D_Masthead_970x250

İnter-galaktik darbe lobisi BBC ile el ele

Büyüyen, gelişen, git gide bir küresel güce dönüşen Türkiyemiz üzerinde 31 Mayıs’tan beri oyunlar oynanıyor biliyorsunuz

Büyüyen, gelişen, git gide bir küresel güce dönüşen (ve bu yüzden komşuları ve AB ile ilişkileri kötüleşen – biz buna diplomaside ‘çekememe etkisi’ deriz) Türkiyemiz üzerinde 31 Mayıs’tan beri oyunlar oynanıyor biliyorsunuz.

Sokaklarda bir takım insanlar var; kâh parklar kamunundur deyip bir parkta çadır kuruyorlar, kâh bir meydanda öylece duruyorlar, kâh polise karanfil uzatıyorlar. Ondan sonra da vay efendim polis neden insanların kafasını hedef alarak biber gazı mermisi atıyor, niye tazyikli suya yakıcı kimyasal katıyor, niye revire gaz bombası sallıyor…

Bunlara en iyi cevabı 10 buçuk yıldır olduğu gibi gene Başbakan Erdoğan verdi. “Bunlar” kelimesini boşuna kullanmadım, onlar bunlardır. Yani millet değildir. Millet, AK Parti mitingine gidenlerdir. Bunları tanımlayacak en iyi sözcük ise, Başbakan’ın da söylediği gibi, “bunlar”dır. Bunlar.

En iyi cevabı Erdoğan verdi dedik. Aslında her gün ortalama 3-4 kez veriyor. Şimdi hangi birini burada alıntılasak… Ben mesela en son bikinili cevabı beğendim. Kendisi çok tutarlı bir konuşmacı olduğu için bikininin ardından lafı Bodrum’a da getirdi, Bodrum’da yatta tatil yapan sosyalistleri eleştirdi. Sosyalistlere yapıcı eleştiriler yönelten, karşısında daha iyi bir muhalefet görmek isteyen Erdoğan, 1930’da Serbest Fırka’yı kurduran Gazi Mustafa Kemal’i anımsattı.

Neyse, yazının konusu her iki anlamıyla da bunlar değil. Bunlar, iki kaz güdemeyen CeHaPe’nin bile sokaklara dökebildiği Twitter kullanıcıları. Ben bunlara değil, bunların ardındaki güçlere odaklanmayı öneriyorum. Tam da bu noktada Ege Kayacan’ın kaleme aldığı önemli yazıyı dikkatinize sunmak istiyorum.

Tabii Yiğit Bulut, N.Bengisu Karaca gibi entelektüeller de süreç boyunca zihnimizi açan analizler yaptılar ama Kayacan’ın yazısının iki önemli özelliği; ziyadesiyle derli toplu ve cesur olması. Kayacan kimsenin söylemeye cesaret edemediği gerçekleri haykırdığı yazısında “bunlar”ı sokaklara döken şeylerin ipliğini pazara çıkarıyor. Şöyle çıkarıyor:

--- Topçu Kışlası muhtemel uzaylı istilasına karşı insanlığı korumak üzere projelendirilen gizli bir savunma şeysi.

--- İnter-galaktik darbe lobisi bu üssün inşasını engellemek için tüm kozlarını masaya (sokaklara) sürmüş durumda. Bunun da farkında olan AK Parti iktidarı, 1960’ların başında uzaylılar tarafından bacakları yenen merhum ABD Başkanı Kennedy’e atıfla “Erdoğan’ı yedirmeyiz” diye bir kampanya başlattı. (Bu kampanya “bunlar” nezdinde olmasa da millet nezdinde büyük teveccüh gördü)

--- Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın 13 Haziran tarihli Vatan gazetesinde çıkan “uzay gemisi yapmamızı engelliyorlar” sözü, işte söz konusu büyük resim mucibince verilmiş bir demeç. Kayacan’ın yazısında, duran adam eylemlerini başlatanın da insan değil bir uzaylı robotu olduğu kanıtlanıyor. Evet, şimdi büyük resim iyice belirginleşti değil mi…

Bakan Çağlayan, Vatan muhabirine “28 Şubat ve 27 Nisan olmasaydı bugün Türkiye uzay gemisi yapardı” derken en ufak bir abartmada bulunuyorsa n’olayım. İnter-galaktik darbe lobisi evvela Türkiye’deki uzantılarını devreye soktu. Neyse ki Ergenekondu Balyozdu, AK Parti ve ona destek veren “özgürlükçü bunlar” (“bunlar”ın ılımlı kanadı) uzaylıların iç destekçilerini hezimete uğrattı.

Sıkılmadınız değil mi… Yazı asıl şimdi ivme kazanıyor.

İç işbirlikçileri hüsrana uğratılan inter-galaktik darbe lobisi, faiz lobisini devreye soktu. Faiz lobisi, gene Dünyalı olan ama Türkiyeli olmayan işbirlikçilerden oluşmaktadır.

Biliyorsunuz AK Parti neredeyse 11 yıldır iktidarda. Bazıları diyor ki; BDDK Başkanı’nın geçen yılki açıklamasına göre yabancıların Türk bankacılık sektöründen aldıkları pay yüzde 41, İMKB’nin de yüzde 65’i yabancılara açık. Ve bunlar hep AK Parti döneminde oldu diyorlar.

Yani şunu demeye getiriyorlar; Türkiye ekonomisinde faaliyet gösteren finans-kapital (namı diğer faiz lobisi) AK Parti döneminde ihya oldu, neden AK Parti’ye zarar vermek istesin?

Çok özür dilerim sevgili okurlar, ama halt etmişler. Bunlar hep tarihimizi bilmemekten kaynaklanıyor. Muhteşem Yüzyıl dizisinde tarih doğru dürüst anlatılmayınca işte böyle oluyor.

Osmanlı Devleti de 16. yüzyıldan itibaren Avrupa devletlerine kapitülasyonlar verdi, buna rağmen günü gelince o devletler Osmanlı’nın köküne kibrit suyu dökmedi mi? Faiz lobisi AK Parti iktidarında servetine servet katmıştır, çünkü AK Parti (bu parti aynı zamanda milletin temsilcisidir biliyorsunuz) düşmanım bana yakın olsun demiştir. Düşmanıma yakın olayım demiştir (alkoliklerin anlayacağı bir örnek vereyim; Ağustos 1939’daki Sovyet-Alman Paktı gibi).

AK Parti faiz lobisini ihya etmiştir, çünkü amacı bu lobinin dikkatini dağıtarak, kendine yakın tutarak, günü gelince saldırıya geçmektir. Bildiğiniz hilal taktiği!

AK Parti iktidarının tek hatası, hilal taktiği uyarınca saldırıya geçemeden ilk hamleyi faiz lobisinin yapmış olmasıdır. Ama Erdoğan gene de bu saldırıyı atlatacaktır.

Türkiye güçlü bir devlettir, faiz lobisinin saldırısı altındaki bir diğer devlet olan Brezilya “bana faiz lobisi saldırıyor” diyemezken, hatta cumhurbaşkanları ezik ezik göstericilerin sözde demokratik tavrını överken; Başbakan Erdoğan ve başarılı bakanlarımızdan Egemen Bağış, Brezilya’ya da aynı illetin musallat olduğunu belirtmiş, bizden binlerce km ötedeki bu ülkenin de savunmasını üstlenmiştir.

Faiz lobisinin masaya sürdüğü kartlardan biri de BBC’dir. Neyse ki galaksiler çapında olmasa da dünya çapında medar-ı iftiharımız olan NTV adlı HABER kanalımız, BBC Türkçe’nin Türk medyasına kara çalmak için hazırladığı programı sansür ederek vatanperverliğin gereğini yerine getirmiştir.

“Bunlar” bir süredir NTV’nin sahibinin Erdoğan önünde eğildiği fotoğrafı sosyal medyada paylaşarak sözüm ona bir şeyler demeye getiriyorlar. Aralarında NTV’nin kapısına dayanıp “parası neyse verelim doğru dürüst habercilik yap” diyenler bile oldu. NTV bir an boş bulunup peki deseydi, o para faiz lobisinden gelecekti. NTV de böylece uzaylıların güdümüne girecekti. Allah korudu.

“Bunlar”ın şunu iyi bilmesi gerekiyor: NTV’nin sahibi Erdoğan’ın değil, milli iradenin önünde eğilmiştir. Aynı eğilme işlemini ekranda Oğuz Haksever yapmaktadır (bazılarının dediği gibi onun adı AKsever değil, Haksever’dir!). O da aslında milletin egemenliği önünde eğilmektedir. Siz Boğaz’a karşı viski içenler ne anlarsınız… Eminim adı geçen iki beyefendi Halkalı’daki TOKİ konutlarında viski içiyor, hem de en adi markadan.   

Ekranda püskürtülen BBC, saldırısını Twitter’dan sürdürdü. Ama orada da karşısına 11 harfli bir dev çıktı: Melih Gökçek.

Lüzumsuz ve tehlikeli işlerle uğraşan bir anakent belediye başkanı imajını sırf vatan millet düşmanlarının aklını karıştırmak, onları beklemedikleri yerden vurmak için kasten ve bizzat inşa eden Gökçek, BBC çalışanı Selin Girit’in şu tweet’indeki vatana ihaneti pat diye tespit etti:

“#Yoğurtçu forumundan bir öneri: Duran adam değil, durduran adam olalım. Ekonomiyi durduralım. Tüketmeyin. Altı ay tüketmeyin. Dinleyecekler”

Bazı aklı evveller şimdi diyecek ki; gazeteci kimliğiyle bulunduğu bir toplantıda dile getirilen görüşü aktarmış, ne var ki bunda? Hatta bu kendi görüşü de olabilirdi, öyle olsaydı bile ne olacaktı..?

Sorarım size; büyüyen, gelişen, kalkınan Türkiye’de ulusal medya bile gereken özveriyi gösterip “bunlar” sokağa döküldüğünde penguen belgeseli ve gurme programı yayımlarken; Türk adı, Türk kanı, Türk ismi taşıyan bir gazetecinin de haberciliği ikinci plana atması gerekmez miydi? Gerekirdi. Atmıyorsa, işin içinde bit yeniği (BBC) vardır.

Büyüyen, gelişen, bölgesel güç olan Türkiye’de hepimize özveride bulunma sorumluluğu düşmektedir. Bunu 3 yıl önce bir işçi sendikasının genel kurulunda konuşan Enerji Bakanı Taner Yıldız güzel özetlemişti: “Bizler gelişmekte olan Türkiye olarak mutlaka yeri gelecek 16-18 saat çalışabileceğiz. Değişimi iyi idare edebilmek adına bunu mutlaka yapmak lazım”.

İşçiler, Yıldız’ın lafını dinleyin. Dinlemezseniz, “bunlar”a uyarsanız, sonunuz genç işçiler Mehmet Ayvalıtaş ve Ethem Sarısülük gibi, öğrenci Abdullah Cömert gibi, Ankara’da bir dershanede temizlik işçisi olarak çalışırken biber gazı yüzünden kalp krizi geçirerek ölen İrfan Tuna gibi olabilir.

“Bunlar”a uyarsanız, bu iktidar yıkılır.  

   

İlgili İçerikler