1970'lerde filizlenen 'toplumcu belediyecilik' izini takip eden yerel yönetimler günümüzde sayılı da olsa var. Var olabilme çabası bile başlı başına bir iddia…
Gündelik hayatın, merkez-yerel ilişkisinin, karar süreçlerinin başka türlü de örgütlenebileceği iddiasını taşıyan 'toplumcu belediyecilik', 1979'da önemli sınavını Ordu-Fatsa deneyiminde verdi.
Bir terzi çırağı olarak çocuk yaşta geleneksel emek gücü piyasası ile tanışan Fikri Sönmez; nam-ı diğer Terzi Fikri'nin Fatsa'da yeşertmeye çalıştığı sol/sosyalist yerel yönetim ideali bir ruh olarak, bugün sınırlı bir coğrafyada da olsa dolaşıyor.
Rize-Fındıklı (Viçe)'da 25 yıl aradan sonra CHP'nin kazanmasında imzası olan, Terzi Fikri efsanesiyle büyümüş Ercüment Şahin Çervatoğlu, 'Yeşil Altın, Gümüş Deniz' festivali dolayısı ile gittiğimiz ilçede T24'e konuştu.
31 Mart'ta yüzde 60 oyla seçilen, makam odasının kapısını söktürmekle işe başlayan Çervatoğlu, makam masasını da atıl kıldığı odasında 'bir hayal'i' mümkün kılmaya çalışıyor.
Terzi Fikri'nin 'halk komitelerini' , 'meclislere' uyarlayan Çervatoğlu, o yıllarda 20 bin nüfusa sahip Fatsa'da halk komiteleri aracılığıyla 5 bine yakın insanın aktif siyaset yaptığı bir modeli henüz hayata geçiremese de inandığını, doğru bulduğunu eylemeye çabalıyor.
Bütün olanaksızlıklara, sınırlı bütçeye, geleneksel siyaset yapma alışkanlıklarına karşı, kendi yaşamları için özneleşme çağrısı yaptığı Fındıklıların 'meci' (imece) geleneğine güveniyor.
İşte Çervatoğlu'nun T24'ün sorularına yanıtları:
'Kapı sökme' eylemimi birçok insan 'şov yapıyor' ya da 'medyada yer almak istiyor' şeklinde yorumladı. Biz o kapıyı 'şeffaflık ve katılımcılık' için söktük.
Bir 'piramit' düşünün; siyasetçiler, piramidin en tepesine çıkmak için seçim öncesinde halka gider, oy ister ve vaatlerde bulunur. Seçim sonrasında ise halk, piramidin en tepesindeki siyasetçilere ulaşmak için kırk dereden su getirir, yine de ulaşamaz. Biz 'piramidi tersine çevireceğiz' dedik. Bu piramidin en altında Fındıklı Belediye Başkanı, onun üstünde Belediye Meclisi, onun üstünde de Fındıklı Halk Meclisi, en üstte de Fındıklı halkı olacak dedik.
Siyasal kimliğimden, geldiğim gelenekten ve Terzi Fikri'den esinlendim. O yıllarda daha çocuktum. Ancak gençlik mücadelesindeki siyasal tercihlerimle, okuduklarımla öğrenmeye başladım.
Fındıklı Belediyesi'nin 4 müdürlüğü varken biz bunu fiili olarak 16 birime çevirdik. Birim sorumluları oluşturduk. Seçim öncesi, benimle ilgili vatandaşlara olumsuz konuşan birim çalışanlarına, -seçim sonrasında- bunu etik bulmadığımı söyledim. 'Bu benim için husumet sebebi değil, Fındıklı halkı bizden hizmet bekliyor, yapamayacak kişiler istifa etsin' dedim. Bu uygulamaya geçtikten sonra, bu birimler her pazartesi sorunları masaya yatırıyor. Bu toplantılarımız halka da açık.
Hiçbir şey söylemediler, söylediklerime olumsuz karşılık vermediler. Ben de bunu sürdürmedim. Doğru da görmüyorum. Kimsenin işiyle oynamayız ve kimseyi parayla terbiye etmeyiz. Kişisel olarak bunu onaylamıyorum. Ancak Türkiye'de birçok iş ilişkisi böyle devam ediyor. İnsanlığımıza yabancılaşma, kapitalizmin beynimize kadar işlemesi demek bu.
Benimle özel görüşme isteyenlere de şunu söylerim: Benim özelim yok. Burada kamusal bir hizmet veriyorsak, özeli olamaz buranın. Para isterse belediyenin parasını veremem ancak cebimdeki parayı paylaşırım. Küçük yer olduğu için elbette kırılmalar oluyor, belki arkamdan olumsuz da konuşuluyordur ama bu kadar alışılmış bir tarzdan başka bir yaşam tarzına geçirmeye çalışmak da zor. Zorlandığım dönemler oldu ama vazgeçmedim.
Hayır, asla, yalnızca liyakate bakıyoruz. İŞKUR üzerinden gelenler çıkarıldı. 'Bankamatik memurları' olanlar da kendi ayrıldı.
40 küsur kişinin içinde 12 'bankamatik memuru' vardı.
Var tabii ki… 25 yıl sonra ilk kez geliyorsunuz. Örneğin; Millet Kıraathanesi'nin adını Kazım Koyuncu Sanat Evi yapacağız diye 'Vay efendim, neden Kazım Koyuncu koyuyorsunuz' diye tepkiler aldık. Çünkü o 'şair ceketli çocuk', 'devrimci çocuk'. 'Daha muhafazakâr, sağ kesimden kimse yok muydu' yorumları geldi. Ben de tepki gösterenlere 'İbn-i Sina kim? İranlı. İnsanlık tarihine hizmet etmiş. Önemli mi nereli olduğu?' dedim. Bu refleksi gösterince yumuşadılar.
Belediye Meclisi'nde çoğunluk bizde… Ama böyle yönetmiyoruz. Birinci gün bildiri yayınladık; 'Fındıklı'da 'meci' (imece) var; özgürlük, kardeşlik, kadın-erkek eşitliği var' dedik. Yerel meclisler, halk meclisleri oluşturacağız demiştik. Mahalle meclislerinde 'Terzi Fikri' modelinden farklılığımız şöyle; o zamanlarda mahalle meclislerinde CHP ve sol örgütlüydü. Şu an değil.
Esnaf meclisi, ticari araç esnaf meclisi, kadın meclisi, gençlik meclisi, çocuk meclisi, engelliler meclisi, muhtarlar meclisi kurduk.
Bu meclislerin kendi içinde -gönüllülük temelinde ve değiştirilebilir olan- divanları var. Fındıklı Halk Meclisi için her meclis kendi delegasyonunu belirledi. Örneğin, kadın meclisi 400 kişiyle kendi temsilcilerini seçti, esnaf da aynı şekilde. Fındıklı Halk Meclisi'nde bütün partilerin meclis üyeleri, meslek örgütleri ve sendika temsilcileri de var.
Örneğin esnaf meclisi büfelerin sabaha kadar açık olmasını önerdi. Bu talep Belediye Meclisi'nde onaylandı.
Başka bir örnek de çevre temizliğiyle ilgili. Kadın ve gençlik meclisinin önerisiyle geri dönüşüme başladık. Kadın meclisi geri dönüşümle ilgili karar aldı. Onlar böyle bir karar aldığı için altyapımız uygun olmamasına rağmen geri dönüşüm kararını biz de aldık.
Beni rahatlatıyor. Bu modelde çalışan insan sayısı fazla yani beni denetleyen kişi sayısı fazla. Beni yanlışa götürmüyor bu durum. Bütünüyle şeffaflık var. Benim yanlış yapma ihtimalimi azaltıyor ve beni örgütlü hale getiriyor. 'Ben' yerine 'biz' diyebilmeyi sağlıyor.
'Bisikletle geliyorum belediyeye'
Biz ne Fatsa olabiliriz ne de Ovacık… Her yörenin kendine özgü gelenekleri ve geleneklere göre ortaya çıkan modelleri vardır. Etkilendik Ovacık'tan, Maçoğlu'ndan, Seferihisar'dan… Çok örnek var ama bunu çok fazla topluma yayamıyoruz. Var olan örnekleri yeniden keşfetmeye gerek yok. Doğru gördüğümüz şeyden neden etkilenmeyelim? Mesela MHP'nin Çayeli Belediye Başkanı otobüsle gidip geliyormuş. Ne kadar doğru bir şey. MHP'li olması doğruyu ortadan kaldırmıyor. Ben de bisikletle geliyorum belediyeye.
Bazen başkan diyorlar ama bunu kırmak istiyorum. Neden başkan olmadığımı anlatıyorum. Terzi Fikri'den örnek vereceğim. 'Orkestranın şefini yitirdik' diye beste yapılmıştı. Bir orkestra düşünün, biri eksik olunca güzel ses çıkmaz. Önemli olan herkesin birlikte çalışmasıdır. Bana biçilen rol, orkestranın şefi olma rolü... Orada saz çalan birinden kıymetli değilim.
Ercü diyerek, abi, kardeş, evladım diyerek çağırsınlar beni. Sıradan bir yurttaşım. Dün de yurttaştım bugün de.
Tarım ve ekoloji danışmanımız, kadınlarla konuşuyor ve zemin hazırlıyoruz. Sokacağımız çomağa karşı dirençlerle karşılaşacağız ama bunu bilerek yola çıkıyoruz biz. Fındıklı HES mücadelesiyle bilinir. Mesela annelerimiz o derelerde hiç yüzmemiştir ama bedenlerini siper ederler o suyu vermemek için. Gerçekten o kooperatifleşme doğru üretim ilişkilerini üretecekse ve bunun için bedenimizi ortaya koymamız gerekiyorsa koyarız.
Dava açtık, tekrar karar aldık, gerekirse yine karar alırız. Orası Atatürk Parkı ve Kazım Koyuncu Kültür Sanat Evi'dir. Kazım Koyuncu Kültür Sanat Evi için biz çağrı yaptık zaten. Birçok kişi müzik aleti gönderdi. Çocuklarımızın müzikle uğraşmasını istiyoruz. Neden bir Kazım Koyuncu çıkmasın, neden Nazımlar, şairler çıkmasın buradan?
Çok keyif aldığım şeyler çıktı. Örneğin; şu duvardaki çocuk el izleri... Çocuklar çok temiz ve aklından geçenleri süzgeçten geçirmeden söyler. Çocuk şeffaflığından, çocuk berraklığından ve çocuk gerçekliğinden ibaret olsun burası dedik. Bunu herhalde hiçbir yerde yakalayamazdım. Bunun tatmini ölçülemez. 'İyi ki' diyorum ama bazen 'aman, nereden aday oldum' da diyorum.
Her sabah 5'te kalkar bisikletle çıkar, kenti gezerim. Akşam geç saate kadar çalışırım. Bazen içmeye giderim. Beni bazen içerken görüyorlar, 'Aa, içiyor!' diyorlar. Ben de insanım, içiyorum. Hafta sonu şort giyiyorum mesela, 'belediye başkanı şort giyer mi?" diyorlar.
Biz, gerçeği aramak için, daha güzel yarınlar yaratmak için varız. 'Gerçekçi ol, imkânsızı iste' ifadesinden yola çıkarak inatçı olmak gerekiyor.