Son on yıldır hayatımıza giren sosyal medya olgusu artık televizyon kanalları, reklam verenler ve de içerik üreticileri için çok önemli. Eskiden olduğu gibi klasik reyting ölçümleri yapılıyor. Ama bir yandan da sosyal medya reytingleri de oyuna dahil oldu ki, zaman zaman klasik reytinglerden önemli hale geliyorlar. Peki henüz emekleme aşamasında olan sosyal medya mecralarına kanallar, yapımcılar ve reklam verenler nasıl yaklaşıyor? Doğru adımlar nasıl atılmalı? Sosyal medyada televizyon dizileri, programları ya da sinema filmlerinin nabzı nasıl yükseltilmeli? Seyircinin ilgisi nasıl çekilmeli?
İşi uzmanına danıştım ve yaklaşık bir yıldır, kurduğu Mad Informatics adlı sosyal medya ve pr ajansıyla sektöre hizmet etmeye başlayan Fırat Sayıcı'ya sorularımı yönelttim.
Öncelikle sosyal medyaya geçişiniz nasıl oldu?
Yaklaşık 15 yıldır çeşitli TV kanallarında ve dergilerde çalıştım. Aynı zamanda sinema yazarıyım. En son Kanal D'de Cinemania programındaydım. Program bitince krizi fırsata çevirmek istedim ve geleneksel medyadaki deneyimlerimi günümüzün en önem verilmesi gereken sektörüne yani sosyal medyaya aktarmak ve bu yolda devam etmek istedim. Kısa zamanda hızlı yol aldığımızı düşünmekteyim. Sinema, TV, müzik gibi kültür sanat ve eğlence dünyasından müşterilerimiz olduğu gibi, siyaset, eğitim ve sağlık kurumlarıyla da çalıştık. Aynı zamanda birçok eğitim kurumunda, derneklerde ve üniversitelerde konuk olarak sosyal medya üzerine seminerler vermekteyim.
Sosyal medya neden en önem verilmesi gereken konulardan biri sizce?
Son zamanlarda hayatımızın her alanına giren sosyal medya olgusu kuşkusuz geleceğimizi de şekillendirecek. İnternet çok büyük bir güç ve artık bu gücü bireysel olarak da kullanabilmektesiniz. Sosyal medya üzerinden istediğiniz kişiye ulaşıp, fikirlerinizi geniş bir kitleye ulaştırabiliyorsunuz. Bir nevi yeni medyanın bir üreticisi haline gelebiliyorsunuz. Dolayısıyla da artık ipler bizlerin, hepimizin elinde.
Televizyon dünyasında sosyal medya gerektiği kadar verimli işliyor mu?
Henüz tam olarak verim alındığını söyleyemem. Birçok yapım şirketi ve kanal yönetimi hatalı adımlar atıyor. Örneğin, isim vermeyeyim, yeni başlayan bir dizinin yayınlandığı ilk bölümde, sahte hesaplar ve anlamsız entrylerle saçma sapan bir TT çalışması yaptırdığını gördüm. Komik. Buna benzer bir çok örnek var. Ancak bilmedikleri şu ki, artık halk da, reklam verenler de bu hileli yöntemleri biliyor. Yine aynı şekilde kanalların da saçma sapan izleyici yorumlarını repost ya da retweet etmeleri, facebook sayfalarında paylaşmalarını da görüyoruz. Ancak bu hatalı kullanımlar ileri vadede projelere zarar verir. Sosyal medyayı önemsemeyen yapım şirketleri ve kanallar maalesef kaybetmeye mahkûmlar.
Peki doğru hamleler nasıl olmalı?
Gerek sinema filmlerinde gerekse televizyon dizilerinde olsun, seyirci ile ortak bir bağ kurmak çok önemli. Pazarlamacıların çok önem verdiği ‘Word of Mouth Marketing’ (WOMM) yani ağızdan ağza pazarlama ya da kaba tabiriyle fısıltı gazetesi sayesinde yapımınızı daha geniş kitlelere ulaştırmak mümkün. Geçen yıl sosyal medyaya verilen reklam ücretlerinin geleneksel medyadaki ücretleri geçtiğini de düşünürsek, yatırımın ağırlıklı olarak sosyal medyaya kaymasında bu mecralara reklam vermesinde hiçbir sorun yok. Yapımcıların ve kanalların seyirciyle daha interaktif bir ilişkiye girmesi şart. Bazı televizyon kanalları hâlâ bu konuda eski yöntemlerle ilerliyor. Mesela örnek vermek gerekirse, seyirciye verilecek küçük ödüller, promosyonlar, örneğin set davetleri ilgiyi oldukça arttırır. Açıkçası bunları yapan pek yapım şirketi göremedim. Sosyal medya sürekli değişim halinde, sürekli yenileniyor. Bu değişimleri anında yakalamak ve yapılan işlere entegre etmek lazım. Bir de en büyük eksiklik, oyuncularımızın da hala sosyal medyayı profesyonel olarak kullanamaması. Bence her ünlü oyuncunun, hem kişisel hem de resmi sosyal medya hesapları olmalı. Resmi sosyal medya hesaplarında oynadığı dizi ya da filmin pr çalışmalarını başarıyla gerçekleştirmeli. Profesyonellik bunu gerektirir.
Sosyal medyada çok konuşulan ancak reyting yapamadığı için yayından kaldırılan diziler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu durumu şöyle açıklayabilirim. Mesela "İşler Güçler", "Leyla ile Mecnun", "Kardeş Payı" gibi dizilerin akıbetine baktığımızda, bu tarz dizilerin genelde yüksek eğitimli ve internetle fazla haşır neşir olan genç bir kitle tarafından izlendiğini görebiliriz. Çoğu da annelerimiz, teyzelerimiz gibi yayın günü ve saatini bekleyerek bu dizileri izlemiyorlar. Aksine diledikleri zaman diledikleri yerde internetten izliyorlar. Yapımcıların ve kanalların en büyük yanlışı, televizyondaki yayın biter bitmez Youtube ya da kendilerine ait video sitelerine bu tarz dizileri koymaları. Henüz geleneksel seyirci ile yeni nesil seyirci arasındaki denge tam kurulmadı. Ancak, çok değil en fazla 5-10 yıl sonra yeni nesil seyircinin oluşturduğu ve internete dayalı bir izleme alışkanlığına ayak uydurmak zorunda kalacak kanal sahipleri ve yapımcılar. Dizi üreticileri bir yandan eski kuşağı sosyal medyaya çekmeye çalışmalı bir yandan da yeni nesli en azından 5-10 yıl olsa da ekran başına kilitlemeli. En iyi ve geçici çözüm şimdilik budur.
Seyirciler neler yapabilir bu konuda?
Seyirci en önemli unsur. Eğer bir dizi ya da filmi izleyecek seyirci bulamıyorsanız batarsınız. Bu açıdan bakarsak seyirci kendi gücünün farkında olmalı. Beğendiği işi yüceltip devamını getirebileceği gibi, beğenmediği bir yapımı da sosyal medyada doğru hamlelerle bitirebilir. Çünkü söz artık seyircinin. Yeter ki elindeki sosyal medya silahını iyi kullansın.