Kendisini, daha çok hukuk literatüründe hiç olmayan ve neye benzediği belli olmayan "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi"nin mucidi, teorisyeni ve anlatıcısı olarak biliriz. Kimden bahsettiğimi anladınız değil mi? Evet, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkan Vekili Mehmet Uçum'dan.
Peki Mehmet Ucum neden birden gündemimize girdi? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili hukuksuz karara karşı verdiği "Yerel Mahkemenin kararı, yürürlükteki hukuka uygunluğu açısından bakıldığında, muhtemelen onaylanır" şeklindeki mütalaası ile bir anda kendisinin Ceza Hukukuna ilişkin bilgilerini öğrenme şansımız oldu.
İmamoğlu kararının hukuksuzluğu tartışmalar yaratmışken gündeme gelen Mehmet Uçum'un, kararın muhtemelen onaylanacağına yönelik mütalaası, Türkiye'nin saygın Ceza Hukukçuları ile aynı zamanda 2005 tarihli 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun teorisyenleri olan Adem Sözüer ve İzzet Özgenç'in "suç oluşmaz" mütalaaları karşısında hiçbir hukuki bir değeri olmasa da peşinen söylemek gerekir ki siyasi olarak anlamı büyüktür. Kararın da siyasi olduğu düşünülürse anılan bu mütalaanın anlamının ve öneminin daha da fazla bulunduğu ortaya çıkacaktır.
Bilindiği üzere, Hukuk Politikaları Kurulu Başkanı, Cumhurbaşkanı'dır. Mehmet Uçum ise Kurul'un Başkan Vekilidir. Dolayısıyla yapmış olduğu tüm faaliyetleri Cumhurbaşkanı adına yapmaktadır. Bundan hareketle, Mehmet Uçum'un "muhtemelen onaylanır" sözünün, sayın Cumhurbaşkanı tarafından söylenmiş olduğunu kabul etmek gereklidir.
Görevleri arasında, yargı sisteminin adil, hızlı ve etkin şekilde işlemesi için politika önerileri oluşturmak olan Hukuk Politikaları Kurul'u, Mehmet Uçum'un bu mütalaası ile sanırım yargı sisteminin hızlı (!) işlemesi için bir mütalaa vermiş oldu. Yoksa adil ve etkin yargılama vurgusu yapmış olsaydı, yargılamanın yapıldığı mahkeme hakiminin "Doğal Hakim İlkesi"ne aykırı olarak neden görevden alındığının, savunmanın delillerinin neden toplanmadığının, mahkemeye atanan hakim ve savcının siyasi iktidar ile olan politik yakınlıklarının açıkça ortaya konulmalarını sorun etmesi gerekirdi ancak gelinen noktada bunu sorun etmediğine göre vermiş olduğu mütalaa ile hedeflediği amacın, kararın hızlı bir şekilde onanmasından ibaret olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Her ne kadar uygulanmasa da, Anayasa'nın 138/2. maddesine göre, hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gösteremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Peki ne oldu da şimdi, Anayasal bu hükme rağmen, sayın Cumhurbaşkanı Hukuk Politikaları Kurulu Başkan Vekili tarafından mahkemelere tavsiye ve telkinde bulunulmuş oldu? Gerçi bu yaşanan, ne ilk ne son örnektir. Hatırlanacağı üzere, daha öncesinde de Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala dosyalarında AİHM kararları, Enis Berberoğlu dosyasında Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararı da bizzat sayın Cumhurbaşkanı'nın tavsiye ve telkini ile uygulanmamıştır.
Bir yargı kararı, hukuka ve vicdana uygun olamayınca tavsiye ve telkine ihtiyaç duyulmaktadır. Aksi halde ise, böyle bir şeye ihtiyaç duyulmamaktadır. Mehmet Uçum ile, kararı veren hakimin, TCK'nın 125. maddesinde olmayan fıkraya dayanılarak cezalandırma kararı vermesini, alt sınırdan uzaklaşma gerekçesini, daha esaslı olan TCK'nın 126-129. maddelerindeki matufiyet ve sözün hakaret olup olmamasını tartışmaya gerek var mıdır sizce? Tabii ki gerek yoktur.
Ne yazık ki, araçsallaştırılan yargı ve her zaman kullanılmaya elverişli yargı mensupları ile siyaset dizayn edilir; muhalifler, Balyoz dosyası, Ergenekon dosyası, Oda TV dosyası ve Cihaner dosyası gibi dosyalar ile saf dışı bırakılır hale gelindi. Süreç bize bir benzerini yaşatıyor.
Mehmet Uçum'un Devlet Bahçeli ile aynı anlama gelen konuşmasına da bir paragraf açmak gerekiyor. Ne diyor Uçum "Öte yandan sanki verilen karar kesinmiş gibi sanki hemen siyasi yasak verilmiş gibi bu kararı istismar eden dış ve iç çevrelerin hangi hesaplarla hareket ettiğini de dikkate almak gerekiyor."
Şimdi bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyeceksiniz, yukarıda karar onaylanır derken şimdi durun daha karar kesinleşmedi ne bu telaş, diyor. Sen söylüyorsun ya, biz de önceki yargılamaların sonucunu biliyoruz ya... Sonra gerçekten merak ediyorum yüce Türk yargısını kontrol edip operasyonel olarak kullanan iç ve dış güçler kim? Her şeyi bilen Sayın Uçum bunu da biliyordur sanırım.
Tüm bu mühendisliğin içinde unutulan tek şey ise adına karar verilen "millet"tir. Öyle hakimler kararlarını Türk Milleti adına verir sözünü kararın üstüne yazmakla bu hukuksuz kararın millete mâl edilmesi mümkün değildir. Türk Milleti, yaşanan bu hukuksuzluklara karşı en güzel cevabını seçimlerde verecek, bu karar, hukuksuzluğu ve vicdansızlığı ile yargı tarihine kara harflerle yazılacaktır.