Türkiye daha kaç kez duyacak şu cümleyi, ki bir miladı çağrıştırır: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan da kullandı bu cümleyi, AKP’nin ilk kuruluş yıllarında…
17 Ağustos depremini yaşayan Türkiye, 10 ili çeşitli düzeylerde yıkan 6 Şubat depremi sonrasında da gördü ki hiçbir şey eskisi gibi olmamış, daha da beter olmuş!
Her gün gündelik hayatında depremler, sarsıntılar, artçılar yaşayan bir toplumun, Türkiye için gerçek anlamda bir var oluş sorunu yaratabilecek, bir gün mutlaka yaşanacak İstanbul depremine kulağını, aklını, emeğini vermesi şart.
Toplumun denetleyen olarak sorumluluğu büyük… Toplum denetlemezse, hiçbir şeyin garantisi yok. İşte İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı” dediği 6 Şubat depremleri sonrası İstanbul için başlattığı deprem seferberliği toplantısında kendisini ve kadrolarını bağlayacak “Bugün sizlerin, bu toplantıyı izleyen milyonların şahitliğinde yeni ve güçlü bir başlangıç yapıyoruz” cümlesini de bir milat olarak kaydetmek gerekiyor.
Maraş merkezli depremlerde de gördük ki kamu yararının değil de partizan yararın gözetildiği bütün müdahale alanı daha çok acı demek.
İstanbul Kongre Merkezi’nde geniş katılımlı toplantıda İmamoğlu olası İstanbul depremi için inisiyatif aldığını söyledi. “Yeni bir merkezi hükümet-yerel yönetim-sivil toplum iş birliği inşa etmemiz gerekiyor” diyerek de iktidara sorumluluk yükledi.
Çünkü dedi ki;
Marmara Deprem Konseyi kurulmalı İBB deprem bütçesinin revizyonuna destek gelmeli İstanbul’un depreme dirençli hale getirilmesi için mevzuat çalışmalarının yapılmalı Yapı güçlendirme konusuna ilişkin yasal düzenleme için merkezi yönetimle işbirliği ve finans desteği olmalı Hızlı tarama yöntemi mevzuata konarak yaygınlaştırılmalı Boş konutların kullandırılması programına ilişkin yasal yönetsel düzenlemeler olmalı Deprem sonrası toplanma ve geçici barınma alanlarının tam donanımlı bir şekilde fiziki altyapılarının geliştirilmesi için merkezi idare ile eşgüdüm olmalı İstanbul’un iletişim, elektrik, enerji gibi tüm altyapı sistemlerini depreme dirençli hale getirmek için ilgili aktörlerle birlikte çalışılmalı İstanbul özelinde yasa çıkarılmalı İmar affı anayasal olarak yasaklanmalı İmar planlarında “toplanma alanı ve kent içi park alanı, sağlık alanı, eğitim alanı, itfaiye alanı” olarak belirtildiği halde üzerinde bina bulunan yerler acil kamulaştırılmalı |
Zaten İstanbul gibi dev bir şehrin yerel yönetiminin, merkeziyetçiliğin daha da güçlendiği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde tek başına bu işin altından kalkması mümkün değil, kalkmamalı da. Zira depremin yıkımından ancak ulusal bir siyasetle uzaklaşılabilir.
Kendi adıma Marmara Deprem Konseyi önerisini, İçişleri Bakanlığı’na bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)’na alternatif olarak yorumladım. Çünkü AFAD’nın mevcut yapısının, kapasitesinin, partizancılığının ve akçeli işlerinin değil İstanbul depremi, 50 bine yakın canın hayatına mal olan depremle bile baş edemediği açık.
Marmara Deprem Konseyi önerisi şöyle:
Bu yapıda İBB, İstanbul Valiliği, meslek odaları, STK’lar, yapı, finans, sigorta sektörleri, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, AFAD, ilçe belediyeleri, üniversiteler ve bilim insanları olmalı. AFAD’ın Türkiye Afet Müdahale Planı’na göre daha kapsayıcı. TAMP’ın iştiraklerinde sadece İçişleri Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Enerji Ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Türk Kızılayı, valilikler ve bakanlıkların taşra teşkilatları.
Depremde özellikle binaların yapısı çok önemli. Eğer kamucu bir anlayışla binaların dönüşümü sağlanamazsa yine en çok yoksullar zarar görecek İstanbul depreminden. Bu nedenle de İBB iştiraki olan KİPTAŞ’ın güvenli binalar konusunda yapacaklarına ilişkin taahhütleri sosyal belediyecilik kadar sosyal devlet için de bir sınav olacak. KİPTAŞ Genel Müdürü Ali Kurt’un barınma krizine denk gelen deprem gerçeği karşısında evi olmayanlara yönelik “sabit taksit” seçeneği olan sosyal konut vurgusu önemliydi.
2000 yılı öncesi yapılan binaların riskli olup olmadığının tespiti için KİPTAŞ’ın İSTANBUL YENİLENİYOR’a başvuru yapılabiliyor. Riskli olması durumunda ve uzlaşma sağlandığında KİPTAŞ maliyetine inşaat taahhüdünde bulundu. Tahliye, yıkım, yapım ve teslim sürecini kapsıyor bu proje.
Bilim insanlarının tahminine göre İstanbul’daki bir depremin büyüklüğü 7,5 büyüklüğünde olacak. Bu senaryoya göre 260 bin bina zarar görecek. 260 bin binanın 90 bini ya yıkılacak ya da ağır hasar görecek. 4,5 milyon insan da barınma ihtiyacı duyacak. Tahminler bu yönde. Şu ana kadar binalarının riskli olduğunu düşünüp de İstanbul Yenileniyor’a başvuranların sayısı 17 bin 529.
KİPTAŞ, üniversitelerle birlikte binaların güçlendirme süreçlerinde de aktif rol alacak.
İmamoğlu yarından itibaren Depreme Dirençli İstanbul için sahaya ineceğini açıkladı. Yaptıkları çalışmaları da düzenli olarak kamuoyu ile paylaşma sözü verdi. İstanbul Valiliğinin de deprem toplantısı için kendisini davet ettiğini (hafta sonu) duyurdu.İstanbul depremi konusunda İBB'nin atacağı, atmak istediği adımlar Ankara için de bir test olacak. Sadece AKP iktidarı değil, TBMM de, bürokrasi de, milletvekilleri de sınavda olacak. Sırrı Süreyya Önder'in dediği gibi, "Türkiye'nin en büyük terör örgütü imar şebekleridir."