İnsanoğlu dünyada primat olarak varolduğu yıllardan insanımsı bir sürece "evrildiği" aşamada, içinde diyalektik olarak da taşıdığı kötücül gücü, iyiliğin önüne geçirmiş; doğayı ve yaşamı eşitlikçi olarak paylaşması gereken diğer canlıları köleleştirmeye ve yok etmeye başlamıştır. Günümüzde bu süreç insanlığın yaşamını radikal anlamda etkilerken, güç adına yapılan savaşlar ve doğanın hızlanan tahribatı, küresel ısınma gibi sonuçlar yaratarak dünyada canlı yaşamını yok etmeye aday görünüyor.
Çocukluk masum ve yalın bir dönemdir. Kendi cinsin tarafından büyütülmesen de, seni büyüteni anne kabul edersin. "Malefiz: Kötülüğün Gücü", insanla hayvan arasında oluşabilecek güven ve sevgi iklimin ipuçlarını, ismiyle tenakuz yaratan bir güçle barındırıyor. Günümüzün hoyrat, savaş ve terörle örüntülü dünyasına ise masalsı ve düşle gerçeğin iç içe geçtiği atmosferiyle koltuğunuzda keyifli bir zaman geçireceğinizi vadederek, zaman zaman da göz pınarlarınızı nemlendirerek düşsel olsa bile bir alternatifin olabileceği mesajını iletiyor.
Sinema tarihinin "fatal attraction" oyuncularının başlarında gelen Angelina Jolie, düşle gerçeğin birbirine karıştığı "Malefiz" serisinin klişelerle donatılmış ikinci filminde, zümrüdü anka kuşunun güçleriyle donatılmış insanımsı ama boynuzlu ve kanatlı Malefiz'i başarıyla canlandırırken, kızı Aurora'yı canlandıran Elle Felling ise ondan rol çalamıyor. İlk filmde başına gelen kötü olaylardan dolayı, kötücül ve şeytani bir cadı olarak karşımıza çıkan Malefiz, aslında Uyuyan Güzel'in (Sleeping Beauty-1959) kötü cadısından adını alsa da, ikinci filmin kötü karakteri değil. Diğer yandan gene bir kadın karakter olan Kraliçe Ingrith ise, yeni filmde kötücül olma bağlamında Malefiz'den rol çalıyor.
Birbirine sınır komşusu olan iki krallıktan sihir krallığının lanetlenmiş perisi Malefiz, ilk filmde bebekken bulup kızı gibi büyüttüğü Aurora'yı (Elle Felling) ülkesinin kraliçesi yapmıştır. Genç ve güzel bir kadın olan Aurora, komşu ülkenin yakışıklı ve barış yanlısı Prensi Philip'e aşık olmuştur. Aorara'ya evlenme teklif eden Philip, olumlu cevap alır ve babası Kral John (Robert Lindsay) ve annesi Kraliçe Ingrith (Michelle Pfeiffer)'in tanışmak için, Malefiz'le genç prensese yemek davetini iletir. Malefiz ve Kraliçe Ingrith arasında, geçmişe dayanan bir nefret ve intikam ilişkisi vardır. Buluşma başlarda nezaket sınırları içinde görünse de, çok geçmeden ihtiraslı Kraliçe Ingrith'in Malefiz'in sihirli ülkesinin halkını ve insanların şiddetinden yer altında yaşamak zorunda kalan Malefiz'in türdeşi kuşları yok etmek için bir saldırı planı yaptığı ortaya çıkar.
Disney'in yapımcılığını, Joachim Ronning'in yönetmenliği yaptığı Malefiz: Kötülüğün Gücü, büyülü dünyasını special effect'lerden destek alarak inşa ediyor. Reel dünyayla anime edilmiş unsurların iç içe geçtiği filmin başarısındaki öncelikli rol, special effects ve visiual effects'lerin yaratıcılarında. Bu bağlamda Malefiz'in ilk versiyonunu özel efekt tasarımcısı Robert Stromberg yönetmişti. İkinci filmde dile kolay efekt kategorilerine 370'den fazla kişinin emeği geçmiş.
Malefiz: Kötülüğün Gücü, çocukların dünyasına yakın duran bir film imajı oluştursa da, aslında mesajları büyüklere yönelik. Bu bağlamda çocuk dünyasının önde giden masalcısı Disney, Malefiz'in ikinci versiyonunu büyüklere yapmış görünüyor. Yönetmen Ronning, öyküsünü anlatırken insanoğlunun hayvanları hobi kapsamında katletmesi olan "avcılık" eylemine de göndermelerde bulunuyor, filmin ana unsurlarından kuşların demir bilyelerle vurulmasının yarattığı dehşeti, düşsel bir filmin satır aralarında, bilyelerin acısını etimizde hissettiriyor. Tam bir görsel şölen olarak tanımlanacak film, içindeki toplumsal içerikli mesajları barındırmasa, sıkıcılığın tuzağına da düşebilir.
Filmin öyküsünü anlatmasında, görsel efektlerden alınan destekle yaratılan atmosferin önemli olduğunu belirtirken, dünya sinemasının iki star kadın oyuncusu Angelina Jolie ve Michelle Pfeiffer'ın aynı filmde bir araya geldiklerini ve filmin en etkili oyunculuk performanslarını oluşturduklarını vurgulamak lazım.