Behzat Ç. öyle iyi bir karakter ve Erdal Beşikçioğlu o kadar iyi oynuyordu ki...
Sanki bizler artık Beşikçioğlu ne oynasa Behzat Amirimize benzeteceğiz, ondan benzerlikler bulacağız.
Ve Kanal D’de yayınlanan yeni dizisi Adı Efsane’deki öğretmen karakterinde, Behzat’tan izler buluyoruz.
Jestler, mimikler, replikler... ‘Ne ayaksın lan sen’ler
Yaklaşık 14 yıl önce Beyaz Gölge dizisinden TRT 1 için Koçum Benim uyarlanmıştı. Oradaki koç rahmetli Tarık Akan’dı. Bizim nesil iyi bilir izlerdi bu diziyi...
Şimdi Tarık Akan’ın oynadığı Koç Can, aklıma epeyce geliyor Beşikçioğlu’nu izlerken. Bir Tarık Akan geliyor, bir Behzat Ç.
Ama Beşikçioğlu tabii ayrı bir dil de yaratmış Koç Tarık’ta, döktürüyor...
Yine karşımızda travmatize bir karakter var. Yine bir kaybın travmasını yaşıyor ama bu kez kızı değil karısının. Dibe vurmuş ve ilk bölümde sıçramasına başlayan bir karakter.
Nasıldı Dövüş Kulübü sözü: “Dibe vurmadan özgür olamazsın.”
Koç Tarık ve kızları dizinin başrolü elbette tartışmasız, ki bir oyunda başrol olmak en çok görünen olmak demek değil, hikayeyi yöneten ve yönlendirendir.
Benim ilk aklıma yine Adı Efsane’de olduğu gibi bolca sınıf çatışmasının yaşandığı Arka Sıradakiler dizisi geliyor. O da lise dizilerimizden en başarılılarındandı. Çatışmalar arasında sınıf çatışması en efsane olanıdır, buradan çok malzeme çıkar...
Hem komedi hem dramı harmanlayanlarda ise Hayat Bilgisi yıldızdır.
Koçum Benim, Hayat Bilgisi, Arka Sıradakiler’in bir diğer önemi ve ortak özelliği de sektöre epey başarılı isim çıkarmaları oldu.
Hele ki Koçum Benim en unutulmaz ve bereketli olanıydı.
Adı Efsane’de de en kritik nokta olan cast, asıl efsane. Yeni yüzler ve nokta atışı. Hepsi pırıltılı, star ışıklı... (Buradan da bence geliyorlar)
Özellikle büyük ve esas kız Melis (Almila Ada).
Ve esas oğlan Hakan’ı oynayan Cem Yiğit Üzümoğlu. Kerem Bürsin’e benziyor deyip durdu annem, kesinlikle haklı. (Annem en önemli asistanım.) Bürsin’in parladığı Güneşi Beklerken de Beyaz Gölge çıkışlıydı.
Küçük kız Zeynep- Leyla Kırşan ise Eve Dönüş dizisinde çok sempatikti. Yine tatlılığıyla izleyici kazanacaktır.
Rojda Demirer de dizinin ağır toplarından.
Edebiyat öğretmenini oynayan Gökçe Bahadır ile Erdal Beşikçioğlu’nun önyargı sahnesi ise ders niteliğindeydi. Hem içerik hem oyunculuk açısından.
mefulü mefailü mefailü failün ile alp er tunga öldi mü ıssız ajun kaldı mu
Eğitim sistemindeki lüzumsuzluklar hanesinde yarışırlar. Ve işte koçumuz kahramanımız bunun lüzumsuzluğunu da bize kanıtlayacak ahval, yürek ve vizyonda bir karakter.
Travmalar, empati yeteneğinizi geliştirir. Ve bu ietişimde önemlidir.
Tarık Hoca, Bahar Hoca’nın tezlerini ve önyargılarını bol bol çürütecek, hayatın kitaplardan farklı olduğunu anlatacak... bu çatışma da mühim.
Bu mesele hakkında artık bu yazıda susuyorum... çünkü elbette bu sistemi doldurmak için senaristler ve yönetmenler de dolgu saha çalışması yapıyorlar mecburen... ama bu dizi daha dinamik bir kurgu ve rejiyi gerektiriyor kesinlikle, reytinglerde yükseliş için.
Baba-kız hikayesi beni zaten ele geçirir, ben bankoyum, pat ağlarım. Bir de eski basketbolcuyum, kaçırmam.
Her ne kadar bir röportajında şu alttaki sözü söylemiş olsa da, ve bence biraz da belki de külliyen pişmandır şu an... Buradan yıllardır duran, kendisi fena halde titizlikle proje seçiyor.
“Televizyonda yaptığım kirliliğin hepsini tiyatroda temizleyerek bir arınma yaşıyorum. Sahnede arındığımız sürece ekranda ne yaptığımızın bir önemi yok. Televizyon benim işim değil. Esas işim tiyatro."