Refah Partisi’nden AKP’ye, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde 25 yıllık siyasi iktidarın son bulmasıyla daha çok duyduk Canan Kaftancıoğlu’nun adını… Sonuçlarda “Kaftancıoğlu” etkisi hep konuşuldu.
Yine bir seçim öncesindeyiz…64 milyon olacağı tahmin edilen seçmenin yüzde 20’sine sahip İstanbul yine önemli.
CHP İstanbul il örgütü haziran ayından bu yana ‘80 Günde Devr-i Alem’ çalışması kapsamında haneleri ziyaret ediyor. Hedef 4 milyon 552 bin 560 hanenin kapısını çalmak, bir kez değil en az üç kez ziyaret etmek.
Kapı kapı ziyaretlerde evde yaşayanların sayısı, sorunları, engelli birey olup olmadığı not ediliyor öbek (alanda çalışan kişi) sorumlusu tarafından. Notlar, il örgütünün veri tabanına işleniyor. Böylece İstanbul’a ilişkin bir fotoğraf çıkarılıyor. Sonuçlar Kemal Kılıçdaroğlu ile de paylaşılıyor. Sadece bu değil CHP’nin temel politikaları da anlatılıyor ki en anahtar proje Aile Destekleri Sigortası projesi.
31 Mart seçimleri sonuçlarına göre Eyüpsultan’da AKP, 4 bin civarında oyla CHP’nin önünde. Büyük bir fark yok. Belediye Meclisi sayısında ise bu fark 8 bine çıkıyor.
Kozmopolit bir ilçe olan Eyüpsultan’daki Canan Kaftancıoğlu’nun 80 Günde Devr-i Alem çalışmasını yerinde takip ettik, gözlemledik kameraman-editör arkadaşım Faruk Ekici ile birlikte.
100 kişilik ekiplerle evlerin kapısı çalınıyor. Kadın erkek dengesine dikkat ediliyor ama gözlemlerimde erkek sayısının daha fazla olduğunu söylemem gerekiyor. Oysa Refah Partisi geleneğinde kadınların mobilizasyonu çok önemli siyasal sonuçlar üretmişti. Canan Kaftancıoğlu’na soruyorum.
- Kadın mobilizasyonu nasıl, biliyorsunuz Refah Partisi’nin başarısında kadınları etkisi çok açıktı?
Kaftancıoğlu şu yanıtı veriyor:
“İstanbul özelinde 5 yıl önce 30 yaş altı üye sayımız oldukça düşük oranlardaydı. Toplumda kadın erkek oranı yüzde 50-50 olmasına rağmen bizim üyelerimizde kadın erkek oranı düşüktü. Kadın üyelerimiz ve 30 yaş altı üyelerimiz her geçen gün artıyor. Artması yetmez sahada da ilçe başkanlarımız bu konuda özel çalışma yapıyorlar. Kadınların sahada daha aktif ve görünür olması ve daha çok karar süreçlerinin içinde olması için bir süreç yürütüyoruz. Bunun daha fazla artması lazım. Üyelerimiz artıyor ama o üyelerin içinde 30 yaş altı genç ve kadın üyelerin artması için de başka özellikli çalışmalar yürütüyoruz. “
CHP İstanbul il örgütü şu ana kadar 2,5 milyon hane ulaştı. Aralık ayının ilk haftasında 3 milyon haneyi hedefliyorlar.
Kaftancıoğlu’na soruyorum.
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin CHP’ye geçmesi sahayı nasıl değiştirdi?
“Yoksul evlere yoksul mahallelere gittiğimizde gerçekten o evlerde hanelerde insanların ulaşabildikleri tek yer İBB olmuş ve kendilerine ulaşan tek kurum da İBB olmuş. Ben sokakta “İBB’nin Sosyal Yardım Kartı geldi, her ay maaşım bankaya 220 lira olarak yatıyor. Bunu artırabilir miyiz” diyen sayısız taleple karşılaşıyorum. İBB’nin varlığı bu zor gününde kendisine ulaşan tek kurum olarak İBB’yi görmesi vatandaşta inanılmaz olumlu bir şey yaratıyor. Bizim de saha çalışmamızı kolaylaştırıyor.”
- Nasıl kolaylaştırıyor?
“Bizimle ilgili inanılmaz algılar yaratıldı. İBB alınırsa bu yapılacak şu yapılacak, yardımlar kesilecek gibi… Tam tersine, engellemelere rağmen İBB başta olmak üzere diğer belediyelerin kaynaklarının neredeyse çoğunluğunu sosyal yardımlara ve vatandaşa hizmete aktarıldı. Hatta vatandaş bir adım ileriye gidiyor, ya engellemelere rağmen bunu yapıyorlar, engelleme olmasa daha fazlası yapılacak.”
Canan Kaftancıoğlu gittiği yerlerde ne Recep Tayyip Erdoğan ne AKP diyor. “Yönetenler, iktidardakiler” dilini kullanıyor. Ağırlıklı olarak yoksulluktan, haktan, adaletten, hakkaniyetten, akıldan, vicdandan söz ediyor. En önemlisi de seçmenlerin seçilenleri denetlemesine çağrı yapıyor. Söze değil sadece yapılanlara, uygulamaya, sözle pratik arasındaki uyuma dikkat edin diyor.
Kaftancıoğlu’nun İstanbul’a 90’larda göç eden Kürt seçmenle buluşmasına da tanıklık ediyoruz. Siirt ve Bitlislilerin yöre derneğinde Canan Kaftancıoğlu’nu ağırlığını kadınların oluşturduğu bir kalabalık karşılıyor.
Seçmenler her şeyin farkında, özellikle de Kürt seçmen.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nda sözleşmeli İslami İlim ve Kur’an öğretmeni olduğunu ifade eden genç bir kadın “Puanlarım çok yüksek olmasına rağmen kadro alamadım. Ne kadar emek harcadığınızı uğraştığınızı bu yolda ne kadar bedel ödediğinizi biliyorum. Bir kadın olarak sizinle gurur duyuyorum. Her zaman her şartta biz sizin arkanızdayız. Çok büyük bir kaos var. Hep birlikte aşacağımızı düşünüyorum” diyor.
31 yıl önce İstanbul’a geldiğini, 23 köylerinin yakılmasının ardından göç ettiklerini söyleyen başka bir kadın da “Her şey çok zor olmuş. Çocuklarımızın geleceği yok. Ailemde 15 genç üniversite mezunu var, ama atanan yok. Ben 7 yaşında namaz kılmaya başladım. Dini kullanıyorlar. Dinin kullanılmasına karşıyım. Herkesin dini kendine. Rabbim vermiş, bu Türktür, bu Alevidir, bu Kürttür, Bu Yahudidir, bu Ezididir. Herkesin kendi dinine sadıktır. Biz kimsenin yüzünden Müslüman olmadık. Kendimiz zaten Müslümanız” diye anlatıyor.
Altılı Masa’nın bir bileşeni olan Akşener’den dert yandı İstanbul’da taşımacılık şirketi olan bir iş insanı.
“Akşener bizi çok üzüyor haberiniz olsun. HDP olsa ben olmam gibi. Geçen iş adamlarının kahvaltısına gittim. Siirtli olarak illaki gelin dediler. Gelirsem konuşurum dedim. Gittim Akşener’in masasına. Akşener’e Kürtlerden ne istiyorsunuz. Kürtleri hedef tahtasına koyuyorsunuz dedim. ‘Kürtler benim başımın tacıdır. HDP’liler bana her gün sen faşistsin diyor’ gibi şeyler anlattı. Akşener’i size şikâyet ediyorum. Değişim şart, eğer değişmezse ülke bitti bitiyor, hepimiz de biteceğiz.”
Kira fiyatlarından, ev sahiplerinin tutumlarından şikâyet edenler de çok, artan kiralar nedeniyle dükkânını kapatmak zorunda kalanlar da var.
Kaftancıoğlu buluştuğu kadınlara “Yeri geldi Kürt ve Türk’ü düşman ettiler, yeri geldi kadınları düşman ettiler. Bu dönemde de kiracı ile ev sahiplerini düşman ediyorlar. Bu siyaset stratejisi” yorumunu yaptı ve özellikle kadınlara dönük bir proje olan, “Sonuna kadar takipçisi olacağım” dediği Aile Destekleri Sigortası’nı anlattı.
“Çok inandığım bir şeyi paylaşacağım. Devleti yönetenlerin görevi vatandaşın yanında olmak, yoksulluğu yok etmektir. Dürüst ve samimice. Yok edemiyorsa da toplumda hakkaniyeti sağlar. Yoklukta da ortaklaşırız, varlığı da paylaşırız. Devletin normalde bunu yapması lazım. İktidarların bunu yapması lazım. Ama yoksulluğu yok etmeye çalışmak yerine yoksulluğu yöneten, bana oy verirsen sana yardım edeceğim diyen, yoksulluğu oy almak için bir silah gibi kullanan bir iktidar var. Bu ülkede yoksulluk yönetilmek için değil yok etmek için siyasetçilerin gündemi olmalı. Ve bizim bu ülkede yoksulluğu yok edebilmemizin anahtarı CHP iktidarında hayata geçireceğimiz her detayı düşünülmüş Aile Destekleri Sigortası. Bu ülkede sosyal devleti kurduğumuzda, yoksulluğun sizin kaderiniz değil, sosyal devletin size yardım etmek zorunda olduğu, hakkınız olan bir sistemi size verdiğimizde o yoksulluğu yok ettiğimizde, siz hür iradenizle istediğiniz partiye oy verirsiniz. Demokrasi de böyle bir şey. CHP iktidara geldiği gün, ben bizzat takipçisi olacağım, siz kadınlar da lütfen takipçisi olun. Siz takipçisi olursanız çok daha hızlı hayata geçireceğiz. Aile Destekleri Sigortası Kurumu kurulacak. Kuralları tamamen tariflenmiş. Bu ülkede şu anda 27 bine yakın aile hekimi var. 27 bin sosyolog alınacak Aile Destekleri Sigortası Kurumu’na… O 27 bin kişi aile hekimleri gibi evlerinize gelecek, gerçek durumunuz nedir, haneye giren gelir nedir, hanede kaç öğrenci var mı, engelli var mı yok mu, ev kadını çalışıyor mu bunlara bakacak.
Asgari ücretle geçinmek mümkün değil, her ailenin gerçekliğine göre çocuk sayısına göre, üniversiteye giden çocuk sayısına göre, ailede kaç kişi yaşadığına göre o ailenin asgari geçimi saptanacak. Torpil falan yok. Örneğin haneye 5 bin lira giriyor. Ama o ailede çocuklar hesaplandı, giderleri, ek gelirleri var mı hesaplandı, o ailenin insanca yaşayabilmesi için birilerine el açmaması için 3 bin lira daha paraya ihtiyacı var. Aile Destekleri Sigortası Kurumu o eve giren paranın farkı olan parayı doğrudan evdeki kadının hesabına yatıracak. Hiç kimse bilmeyecek. Ben başkan olarak şunu demeyeceğim. Biz size şu kadar yardım yapıyoruz. Siyaset yardım yapmaz devlet yardım yapar. CHP buna vesile oluyor sadece. Senin vergilerini size veriyoruz. Ev kadınlarının hesabına ihtiyacı olan gelirin farkı yatırılacak. Aile Destekleri Sigortası’nda ayrıca çocukların okul gideri de hesaplanıp o rakamın içinde olacak. Engelli çocuğu olan kadınlar var Aile Destekleri Sigortası’nda evinde engelli olan anne sigortalı olacak. Primini kurum yatıracak. Zamanı gelince o kadın emekli olacak, emekli aylığı alacak.”
Kaftancıoğlu’na soruyorum.
- Aile Destekleri Sigortası CHP’nin en temel siyasal vaadi mi?
“Sosyal devletin olmazsa olmaz uygulamalarından biri. Yıllar öncesinde ILO tarafından tanımlanmış. Ecevit döneminde yasalaşmasına rağmen uygulamaya konulmamış. CHP bir önceki seçim döneminde de ADS (Aile Destekleri Sigortası) vaatlerinden biriydi. Ama o dönem arzu ettiğimiz gibi anlatamadık. İktidara geldiğimizde anında uygulamaya koyabileceğiz. Yoksulluğu yönetmek üzerine kurulu sistemi, yoksulluğu periyodik olarak yok etmeye evirecek bir uygulama. Özellikle kadınlara yönelik.”
Altılı Masa’nın itirazı olur mu?
“Sanmıyorum. ADS, CHP’nin projelerinden biri. Sosyal devletin oluşması açısından Altılı Masa’da ortaklaşma olacaktır.”
Canan Kaftancıoğlu’nun ziyaretlerinde siyasetin meslek olmadığı, koltukların çürütülmesi gereken yerler olmaması gerektiği vurgusu, bunu seçmenle buluşmalarında özellikle altını çizmesi yeni siyaset anlayışını topluma anlatmak açısından dikkat çekiciydi. Gittiği yerlerde, eğitim, adalet, dış politika, toplumsal barış ve ekonomi gibi temel sorunların çözülmesiyle diğer sorunların çözümünün de çorap söküğü gibi arkadan geleceğini anlattı.
Özellikle kadın seçmenleri özneleştirme çabası gözlerden kaçmaması gereken bir detay. “Aile Destekleri Sigortası’nı çevrenizdeki kadınlara anlatın”, ya da “Erkekler unutabilirler. İktidara geldiğimizde kadın örgütlenmesi ve kadın baskısı ile bunu hayata geçirelim. Kadının özgürleşmesi için önemli. Bunu size emanet ediyorum” sözleri bunun göstergesiydi.
Sarmaların yapıldığı, ikramların paylaşıldığı Tokatlı kadınlarla buluşmasında Kaftancıoğlu’na başörtülü bir kadının söyledikleri de Aile Destekleri Sigortası’na ilişkin algıyı göstermesi açısından önemliydi. Kadınların can kulağı ile dinlediğini gördüm. Haberleri o kadar da yoktu bu projeden.
Ordulu bir kadın Kaftancıoğlu’na şunları söyledi ADS ile ilgili: “Böyle olursa kadın ölümleri de azalır. Geçimsizlikten dolayı zaten şiddete başvuruluyor. Ölümler bundan çoğaldı. Başörtüsüyle bizi vurdular. Benim başörtüm var. Bana CHP demiyor ki sen niye kapalısın, başörtülüsün ya da neden namaz kılıyorsun? Kimse karışmıyor ki bana. Bu benim özgür iradem. Kendim böyle yaşamak istediğim için. Başörtüsü ile özgürlüğümüz vurdular.”
Bir diğer dikkat çeken husus da göçmen/sığınmacı meselesinin özellikle kadınlar açısından sorun olarak dile getirilmesi. Tokatlı kadınlar buluşmasında “Hepsini gönderin” gibi ifadeler kullanıldı.
Kaftancıoğlu’nun CHP’nin konuyla ilgili projesini anlatırken, “Öfkenizi Suriyelilere yöneltmeyin. Bu sorunun sorumlusu onlar değil” uyarısı önemliydi. Tabii ki kadınlar söz konusu olunca, yoksulluk, semt pazarlarında pazar artığını toplayanların çoğaldığının belirtilmesi, işsizlik, çocuklarının geleceği, “Gençlerimiz gitmek istiyor” serzenişi toplumun gündemini gösteriyordu.
Zira şu detayın da altını çizmek gerekiyor. Yaklaşık 300 kişi ile yapılan görüşmelerin hiçbirinde aday sorusu sorulmadı. Altılı Masa’nın adayının kim olacağından ziyade, Altılı Masa’nın -aday kim olursa olsun- kabulü var gibiydi. Kaftancıoğlu her defasında “Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun selamlarını getirdim” diyordu. Bunu da kendisine sordum.
- Kılıçdaroğlu’nu hep referans verdiniz. Kılıçdaroğlu’nun varlığı sizi nasıl motive ediyor ya da neden motive ediyor?
“Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanı olduktan sonra partiyi çok farklı kesimlere açtı. Bu çok kıymetli. Kılıçdaroğlu’nun hem kararlılığı hem öngörüsü ve özgüveni sayesinde partide birçok siyasi aktör oldu. Partinin geçmişe dair değil geleceğe dair bir hikâyesi oluştu. Bu beni inanılmaz heyecanlandırıyor. Kimi insanlar olumsuz gibi düşünüyor ama çok kritik bir seçime gidiyoruz, adayların ismi geçiyor vs. Bu benim için övünç kaynağı. Cumhuriyet Halk Partisi’nde birçok insanın adaylığı konuşuluyor. Bu partinin zenginliği ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu konudaki öngörüsü, özgüveni ve partiyi büyütmesinin altında yatan şeydir. Canan Kaftancıoğlu’nun bir tahmini ama aynı zamanda gerçekliğini de öngörerek söylüyorum, Kılıçdaroğlu olmasaydı Canan Kaftancıoğlu’nun, bir kadının kendi değerleri ile var olan bir kadının, CHP İl Başkanı olması çok kolay değildi. Kılıçdaroğlu olmasaydı işini iyi yaptığı için ilçe başkanlığından gelen Ekrem İmamoğlu’nun Büyükşehir Belediye Başkanı olması kolay olmayabilirdi.”
- Kılıçdaroğlu aday olmazsa bu sizin çalışma motivasyonunuzu etkiler mi?
“Genel Başkanımızın hep ne dedi, adaya Altılı Masa karar verecek. Altılı Masa’nın belirleyeceği aday Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı olacaktır. 13. Cumhurbaşkanı’nın kazanması için ben il başkanı olarak ve bütün İstanbul örgütü elinden gelenin fazlasını yapacaktır çalışacaktır. Çünkü biz hem liderimize inanıyoruz, güveniyoruz hem de liderimizin de olduğu bu Altılı Masa’nın bu ilke ve değerlerle karar üreteceğini düşünüyoruz.”
Erdoğan’ın “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder”, Canan Kaftancıoğlu’nun da “İstanbul’u alan Türkiye’yi alır” sözlerini hatırlatıyorum kendisine.
Kaftancıoğlu, İstanbul örgütünün Türkiye’nin nefes almasının lokomotifi olacağına inanıyor. “Seçimde öngörülemeyen farkı sandıklarda göreceğiz” diyor. Altılı Masa’nın majör bir hata yapmaması durumunda kazanacağına inancı güçlü.
Öğretmenler Günü nedeniyle emekli öğretmenler lokaline de giden Canan Kaftancıoğlu bekleyen süreci de tarif etti ve seçmenleri uyardı.
“Seçimlere giderken sizi ayrıştırmak isteyecekler, asla izin vermeyin. Kimliklerinizle birbirinize düşman etmek isteyecekler, asla izin vermeyin. Kavga dilini kullanacaklar gülün geçin. Haklılığımızın verdiği güven ve cesaretle herkese her şeyi anlatabilir durumda olacağız.”
Yedi saatlik gözlemin sonunda son sorumu da soruyorum…
- CHP Genel Merkezi’nin aday adayı olacak yöneticiler için il ve ilçelere gönderdiği genelge ile belediye başkanlarının önü kesildi, söylentisi var. Ne diyorsunuz?
“Bu istifalar parti içi yöneticiler için geçerlidir. Belediye başkanları kamu görevlisidir. Parti içi kurullarda seçilerek göreve gelen kişiler olmadığı için tüzük parti yöneticilerinin istifasını zorunlu kılmıştır. Kamu görevlileri ya da devlet memurları için seçimlere giderken, Siyasi Partiler Kanunu’ndan kaynaklı başka dönemlerde başka istifa şekilleri var. Ayrı bir takvimi var. Bu yorumları yapanlar vatandaşın gündemi yerine sanal gündemleri tartıştırmak isteyenler.”