Türkiye’de 2008 yılında bir yasa değişikliği yapıldı. Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un kimi maddeleri değiştirilerek yurtdışında ikamet eden TC yurttaşı seçmenlerin, bulundukları ülkelerde oy kullanabilecekleri karara bağlandı. Bununla meşgul olmak üzere bir de “Yurtdışı İlçe Seçim Kurulu” oluşturuldu, gerekirse birden fazla yurtdışı ilçe seçim kurulunun da vücuda getirilebileceği hükme bağlandı.
Türkiye’de yıllardır -çoğu ülke dışında yaşayan- seçmenlere gümrük kapılarında oy kullanma hakkı tanınıyor. Şans eseri seçimden önceki birkaç ay içinde bir sınır kapısı veya havalimanından yolu geçen seçmenler, YSK’nın seçime katılmasına izin verdiği partilerin yer aldığı pusulalarda oy kullanabiliyorlar. Bağımsız adaylara ise oy veremiyorlar tabii.
Şimdi aynı mantıkla yurtdışındaki milyonlarca TC vatandaşı seçmene oy kullandırılacak. Kanun 2008’de çıktı, ancak altyapı hazır değildi ve söz konusu uygulama 2011’de hayata geçemedi. Ancak bundan sonraki genel seçim, Cumhurbaşkanı seçimi ve referandumlarda “gurbetçilere” oy verdirilecek.
Bu uygulama seçim sonuçlarına ciddi oranda etki edecek gibi görünüyor. YSK Başkanı Ali Em 2011’de sadece Almanya’da 1.3 milyondan fazla seçmenin yaşadığını açıkladı. Lakin uygulamada adaletsiz bir taraf da bulunuyor. Kanun, oy pusulalarında sadece seçime katılan partiler yer alır ve yurtdışı seçmenler sadece siyasi partilere oy verebilirler diyor.
Yani yurtdışında bağımsız adaylara oy verme imkânı yok.
Yurtdışında kullanılan oyların yurt genelindeki oylara serpiştirilmesi de gümrük oyları için uygulanan yöntemle olacak. Önce yurtdışından gelen oylar ülke genelindeki oylara eklenecek ve her partinin toplam kaç oy aldığı belirlenecek. Sonra, her bir seçim çevresindeki toplam oy, yurtdışından gelen oyların yurtiçindeki oylara oranı ne ise, aynı oranda arttırılacak.
Söz gelimi ülke içinde 40 milyon oy var, ülke dışından da 2 milyon oy geldi. Dışarıdan gelen oy yurtiçindeki oyun yüzde 5’i. Buna bağlı olarak her seçim çevresindeki (Bolu, Isparta, Bitlis, Maraş, İstanbul 2. Bölge, Ankara 1. Bölge vb.) toplam oy da ayrı ayrı yüzde 5 arttırılacak. Kars’ta 100 bin geçerli oy varsa, bu 105 bine çıkacak.
Son olarak, yurtdışından gelen oylarda hangi partinin yüzde kaç oyu varsa, bu “artı oy”da da aynı oranda payı olacak. Diyelim ki “gurbetçilerin” yüzde 65’i AKP’ye oy verdi, az önceki Kars örneğindeki ek 5 bin oyun yüzde 65’i AKP’nin olacak.
Bu pek çok açıdan sakıncalı bir sistem. Düsseldorf’tan, Frankfurt’tan, Londra’dan, Lyon’dan, Los Angeles’tan vs. gelen oylar Malatya’nın, Kastamonu’nun, Edirne’nin, Van’ın kendine has aritmetiğini bozacak. Bu kanun seçimlerin genel ve eşit oyla, adil biçimde yapılmasına engeldir deyip Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusunda bulunsanız yeridir.
Asıl fecaat, pek çok bağımsız adayın gereken oyu aldığı halde onların yerine AKP, CHP ve MHP adaylarının seçilecek olması. Gümrüklerde oy kullanan seçmen sayısının “devede kulak” olmasına rağmen gümrük oylarının bile bu tür sorunlara yol açtığı görüldü. 2007’de DTP’li bağımsızlar Hakkâri’den 2 milletvekili çıkaracakken gümrüklerden Hakkâri’nin payına düşen oylar yüzünden, bu 2 kişiden birinin yerine AKP’nin ikinci sıra adayı 45 oy farkla milletvekili seçildi.
Şimdi 2 ila 3 milyon arasında bir oyun yurtiçindeki oylara aynı metotla boca edildiğini düşünün. AKP ve BDP’nin çekiştiği pek çok ilde AKP bu sayede “hak ettiğinden” fazla vekil çıkaracak. Kabaca bir tahminle bu sistemin BDP’ye 5 ila 10 arasında vekile mâl olması ihtimal dâhilinde.
Peki ne yapılmalı? En temiz çözüm, yurtdışı oylarını memleketteki oyların üzerine dökmemek, yani bir yurtdışı seçim çevresi kurmaktır (bu söz gelimi 5 milletvekilinden oluşabilir). Ülke dışındaki seçmenlerin verdikleri oylarla da bu 5 vekillik partilere dağıtılabilir.
Ancak bir şeyi unutmamak gerekiyor. Anayasa Mahkemesi 1995’te 100 kişilik “Türkiye Milletvekilliği” ile ilgili yasayı iptal ederken şu gerekçeleri göstermişti: Milletvekilleri belirli bir seçim bölgesiyle bağlantılı olmalıdır, seçilmelerinden sonra partilerin onları şu veya bu ille ilişkilendirmesi Anayasa’ya aykırıdır ve Türkiye Milletvekilliği diğer vekilliklerden farklı bir kategori gibi olmuştur, bu olmaz.
Dolayısıyla, “Yurtdışı Milletvekilliği” diye bir şey düzenlenecekse, 1995’teki karar nazara alınarak, Anayasa’nın 75. ve 80. maddelerinin de değişmesi gerekecektir. Yalnızca seçimlerle ilgili kanunları değiştirmekle olmaz.
BDP için olasılıklar şunlardır:
2015’e kadar bir atılım yaparak oy oranını yüzde 10’un üzerine taşıması ve seçimlere parti olarak katılması, böylece Avrupa’da yaşayan Türkiyeli Kürtlerin de oylarını alabilmesi.
Bir sonraki seçime kadar yüzde 10 barajının düşmesi veya kaldırılması, böylece gene seçimlere parti olarak katılabilmesi.
Barajı geçecek bir partiyle seçim ittifakına gitmesi, BDP’lilerin o parti listelerinden aday olması.
40 yerine 35 veya 30 milletvekili çıkartmayı içine sindirmesi.