Hiç bilmediğim bir alanda bu hafta sizlere ulak olacağım. Yemek konusunda “üzümü ye bağını sorma” ekolünü savunun biri olarak, hegemonik din / kültürün Anglo -Sakson olduğu bir ülkede, İranlı ve Iraklı arkadaşlarımın (Şii) gündelik hayat içerisinde “helal et mi” sorusuyla hayatıma giren, araştırdıkça kıta ekonomisinde önemli bir payı olduğunu, kesim şartnamesinin Trabzonlu bir Türk tarafından denetlendiğini öğrendiğim helal et pazarını anlatacağım bu hafta sizlere; içine belgesel öğeleri de katarak. Zira kıta çöllerinde (hunter) / avcıların buffaloları nasıl avladığı da olacak.
Başlayalım.
Metin Yavuz 15 yaşında Trabzon’dan, babasının işçi olarak geldiği bu kıtaya göç etmek zorunda kalanlardan. “Zorundalık” diye tarif ediyorum, çünkü geldiğinde içinde bulunduğu şartlar, “duvarlarını tekmelediğim köydeki evden, tatil için döndüğümde özür diledim” sözleriyle açık ediyor kendini. Birinci kuşak göçmen işçi ailelerinin yaşadığı bütün zorlukları o da yaşar. Dil yok, yol yordam gösteren yok. Sığındıkları baba ise köyden kalkıp, yabancı olduğu bambaşka bir hayata geçişi kaldıramayanlardan. Helal et denetleme ruhsatını alma serüveninde, geçmişte yaşadıkları belirleyici olmuş Metin Yavuz’un. Şiddet uygulayan, ilgisiz bir baba, göçmen çocuk olmanın okuldaki bütün ağırlığı derken okul eğitimi yarıda kalır.
Bir iç göçle bu kez Melbourne’den Adelaide’e gelir. Yıl 1981. Cuma namazlarını takip ederken, buradaki çeşitli ülkelerin Müslümanlarından oluşan İslam cemaati ile tanışır. Türkleri temsilen idare heyetine seçilen Metin Yavuz para kazanmak için mezbahanelerde çalışmaya başlar. Helal et kesiminden sorumlu Malezyalı bir doktorun çırağı olarak, resmi olarak 25 yıldır elinde bulundurduğu ruhsata açılan yolda yol almaya başlar.
Helal et, İslami usullere göre kesilmiş et demek. Buna göre, hayvan kesilirken kalp krizinden ölmemeli, damarlardaki bütün kan akıtılmalı. Metin Yavuz bu yöntemin daha sağlıklı olduğunu, çünkü hayvanda kalp krizine yol açan kesimin, damarlardaki kan pıhtılaşmasına, toksit oluşumuna yol açtığını savunuyor. Dini inancına uygun bir sektörde çalışmaya başlayan Metin Yavuz, bir zaman sonra Australian İslamic Federation kurumu ile birlikte federasyonu oluşturan Müslüman ülkelerin Avustralya diplomatik temsilcilerinin de onayı ile “helal et” ruhsatını alır. Bu ruhsat Avustralya Federal Hükümeti’nce de tanınıyor. Ruhsat, ilgili ülkelerin girişimiyle dönemin hükümeti, “Australian Halal Meat Programme” oluşturan şartname aslında.
Sadece Avustralya İslam Federasyonu değil, hükümet de işin takibinde ve denetleyicisi. İslami şartlara göre kesim için, ilgili mezbahanelerde veteriner bulunduruyor. Bu ilgi ve özenin nedeni ise açık. Dünyaya et ihraç eden bu kıta, Müslüman ülkelere de et ihraç ediyor. Aralarında Malezya, Suudi Arabistan, Endonezya, Irak, İran, Bahreyn, Türkmenistan (at eti ihraç ediliyor, Arena Programı’nın kulakları çınlasın!) gibi ülkelerin helal et talebini arz eden Avustralya, her yıl 15 milyar dolarlık helal ve helal olmayan et ihracatı yapıyor ve bunun en büyük payı yüzde 75 ile helal et pazarına ait.
25 yıldır bu sektörde olan Metin Yavuz belgesel tadında bilgileri de paylaştı. Federal Hükümet deve, buffalo gibi hayvanların popülâsyonunu belirli bir sayıda tutmak için, arazilerinde dolaşan, otlayan bu hayvanları öldürmeleri karşılığında arazi sahiplerine her yıl toplam 20 milyon dolar (AU) dağıtıyor. Yani belgesel ya da filmlerde görebileceğiniz büyük uçsuz bucaksız çöllerde hunt / hunter, av / avcı hikâyeleri hükümet desteği ile sahneleniyor. Aslında bir katliam. Ancak durum büyük et ihracatçılarının lobi faaliyetiyle değişiyor. Artık öldürme işi toprak sahiplerine değil, büyük mezbahaneleri işleten firmalara veriliyor. Bunun içinde kıta genelinde 12 büyük baş hayvan (sığır, deve, at, buffalo) toplama merkezleri kuruluyor. Doğadaki sahipsiz hayvanların etleri, büyük toprak sahiplerinin hükümetten aldığı kilo başına 1 dolar karşılığında toplama merkezlerinden alınarak piyasaya yine büyük firmaların eliyle 6-7 dolara satılıyor ya da ihraç ediliyor. Helal et ihracatı yapan firmalar da bu işin içinde.
Helal et damgasını vurmaya yetkili Metin Yavuz’a son bir soru soruyorum işi ile ilgili; yanıtında saklı soruya şu cevabı veriyor: İçim cız ediyor aslında.
İnsanlardan çok çeken hayvanların öldürülmediği bir dünya özlemiyle, iyi haftalar diliyorum.