ADIYAMAN
Çok yaralı bir şehir Adıyaman...
İnsanları perperişan…
Şehirdeki evlerin yüzde 80’i oturulamaz halde…Su yok, çadır çok çok eksik… Ayazın ciğerinize işlediği havada sobası olan çadır da çok az.
Yoldan geçerken bize yaklaşan bir Adıyamanlı demirci ustası “Kiracıyım, eşim ve üç çocuğum dışardayız. Valiliğe gittim, AFAD’a gittim çadır için sıraya gir dediler, yardım edin” dediğinde insanı utandıran çaresizlikle Adıyamanlı bir gazeteciye aktarıyorum durumu. Umarım bir çadır bulunur.
CHP’nin Organize Sanayi Bölgesi’nin yanında bir iş insanının tahsis ettiği Sporkent’te kurduğu koordinasyon merkezinde Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere ile buluştuk. Yer yer gözleri dolarak anlattı durumu:
İlk iki gün feryat figan ettik. Havuz medyasında sanki burada hiçbir şey yokmuş gibi bir hava yaratıldı. İnsanlar kaderiyle baş başa bırakıldı. İnsanlar inleye inleye öldü. Kayıp sayısı da resmi olarak açıklanan rakamlar gibi değil. Çünkü depremin üçüncü dördüncü günü çıkarılan cenazeler artık kokuyorlardı, çürümeye başlamıştı. Cenazesini alan battaniyeye sarıp götürüp gömdü. Hiçbir kaydı yok. Eniştem ve oğlunu biz de o şekilde gömdük. Buradaki ölü sayısı en az açıklananın iki katı. Hastaneler çok yetersiz, çevre illere gidenler var. İlacı olmayanlar var. İyi bir sağlık merkezi de kurulamadı daha. Diyaliz hastaları var, engelliler var.
Aciz kaldı devlet, ne valisi ne belediyesi… Bizim de milletvekili olarak yapabileceğimiz bir şey yoktu. İlk günler enkazda çalışacak ne eleman ne de alet vardı. Bir kazma kürek bile yoktu. Düşünün enkazda bir vatandaşın bedenin yarısı dışarıda, annesi babası kurtarın kurtarın diyerek üç gün saçını okşadı, öyle öldü.”
AFAD’ın burada bölge deposu var, gece 1’de gittik, depoda sadece 250 çadır var. 5 bin kişi çadır için kuyrukta. Kimse de çıkıp bir açıklama yapmıyor. Bir şey çözülmüş değil. Mevcut çadırların çoğunda da soba yok. Müteahhitlerle ilgili soruşturma açıldı. CHP olarak biz de takip için bir avukat görevlendirdik. Mesela Besni’de (Adıyaman’ın ilçesi) 11 bina yıkılmış 8’i aynı müteahhit mesela…”
İnsanları, ölüme tanık kılmak çok yaralamış. “Sesleri hâlâ kulaklarımda” diyerek ağlayan insanlar gördüm. Tutdere’nin yanındaki bir CHP’li “Gözlerimle gördüm, yardımlar geç gelince insanlar donarak öldü” derken onun da sesi titredi.
Ölüm kentin bedenine yapışmış gibiydi… Ruhlar yaralı... Kent yaralı... Gelecek yaralı... Şifalanmak asıl mesele...
Görevden uzaklaştırılan Adıyaman Valisi Mahmut Çuhadar meselesini biraz sorup soruşturuyorum. Vatandaşların tepkisi nedeniyle görevden uzaklaştırıldığı yazılmıştı. Konuştuğum gazeteciler ise Vali Çuhadar’ın depremin olduğu gün bir televizyon kanalına bağlanarak “Yardım yok, AFAD gelmedi” sözleri nedeniyle cezalandırıldığını söyledi. Hatta bir gazetecinin iddiasına göre İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, televizyondaki konuşması sonrası Çuhadar’ı arayarak “Sen nasıl konuşuyorsun” diye uyarmış.
Şu an organizasyon koordinatör vali üzerinden yürütülüyor. Bütün koordinasyonun başında da Ticaret Bakanı Mehmet Muş var.
Yıkılan binaların üzerinde “Kontrol edilmiştir” damgalı yazı var. İçimden keşke zemin etüdünden inşaatın yapım aşamasına kadar “Kontrol edilmiştir” damgasını görseydik diye geçirdim.
Adıyaman’da başından beri kendi olanaklarıyla koordine olmaya çalışan Yeni Mahalle’deki cemevine de bir uğradım. Cemevinde gönüllü olarak çalışan intörn doktorlarla konuştum. Birinci basamak sağlık hizmeti sunuyorlar depremden etkilenenlere. Bit ve uyuz salgınını büyük bir tehlike olduğunu, temiz suyun en acil ihtiyaç olduğunu ifade ettiler. Günlerdir yıkanamayan binlerce insan…
Cemevindeki koordinasyon daha planlı. Kriz masasında gençler kayıtlar alıyorlar, ihtiyaçları dinliyorlar. İnsanlar gelip köylerdeki ihtiyaçları da söylüyorlar.
Kriz masasındaki bir gönüllü, 8 gündür Adıyaman’da… O da anlattı:
“Şu an ilk günkülere oranla kaos biraz daha sakinlemiş durumda. İnsanların acıları taze. Az önce bir aile geldi. Köyde kalıyorlarmış. Köy buraya 50 km uzaklıkta olduğu için oradan kimse gelip burada talep oluşturamamış ve aç kalmışlar. Özellikle de köylere yoğunlaşmaya çalışıyoruz. Biz insanların ihtiyaçlarına göre yardım paketleri hazırlıyoruz ki ziyan olmasın. İlk günler balyozlarla insanları kurtarmaya çalıştık. Ama kolon düşmüş, elle kazıyıp çıkarabileceğiniz bir şey değil. Başka bir şey yapamıyorsunuz. Yaşayan biri varsa o aileyi terk edemiyorsunuz. Korkunç bir durum. Tercih etmek zorunda bırakılmak çok zor.”
Gönüllülerin de yıprandığın bir süreç… Enkazdaki sesin bebek mi kedi sesi mi olduğunu belirlemek için inisiyatif kullanan bir AFAD gönüllüsü de ifade vermek zorunda kalmış. AFAD’ın arama kurtarmalardaki sınavı, gönüllülerin ayrılmasına da neden olmuş.
Gelelim umuda…
Adıyaman Üniversitesi’ne de uğruyoruz. Eğitim Fakültesi Sanat Tarihi bölümünde okuyan Özlem’le tanıştım. Fakülte binasının içinde yere serilmiş yatakların üzerinde otururken konuştuk. Beraber kampüse çıkıp yürüdük. Üç kızkardeşiyle birlikte depremden sonra fakülte dekanının çabasıyla binaya yerleşmişler. Dışarıdaki yıkıma dair bir fikri yok. Çünkü kampüsün dışına hiç çıkmamış depremden bu yana. Hikayesi güçlü bir kadın hikayesi. Hasta anne ve babaya bakmak için okulunu bırakmak zorunda kalmış. İkisi de vefat edince üniversite sınavına girip yeniden kazanmış. Babasından kalan ölüm maaşıyla geçinmek zorunda. “Bu kenti asla terk etmeyeceğim” dedi. Ve insanın ruhuna işleyen sarsıntıdan iki muhabbet kuşunu ve Hint bülbülünü geride bırakmamış, üstelik üniversitede çalışan bir memurun kuşunu da evlatlık edinmiş. Hepsi yatağının baş ucunda. Yem sorunlarını da arkadaşları aracılığıyla çözmüş. Bence umut bu… Ama üniversite kız yurduna gidip banyo yapmak isteyince sıcak suyun kesilmesine, kış günü soğuk suyla yıkanmak zorunda bırakılmalarına da içerlenmiş. Özlem’i de unutmayacağım…
Adıyaman merkezin nüfusu 240 bin… Nüfusun yarısı kenti terk etmiş. Kalanlar ise gidemeyenler ya da gitmek istemeyenler… Kentin yeni yerleşiminin dağ eteklerinin olacağı da konuşuluyor. Zeminin daha güçlü olduğu yerlermiş.
Nemrut’un zalimliğine karıncalar ordusu direnmiş. “Doksan dokuz yaresi” olsa da Adıyaman da direnecektir.
Not: Adıyaman en çok gazetecisini yitiren il. O gazetecileri de yazacağım…
Candan Yıldız kimdir?Candan Yıldız, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Gazeteciliğe HBB’de On’da On Haber Program editörlüğü ile başladı.Kanal D, TV 8, Birgün Gazetesi, CNNTürk, İMC TV, Halk TV’de muhabirlik, editörlük, ana haber editörlüğü ve haber program koordinatörlüğü yaptı. Haber kanallarında çeşitli program formatları yarattı. Radyo ve Gazetecilik Ödülleri En İyi Program Ödülü/(1997), Çağdaş Gazeteciler Derneği En İyi Haber Program Ödülü/ (2002) ödülünü aldı. Avustralya’da SBS Türkçe Radyo Haberler servisine haber yaptı. “Öteki Sesler” isimli belgesel yaptı. “Dicle’nin Göz Yaşları” ile “Şiddete Karşı Anlatılar-Ayakta Kalma ve Dayanışma Deneyimleri” ortak çalışmalarda yazarlık yaptı. T24’le birlikte internet gazeteciliğine adım attı. |