekleyen insanları içeri almaya kalkınca apar topar işten atılır. Daha önce tanıştığı ve yakınlık kurduğu Fransızlar olan marjinal sevgililerden Emile umutsuz bir yazardır, Caroline ise konservatuar orkestrasında obua çalmaktadır. Yoav, parasızlıktan bir fotoğraf sanatçısına çıplak pozlar da verir. Emile, Yoav'ın ülkesine ve geçmişine dair anlattıklarıyla ilgilenmekte, onun öyküleriyle 42 sayfa yazıp tıkandığı romanına alternatifler aramaktadır.
Yoav, çaresizce ve pek çok "eşanlamlı" nedenden ötürü nefret ettiği ülkesi İsrail'den kaçarak, Fransa'ya, onun başkenti Paris'e sığınmaya ve meşhur mezarlığı Père Lachaise'e gömülmeyi istese de, bu Batı başkentinde öteki olmaktan kurtulamaz. Filmin finalinde, göçmen olmak için yaptığı başvuru sırasında yaşadığı katı Fransız asimilasyon politikası, kendisine evlenme teklif eden Caroline'in, bir konserin arasında Yoav'ın kendisini zor duruma düşürmesi nedeniyle onu aşağılayarak verdiği tepki ve yaşadığı tüm olumsuzluklara Yoav tepkisini şu sözlerle açıklar: Beni kaderi mühürlü bir ülkeye geri yolluyorsunuz! Yoav onlar için, anlamını kaybettikleri yaşamlarındaki can sıkıntısını hafifleten bir eğlencedir aslında...
Yönetmen Nadav, öyküsünü anlatırken modern sinema dilinin olanaklarını kullanmış. Diğer yandan Yoav'ın yaşadığı trajik çelişkilerle empati sağlayamazsanız, Eş Anlamlılar izlenmesi kolay olmayan bir yapıt. Kopuk kopuk gelişerek, öyküsel bir bütünlük taşımadan zaman içinde geri dönüşlerle öyküsünü anlatan filmin ana karakteri Yoav, yönetmen Nadal'ın temel enstrümanı; ana karakteri gibi yönetmen Nadal'ın da hem kendisi hem de ülkesinin, varolma mücadelesiyle ilgili soruları var.
Nadal, bu bağlamda da 2. Dünya Savaşı döneminde, Naziler tarafından yapılan soykırımda (Holokost) genel olarak Yahudileri yalnız bırakan ve ötekileştiren Batıyı ve onun bilinçaltını da sorguluyor ve Batının çürümüşlüğüne ilişkin eleştirilerini de öne çıkarıyor Altın Ayı'lı filmiyle. Bu bağlamda idealize ettiği ve yeni bir yaşam ideali olarak gösterdiği Fransa'nın, ana karakteri Yoav'ı çeşitli şekillerde ötekileştirmesini bilinçli olarak kullanıyor. Nadal, bu diyalektik sorgulamayla Batının da kendisiyle yüzleşmesini istiyor.
Eş Anlamlılar, geçtiğimiz yüzyılın en büyük trajedilerinin başında gelen Yahudi soykırımının yarattığı travmaları, farklı bir yaklaşım ve yüzleşmeyle yansıtmaya çalışan bir film. Aynı zamanda büyüteci kendisine ve ırkına da çeviren yönetmen Nadav'ın filmi Fransız, İsrail, Alman ortak yapımı. Müziğin etkisinin belirgin olarak öne çıktığı filme, görüntü yönetmeni Shai Goldman'ın görüntülerinin önemli katkılar sağladını belirtelim... Yönetmen Lapid'in, kazandığı Altın Ayı'yı filmin kurgusunda da çalışan, "en yakın sanatsal ortağım" dediği ve yaşamını yakın zamanda kaybeden annesi Ara Lapid'e ithaf ettiğini de ekleyelim.